Uyanma Vakti
Melih Aşık; Dr. Mehmet Ali Kılıçbay uyarıda bulunuyor. 1.İlahiyat bilim değildir. Çünkü bilim yanlışlanarak ilerler. 2.Bazılarının iddia ettiği gibi felsefe de değildir. Çünkü felsefe kuşkuya dayanır. İlahiyatta yanlış da yoktur, kuşku da.
Uruguay’lı yazar Eduardo Galeano bir yazısında şöyle diyor:
“Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar aynı Tanrı’ya inanırlar. Bu, Yehova, Tanrı ve Allah olmak üzere üç farklı biçimde adlandırılan Tanrı’dır. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar onun emirlerine uyduklarını iddia ederek birbirlerini öldürürler.”
Ve Ortadoğu merkezli olarak öldürmeye devam ediyorlar...
Türkiye bu belalı bölgede ister istemez çeşitli pozisyonlar almaya yöneliyor.
Ayrıca sıkıntı yalnızca Ortadoğu’da değil… Kıbrıs’a bakın... Son olarak ABD’nin Larnaka’da bir askeri üs inşa ettiği haberi geldi. Aynı ABD iki yıl önce Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırmıştı. Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail ve ABD’nin zaman zaman ortak tatbikat yaptığını biliyoruz. Kıbrıs’ta neyin hazırlığı yapılıyor. Farkında değil miyiz?
Bu arada Yunanistan’ın Ege’de iki deniz parkı inşasını bir dışişleri açıklamasıyla geçiştirdik.
Nedense bütün bunlar ne kamuoyunda ne Meclis’te tartışılıyor. Hayvanlarla ilgili katliam yasası önemliydi, tartışılmalıydı ama ne iç ne dış konular o kadar hararetle konuşulmuyor. Muhalefet sessiz. CHP’nin eski diplomatlardan oluşan bir bir dış politika kurulu vardır. Toplantıya çağırılmıyor.
Dış politikada iktidar adına başarı izi taşıyan konular gündeme geliyor. Olumsuz olan ya da olabilecek konular gündemden uzak tutuluyor.
İktidar durumdan memnun. Ancak muhalefet de bundan pek şikayetçi görünmüyor.
İLAHİ
Ülkemizde 105 ilahiyat fakültesi var ki, adlarına son zamanlarda bir de “İslami Bilimler” ifadesi eklendi.
Dr. Mehmet Ali Kılıçbay bu adlandırma konusunda küçük bir uyarıda bulunuyor...
1.İlahiyat bilim değildir. Çünkü bilim yanlışlanarak ilerler.
2.Bazılarının iddia ettiği gibi felsefe de değildir. Çünkü felsefe kuşkuya dayanır. İlahiyatta yanlış da yoktur, kuşku da...
EKMEK
Hayat pahalılığını protesto mitinginde bir vatandaş şöyle bir pankart taşıyordu:
- Ekmek de bulamıyoruz, pasta da...
Vatandaşın pankartı belli ki Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’in “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünden ilham alıyordu.
Yeri gelmişken hatırlatalım...
Aslında bu söz kraliçeye ait değildir.
Jean Jacques Rousseau’nun “İtiraflar” adlı kitabında geçer.
Fransız Devrimi’ne giden süreçte Marie Antoinette’in umursamaz tavrına Rousseau’nun bu sözü yakıştırılmıştır.
Bilvesile kayda geçelim!
FARK
İyimser simidi görür, kötümser ortasındaki deliği...
★★★
Biz erkekler hak ettiğimiz kadınlarla evlenseydik halimiz haraptı.
OSCAR WİLDE
ATICI
Astsubay Yusuf Dikeç olimpiyatta havalı tabanca atışında ortağı Şevval İlayda Tarhan ile birlikte gümüş madalya alırken dünya çapında ün yaptı.
51 yaşında olup olimpiyata katılan en yaşlı sporculardan biriydi. Ne fiyakalı gözlükler takmıştı ne gösterişli kulaklıklar. En ilginci tabancayı tek gözünü kırpmadan iki gözü açık kullanıyordu. Geçen yıl tabancasını elinden aldıklarını boynundaki gümüş madalyayı gösterirken anlatıyor, nezaket gösterip onların kim olduğunu açıklamıyordu...
Dikeç, geçen Şubat’ta Brezilya’da ve geçen ay Almanya’da birinci olmuş. Ortağı Şevval İlayda Tarhan da gençlerde Avrupa ve dünya şampiyonuymuş. Bizim bunlardan haberimiz yok. Çünkü futboldan başka spor bilmiyoruz. Amatör sporlarda dünya çapındaki başarılar gazete sayfalarında tek sütun haber ya oluyor ya olmuyor. Yusuf Dikeç’i de ancak 51 yaşında, olimpiyat madalyası alınca tanıyabildik.
DERSLER
Mimar Doğan Hasol’un yönetimindeki Yapı Endüstri Merkezi 1978 yılından itibaren yapı fuarları düzenler. İlk sergi İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’ndadır. Açılış günü Vehbi Koç’un kokteylden önceden geleceği ve sergiyi gezeceği haberi alınır. Vehbi Bey sergiyi gezerken Doğan Hasol da ona eşlik etmekte, bilgi vermektedir. Bir ara dinlenmek için otururlar. O zaman Vehbi Bey, Doğan Hasol’a döner:
- Konut konusunda çok doğru yazmışsın, der...
Doğan Bey şaşırır:
- Nerede?
- Bugünkü Milliyet gazetesinde...
Doğan Hasol iyice şaşırır. Çünkü Vehbi Bey onu hiç tanımamaktadır. Nasıl olmuş da Milliyet’te o gün yazdığı yazıyı okumuştur?
Vehbi Bey, Doğan Bey’in hayret dolu bakışları arasında anlatır:
“Bak delikanlı, der, ben hiçbir yere hazırlıksız gitmem. Gelmeden önce fuar hakkında da bilgi aldım, senin hakkında da… Sen de daima öyle yap...”
Burada herkese, hepimize ders var...
Yeni bir yere (bir ziyarete, ülkeye, müzeye, sergiye vs.) giderken önceden bilgi edininiz... Yoksa gittiğiniz yerde aval aval bakınırsınız.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları