Yasaklı marş

Melih Aşık; Okul müdürü Zeki Kaplan, 10. Yıl Marşı’nın siyasi bir marş olduğunu söyleyerek programdan çıkarıyor...

“Bursa Osmangazi Dobruca İlkokulu’nda yapılacak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri için öğretmenler program hazırlıyor. Programın sonunda öğrenciler ve velilerin birlikte 10. Yıl Marşı’nı söylemeleri öngörülüyor. Okul müdürü Zeki Kaplan, 10. Yıl Marşı’nın siyasi bir marş olduğunu söyleyerek programdan çıkarıyor... Bu coşkulu ve tempolu marş uzun süredir spor karşılaşmalarında da çalınmıyor. Salonlarda da yasaklı.
Ne diyor marş:
“Çıktık açık alınla on yılda her şavaştan
On yılda on beş milyon genç yarattık
her yaştan...
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan...
Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan...
Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi...
Türk’e durmak yaraşmaz,
Türk önde Türk ileri.”
Evet marş birkaç yönden sakıncalı! Bir kere çok fazla “Türk” vurgusu yapıyor ki, malumunuz artık Türkiyeliyiz, Türk değiliz. Başkumandan’dan söz ediyor ki, bu deyim günümüzde aynı iddiada olan kişileri rahatsız ediyor olabilir. Ana yurdu demir ağlarla örmekten söz ediyor ki... Bu da siyasidir. Tayyip Erdoğan Cumhuriyeti kuranların “demir ağlarla ördük” iddiasını reddediyor “Yurdu demir ağlarla ören esas biziz” diyor.
Ayrıca... Mevcut iktidar ne balıklama daldığı Ortadoğu bataklığından ne akçalı işlerden açık alınla çıkacağa da benzemiyor. Marş o yönden de siyasi sayılır!

Karmakarışık...

Televizyon ekranlarında güncel konular tartışılıyor... Son günlerin flaş konusu çözüm süreci ve Kobani... Konukların dizilişine bakıyoruz... Mutlaka Kürt kökenli Apo sempatizanı bir veya iki isim... Kürt kökenli bir AKP’li siyasetçi... Çözüm sürecini destekleyen yandaş gazeteciler... Bu tartışmalarda göremeyeceğiniz isimler mi? Cumhuriyet ilkelerini, bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğünü savunan kişiler... Bunlara biliyorsunuz kısaca “ulusalcı” deniyor ve ekranlara sokulmuyorlar.
Ekranda uzun uzun çözüm süreci tartışılıyor. Ancak oradakilerin hiçbiri bu sürecin ne olduğunu, hangi sonucu öngördüğünü, hangi gizli mutabakatı içerdiğini bilmiyor.
Genelkurmay Başkanı’nın bile bilmediği çözüm sürecini ekran bülbülleri nereden bilsin... Bilmiyorlar ama övüyor, aksamaması gerektiğini, sonunda ülkenin esenliğe çıkacağını söylüyorlar.
Bu programlar genellikle “çözüm süreci” adı verilen, ülkenin bölünmesini gözden kaçıran oyunun bir parçası niteliğinde... Anlamadığımız bu programları yapanlar ve patronlarının ülkenin bölünmesinden ne gibi kazançlar umduğu...

RAY

İspanyol OHL firması, Sirkeci - Halkalı, Gebze - Haydarpaşa banliyö hatlarının iyileştirilmesi projesinde maliyet artışını gerekçe göstererek işi durdurdu. OHL ihaleyi aldığı zaman rakip firma ENKA’nın yetkilileri bize bu işin bu fiyata yapılamayacağını söylemişti. Haklı çıktılar. OHL’nin yarı yolda aklı başına geldi. Hatların 2015’te bitmesi de suya düştü... Bu arada tren seferleri tüm Trakya’da durmuş vaziyette. TCDD şimdi Avrupa’ya gidecekler için Sirkeci’den otobüs kaldırıyor, yolcular Edirne’ye otobüsle götürülüyor, oradan da Dimitrograd’a yine otobüsle gönderilip trene bindiriliyor.
Türkiye’yi demir ağlarla örüyoruz derken Trakya’yı trensiz bıraktılar...

IŞİD ve PKK Türkiye’deki üniversitelerde terör estiriyor.
Suriye’de güvenli bölge isteyen AKP, üniversiteleri güvenli bölge yapamıyor...
Akif Kökçe

VİRÜS

İstanbul Barosu seçimini “Önce İlke Çağdaş Avukatlar” grubunun en yakın rakibine 12 bin fark yaparak yüzde 66 oyla kazanmasını Baro Sekreteri Avukat Hüseyin Özbek şöyle yorumladı:
“Ulus devleti, üniter yapıyı kararlılıkla savunan, bünyesine etnik virüs bulaştırmayan bir anlayışın yüzde altmışaltı oyluk zaferine tanık olundu... Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini reddeden, Atatürk’e sırtını dönmeyi ilke edinen bir anlayışın ise iflası görüldü.
Ümit Kocasakal’ın ‘Siz 1930’lar Türkiye’sine dönmek istiyorsunuz’ suçlamasına cevabı anlamlıydı:
- Evet ben Atatürk Türkiye’sine, 1930’lar Türkiye’sinin ekonomik mucizelerine, çağdaşlaşma atılımlarına dönmek istiyorum.”

Melih Aşık - Milliyet