Şeffaf kampanya
Melih Aşık; Sadece bu tür kampanyalar değil, yardım toplayan tüm resmi veya özel kuruluşlar da interneti kullanmalı. İhtiyaçlar bildirilirken yapılan bağışlar isim isim belirtilmeli, toplanan miktar da orada görünmeli.
Televizyonların ortak yayınladığı “Tek Yürek Türkiye” kampanyasında 115 milyar lira bağış toplandı. Bu miktarın 85 milyarı devlet kuruluşlarından geldi. Özel şahıs ve kuruluşlardan gelen bağışlar beklentilerin altında kalırken, biz bir başka noktaya dikkati çekmek istiyoruz. Geçmişte de kimi büyük depremlerden sonra böyle kampanyalar düzenlendi. 2011 Van depreminden sonrasını iyi anımsıyoruz. Kampanyaya katılan özel firmalar yayında büyük miktarlar vaat ettiler. İzleyiciden büyük alkış aldılar. Ancak bir süre sonra gazetelerde bu firmalardan birçoğunun vaat ettikleri miktarları ödemedikleri yazıldı. Bazısı vaat ettiğinin ancak bir kısmını ödemişti. Ünlü şirketlerden birinin yöneticisiyle bu konuyu konuştuk. Dediği şuydu:
“Evet, tembellik ettik, ödemeyi yapmadık. Ancak kimse de bizi arayıp neden ödemediniz diye sormadı. Bize ödemeyi yapmamız için adres göstermedi.”
Diyeceğimiz, böyle kampanyaların sonrası iyi izlenmeli. Ödeme vaadi veren şirketlerin peşine düşülmeli.
Çok daha önemlisi...
Böyle kampanyalara katılan kişi ve kurumlar mutlaka bir internet sitesinden ilan edilmeli. Bağışta bulunan kişi ve kurumlar orada adını görmeli.
Sadece bu tür kampanyalar değil, yardım toplayan tüm resmi veya özel kuruluşlar da interneti kullanmalı. İhtiyaçlar bildirilirken yapılan bağışlar isim isim belirtilmeli, toplanan miktar da orada görünmeli.
Halk katında güvenin artması için böyle bir şeffaflık şart.
SİSTEM
Siçuan Eyaleti’nde bir enstitünün başkanı olan Vang Tun, geliştirdikleri erken uyarı sistemi sayesinde depremi 60 saniye öncesinden haber verebildiklerini anlatıyor, bu sayede binlerce kişinin kaçmaya vakit bulacağını ve sonuçta ölümlerin çok azalacağını söylüyor.
Depremi önceden tespit eden cihaz bunu radyo, TV, cep telefonu gibi araçlarla anında insanlara duyuruyor, önlem almalarını sağlıyormuş.
Bu cihazla ilgili kanıtlanmış bilgi yok.
Ancak 1999 depreminin ardından çok önemli bir cihaz gündeme gelmişti. Bu cihaz deprem başladığında üç saniye içinde tüm elektrik ve doğal gaz sistemlerini devreden çıkarıyor, böylece büyük kazaların önüne geçebiliyordu. Bu cihazın kurulduğu söylendi. Ancak son 5.8’lik İstanbul depreminde çalışmadı. Sistemin kurulu olup olmadığı, kuruluysa neden çalışmadığı konusunda resmi açıklama yapılmadı.
Öncelikle bu sistemi kurmamız ve çalıştırmamız lazım.
SİTEM
Prof. Naci Görür ekranda.
Arkadaşımız Gürkan Hacır soruyor:
- Deprem İstanbul’un surlarına dayandı diyorsunuz. İstanbullular yatağa korkuyla giriyor. Onlara ne diyeceksiniz?
Naci Görür:
- Ben bu tehlikeyi 1999 depreminden beri haber veriyorum. Halk yıllardır ne belediyelerden ne hükümetten depremden korunmakla ilgili talepte bulunmadı. Şimdi neden korkuyor?
Cevabı biz verelim.
Çünkü K. Maraş depremiyle birlikte felaketi gözüyle gördü. Şimdi inandı.
Ünlü sözdür: Bizim halkın aklı gözündedir!
YER BİLİM
Yer bilimciler, yani jeologlar bugünlerde yine popüler. Çünkü deprem var. Kamuoyu onları maalesef depremden depreme hatırlıyor.
Meslektaşımız Sultan Uçar’ın Sözcü’deki yazısından edindiğimiz bilgiye göre, ülkemizdeki 209 üniversiteden sadece 5’inde jeofizik ve 9’unda jeoloji mühendisliği bölümü varmış. Yani Türkiye’deki 200 üniversitede jeoloji ve 204 üniversitede jeofizik mühendisliği eğitimi verilmiyormuş.
Bu bölümlerin mezunları da çoğunlukla meslekleriyle ilgili iş bulamıyor. Kimisi diplomasını kiralayarak, yani birtakım projelere görmeden imza atarak geçiniyor.
Bilgilerine sadece depremlerde başvuruluyor, sonra varlıkları unutuluyor.
ADALAR
İstanbul’un incisi Büyükada’dan okurumuz Hayati Kutlar yazıyor:
“Büyükada Maden Mahallesi’nde bir evimiz var. 1980’lerde inşa edilmiş, İskânlı ve ruhsatlı bir yapı. Risk analizini yaptırdık (karot, vs.), değerler olumsuz. Yeniden inşası gerekli. Kat malikleri yeniden inşası için gerekli fedakârlığı yapmaya hazırız.
Fakat Adalar’ın 1/5000 imar planı yok.
Binlerce insan yaşıyor, 11 km ötesinden fay hattı geçiyor ama imar planı yok. Şaka gibi.
İmar planı olmadığı için binanın aynen inşasına izin verilmiyor.
Yetkililer güçlendirme yapın diyorlar.
Güçlendirme hem çok zor hem çok maliyetli hem de faydası tartışılır.
Adalar ilçesindeki pek çok yapının durum aynı.
Sorunumuzu siz dile getirirseniz, belki bir duyan, yardımcı olan olabilir.”
Evet... Şaka gibi bir mektup... Bir duyan olur mu?
KAYMA
Depremde yakınlarını kaybeden bir vatandaş Hatay’ı terk ederken konuşuyor:
- Bir daha bu kente dönmem.
Kapıda bir tehlike daha var: Nüfus dengesizliği.
İmkânı olanlar deprem bölgesinden batıya göçüyor.
İmkânı olmayanlar ve büyük ölçüde sığınmacılar bölgede kalıyor.
Belki Suriye’den yeni göçler gelecek.
Hatay’da bir nüfus dengesizliğine izin verilmemeli.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları