loading
close
SON DAKİKALAR

Melih Aşık: Harflerin müziği...

Melih Aşık
Tarih: 04.11.2017

Melih Aşık: Kısaca söylersek: Hem üniversiteyi hem şeytanla mücadele etmeye kalkışan akademisyeni... Şeytan çarptı!

1 Kasım “Harf Devrimi”nin 89. yıldönümüydü... Eski yazıdan Latin harflerine geçiş 1 Kasım 1928’de çıkarılan kanunla gerçekleşti. Yasaya göre alfabede 28 harf vardı. Sonra “ğ” eklendi 29 oldu.
Atatürk yeni harflere geçişin hızlı olmasını istiyor, bunun için çareler düşünüyordu.
O günlerde yaşanan renkli sahneleri Atatürk’ün kütüphane memuru olan Nuri Ulusu, “Atatürk’ten Duymadığınız Anılar” adlı kitapta şöyle anlatıyor:
“Atatürk Cumhurbaşkanlığı bando şefi miralay Zeki Bey’i çağırttı. Köşkün kapısının önüne bir masa koydular. Atatürk yeni Türk harflerini burada derhal notaya alıp bandoda çaldırabilir misiniz, dedi. Miralay “Emredersiniz Paşam” dedi. Hemen notayı yaptı. Notalar teksir edildi, bando mızıkacılarına verildi. Başladı bando şu şekilde A, O, U, İ, E, Ö, Ü, İ, B, C, Ç, D, F, G, H, J, K diye çalmaya... Harfleri marş şeklinde notalarla söyledik. O zaman Ankara’da iki bando var. Birincisi Cumhurbaşkanlığı’nın birisi tümenin... Atatürk dedi ki:
- Bu bandolar bu marşı Meclis bahçesi ve Kızılay’da akşamları 16.30’dan 18.00’e kadar çalacaklar, halkın kulağına bando vasıtası ile yeni Türk harflerini sokacaksınız. Yeni Türk harflerini dairelerden işlerinden çıkan halk dinleyecek, yeni alfabeyi halkın kulağına dolduracağız...”
Atatürk muhteşem adamdı...

KAYRA

Yüz yaşını başarıyla geride bırakan Cahit Kayra abimiz üç haftalık Bodrum tatilini bitirerek döndü... Kendisinin Bodrum’daki deniz sefası hâlâ konuşuluyor...
Cahit abimiz denize kaz ayaklarını takarak giriyor. Birisinin (muhtemelen oğlunun) yardımıyla kaz ayakları sahilde takılıyor. Ancak denize kadar kumsalda kaz ayaklarıyla yürümek mümkün değil. Cahit Abi bunun da kolayını bulmuş. Ne mi yapıyor? Kaz ayaklarını taktıktan sonra denize doğru geri geri yürüyor, suya öyle giriyor.
Ortak dostumuz Tarihçi Necip Bey bu yürüyüşe bir ad yakıştırmış:
“Türkiye yürüyüşü”
Geri geri giderek ilerleyen tek ülke biziz ya...

CADI

Caddebostan’da bir kafede iki hanımın konuşmasına kulak veriyoruz:
- Buraya neden Caddebostan demişler?
- Herhalde eskiden burada bostan vardı...
Yanlış. O semtin adı aslında “Cadıbostanı” dır.
Refik Halid Karay’ın anlatımına göre... Sedaret Seryaveri Cemal Paşa bir zamanlar orada büyük bir köşk yaptırmış. Padişah yazı nerede geçirdiğini merak edip Mabeynci vasıtasıyla bunu Cemal Paşa’ya
sormuş. Cemal Paşa:
- Cadıbosta-nı’nda, deyince mabeynci duraklamış.
Ben bunu nakledemem, “cadı” kelimesinden tevahhuş buyururlar (ürkerler) demiş. Ve semtin adını oracıkta Caddebostanı olarak değiştirmiş... Bizim çocukluğumuzda kimi yaşlılar oraya hâlâ Cadıbostanı derlerdi.

NOT

Melih Gökçek’e ve cümle “evet”çilere ata notu:
“Ayarınla oynadığın kantar, gün gelir seni de yanlış tartar.”

AKM

Cumhurbaşkanı Erdoğan Atatürk Kültür Merkezi AKM’nin yerine yapılacak Opera binasının tanıtımını hafta başında yapacağını açıkladı. Atatürk’ü olduğu her yerden silmek moda ya... Ahmet Hakan sütununda faydalı bir hatırlatma yapıyor: “Yeni binanın adı Atatürk Opera Merkezi olsun” diyor...
Olabilir... Veya ad değişmesin, “Atatürk Kültür Merkezi” adı kalsın...
Bilvesile hatırlatalım: İlk Türk Operası “Özsoy” Atatürk’ün isteğiyle yazılıp bestelenmiştir.

Meğerse yapmışız!

Birkaç yıldır ilk yerli otomobilimizi yapacak babayiğit(ler) aranıyordu, sonunda bulundu. Önceki gün Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen törende Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu işi gerçekleştirecek beş babayiğiti açıkladı; Anadolu Grubu, BMC, Kıraça, Turkcell ve Zorlu Holding.

Gerçi son birkaç seçim kampanyasında iktidarın bilboardlardan verdiği bilgilere bakılırsa bırakın yerli otomobili, yerli uçağımızı bile çoktan yapmıştık. Elektrikli otomobilimiz yollarda, uçaklarımız göklerde hayli zamandır hizmet veriyordu!

Propaganda döneminde olur böyle şeyler, diyerek soralım;

- Üç yıl sonra yollarımızda göreceğimiz söylenen otomobil bizim ilk yerli otomobilimiz mi? Hakeza göklerde uçmakta olduğu söylenen ama henüz kimsenin görmediği uçak ilk yerli uçağımız mı?

Sorunun yanıtı için bir yıl öncesine gidelim. 16 Ekim 2016 günü Başbakan Binali Yıldırım'ın İstanbul'da, Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde gazetelerin ekonomi müdürleriyle yaptığı toplantıdaki konuşmasından bir bölüm aktaralım.

"Biz 1960'larda araba yaptık. Anadol yaptık. Dünyanın uçaktan haberi yokken uçak yaptık. O dönem tek parti iktidarının, maalesef... O gün aynı hızla yol alsaydık (bugün) dünyanın en gelişmiş uçaklarını yapacaktık. Çünkü o zaman doğru düzgün uçak yapan yok."

Neymiş? İlk otomobil ve uçağımızı yıllar önce yapmışız. Üstelik de bu iktidarın en çok eleştirdiği, biri tek parti diğeri 27 Mayıs ihtilali dönemi olmak üzere iki dönemde. Aradan bunca yıl geçti, hala yapıyoruz; ama daha çok edebiyatını!

***

HAKKARİ

Hakkari'de 9 şehit verdik...

Hemen ardından internette şu haber:

"Sınırda 39 terörist etkisiz hale getirildi..."

Her sarsıcı şehit haberini bu tür "etkisizleştirme" haberleri izliyor.

Sanırız böylece yüreklerin ferahlatıldığı sanılıyor.

Hayır...

Sönen ocakların, şehit gençlerin acısını hiçbir şey unutturamaz.

Kaldı ki bilmem kaç teröristin etkisizleştirilmesi de önemli haber değil.

O teröristlerin etkisiz kılınmasıyla terör bitiyor mu?

Bitmiyor ve terörist öldürmekle de bitecek gibi değil...

Hatalı Suriye politikası sonucu PYD/ PKK Güney sınırımızın 611 kilometresine yerleşti.

Hem ABD hem Rusya tarafından destekleniyor.

Yakında oradan da darbeler yiyeceğiz.

AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında 6 şehit vermiştik.

Şimdi neredeyse günde 6 şehit veriyoruz.

Ve sinekleri tek tek temizleyerek bataklığı kurutacağımızı sanmaktan başka politikamız yok...

***

ŞEYTAN

Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi'nin verdiği ilanda “Felsefe ve Din Bilimleri”bölümünde çalışacak bir yardımcı doçent alınacağı belirtildi. İlanın açıklamasında ise “Kuran ve sünnet rehberliğinde şeytanla mücadele edecek insan eğitimi üzerine çalışmaları olmak” şartının arandığı vurgulandı. Meğer böyle bir akademisyen zaten varmış, ilan adrese teslim verilmiş.

Konuyu Odatv yazdı... Ortalık karıştı. YÖK haberin ardından üniversiteye gönderdiği talimatla kadro ilanının iptal edilmesini istedi. İlan iptal edildi.

Kısaca söylersek: Hem üniversiteyi hem şeytanla mücadele etmeye kalkışan akademisyeni... Şeytan çarptı!

Melih Aşık: Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları