Saray'dan 'Sır' kaçırma operası; Bir CHP’li saraya gitmese de, gör ‘yandaş medyada’ başına neler gelir!
Mert Ali Başarır; Her şey Sözcü Gazetesi Başyazarı Rahmi Ağabey’in (Turan) ,‘Saraydan ‘sır’ Kaçırma Operası’nı sahnelemesiyle başlar; Fakat mekân, ‘Selim Paşa’nın Sarayı’ değil, ‘Reis Paşa’nın külliyesidir.
AKP’nin Cumhurbaşkanı, özetle RTE’nin (boyu uzun, adı uzun, yolu uzun, lafı uzun vs) her insan gibi bazı obsesyonları var. Nedir bu takınçlar? Ce Ha Pe zihniyeti, Bay Kemal, Gezi Direnişi, Eset, S-400, ‘kandırıkçılar’ paralel, merkez bankası, faiz lobisi, caiz hobisi, dış mihraklar, velev ki, “Eeeeeeyyyyy! Eeeeyyyyyy! Yine de heeeyyy! heeeyyy!”, Nev’şehir hastaneleri (uzaklık babından), Can’al İstanbul, “babanı da al gel!” “Kimsin sen ya!” 2 ayyaş, 3 kardaş… Açalım bunu; 3 çocuk, 3.köprü, 3.havaalanı, 3 evre; çıraklık kalfalık, ustalık…
PAZARCI AHMET NECDET BEY
Sayın Cumhurbaşkanı, “İtibardan tasarruf olmaz” ekonomik doktrinleri (!) mucibince, asla, azla yetinen bir başkan modeli değil, hep daha, daha, daha da fazlasına laiktir… Öyle Ahmet Necdet Bey gibi elde poşetler, arkasından gelen pazar arabasını çekiştirerek, alışverişi de ucuza kapatıp, cumhurbaşkanlığı bütçesini kullanmamazlık yapmaz. ’Oteller zinciri gibi’ saraylar silsilesi oluşturmuştur… Saray 1150 odalı mı, bunların ışıklarını yaktırır, donanma misali, şatafat, itibar, görkem sergiler sere serpe ‘garbın afakına.’ Neyse makamın hakkı, fazlasıyla verir evelallah!
BEŞTEPE NERE, ÇUKUR AMBAR NERE
Tayyip Bey, bir hayli zamandır ‘3’e olan takıntısını 2’ye katlayarak sayıyı ‘6’ya çıkarttı. Artık gündemine 6 ok ve CHP oturdu… Bu da, erken seçime kadar götürür onu. Tabii Bay Kemal aşağı, Bay Kemal yukarı… ‘çıkamıyor’ bir türlü yukarı Kılıçdaroğlu. Zira AKP’nin Cumhurbaşkanı, Bay Kemal’e ‘Beş tepeden’ bakıyor, Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP Çukurambar’da… Rakım perspektifinden yuvarlayacak olursak yani! Biri ‘tepede’, biri ‘çukurda… ‘Kâbil-i kıyas’ bile değil, baksanıza hiyerarşiye!
SELİM PAŞA SARAYI, REİS PAŞA KÜLLİYESİ
Her şey Sözcü Gazetesi Başyazarı Rahmi Ağabey’in (Turan) ,‘Saraydan ‘sır’ Kaçırma Operası’nı sahnelemesiyle başlar; Fakat mekân, ‘Selim Paşa’nın Sarayı’ değil, ‘Reis Paşa’nın külliyesidir. ’Constanze’nin sevgilisi Belmonte rolü için Muharrem İnce uygun görülmüş, Paşa’nın kâhyası Osman’ı Metin Feyzioğlu canlandırmakta, Constanze’nin uşağı Pedrillo olarak da Talat Atilla karşımızda. Bu ‘cast’ bilgisinden sonra Ankara’ya geri dönelim.
FUAT AVNİ VERSİYONU MU, SUAT LEVNİ KENDİSİ Mİ?
Kimdir bu Talat Atilla? Fuat Avni’nin yeni bir versiyonu mu? Yoksa Suat Levni kendisi mi? ‘Açık istihbarat’ sanarak, arayıp durmayın boşuna! Yazarken ben salladım çünkü. Lütfen dış mihraklar da demeyin şimdi. Derisidikenliler’den Talat Tetik Bey… “Sen, Güneri Ağabey (Civaoğlu) misin ki, odasında turalayarak köşe yazısını sekreterine dikte ettirdiği gibi Rahmi Turan’ı ‘klavye’ olarak kullanıyorsun. ”Anlaşılan ‘tetik çekmekten’ tuşlara basacak, boşta parmağın yok!
MOTOR VE ŞASE NUMARALARI DA CHANGE’MİŞ!
CHP’li olduğu bilinen bir zat, kendi arabası dışında, başka plakalı bir araçla, hem de ‘protokolü alt üst ederek’ gece yarısı saat 01.23’te Saray’a gider, hemencecik ‘esrarengiz bir atmosfer’ yayılıverir Beştepe’ye... Böyle biraz da ‘sis basılsa ortama’, yeme de yanında yat birader! Saraya teşrif eden 6 okçu, James Bond Filmleri’ndeki gibi, ‘olay mahalline’ yaklaşırken, mekanizmasına bastığı düğmeyle, ‘tak, tak, tak’ plakalarını değiştiriverir. Fakat bu ‘atraksiyon’ kifayetsiz kaldığından, ‘son derece pimpirikli’ bu muhterem, saraya veda ederken, plakaların butonuna bir kez daha basmış.
Ulan ne ‘prodüksiyon’ be! İnsan, hazır eli değmişken, bir zahmet ‘motor ve şase numaralarını da’ change eder! İyi düşündünüz… Arabanın ‘çalıntı’ olması da bir olasılık tabii!
BAKIN BURASI ÇOK ÖNEMLİ!
Yalnız bir ayrıntı daha var, ‘bakın burası çok önemli!’ Kaçırmayın ha! ‘6 okçu’ saraya girerken ‘lacivert pardösülü. ’Çıkışta, üzerinde ‘siyah frak’ var. Bu plaka değişikliğine neden ihtiyaç duyulmuştur? Plakanın, kapıdaki güvenlik noktasında kayıtlı olması gerekmez mi? Zaten kayıtlı ise bu CHP’ye ‘müstakbel genel başkan adayı’, Tayyip Bey’le ‘haftalık olağan görüşmesi’ için gelmiştir. Hem plaka değişikliği, hem de çok ünlü olan bu CHP’linin gözündeki ‘Ray-Ban’ tanınmasını önlemiştir! Bir ihtimal korumalar, bir yerlerden çıkarır gibi olsalar da, ‘CHP’yi dizayn eder durumuna’ düşmemek için misafirin yüzüne pek bakmadan buyur etmişlerdir. 31 Mart 2019 -Yerel Seçimleri’nin en komik figürü AKP’li Ali İhsan Yavuz’un o muhteşem anlatısıyla (!) “Hiçbir şey olmasa bile, kesin bir şey oldu” tarzı bir kompozisyon çıkmıştır ortaya!
KUMPAS MI CUMPAS MI?
Memleket, inim inim kaynak arayışındayken, Rahmi Ağabey bu sorunu aşmıştır; “Kaynak “Saray’a çok yakın biridir”. Yani deneyimli gazeteci, ‘kumpastan’ ziyade ‘CUMpas’ı (!) işaret etmektedir. Bu operada rol alan Talat Atilla ise Nesimi’ye öykünerek “Derimi yüzseler kaynağımı söylemem” derken, Rahmi Turan faş eder; “Saraya giden CHP’li Muharrem İnce’dir.”
HER HAFTA BAY KEMAL İLE ‘İDDİAA’ OYNAYAN AKP’NİN CUMHURBAŞKANI
Bunun üzerine her hafta ‘Bay Kemal’(!) ile tüpçünün ‘İddiaa’sını oynayan AKP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan devreye girer; "Güya ben Külliye'de bir CHP'li ile görüşmüşüm. Arkadaşlarım ‘görüşme olmadı’ dediler. Bay Kemal senin hayatın yalan. Eğer yiğitsen ben cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, acaba sen genel başkanlığını ortaya koyabiliyor musun? İspat ettin, ettin, etmezsen CHP'nin genel başkanlığı, bu yalancıdan kurtulsun."
3 KURUŞLUK OPERA
Muharrem İnce, ise bu ‘Saraydan Sır Kaçırma’ Operası’nın partisyonunu kaleme alan Rahmi Turan ile başyazara sufle eden Talat Atilla’ya karşı manevi tazminat davası açtığını ve asliye hukuk mahkemesi kâtibine ‘3 Kuruşluk Opera’yı yazdıracağını açıklar. Böylece 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi akşamı ‘50 bin kişilik avukat ordusu’ ile YSK’yı basamayan eski Yalova milletvekili, bu davadaki savunmanları, artık mahkeme salonuna sığabilecek makul bir rakama indirebilir diye umarız! Bari ‘adam bunu kazansın’ yav! “CHP’deki çete, bana kumpas kurdu” iddiasındaki İnce’ye biri çıkıp da “Seçim akşamı seni bu ‘eşkıya takımı’ mı kaçırdı da, ortalıklarda gözükmedin” diye sorarsa ne olacak?
MUHARREM İNCE ‘SARAY SOYTARISI’ DEĞİLDİR
Bir gerçek var ki Sayın İnce’nin seçim konuşmalarındaki ‘kırsalı sevince boğan’ (!) o meşhur ‘endüstri 4-0’ gibi uçup, ‘saray soytarısı’ olabileceğine ihtimal vermek hiç mümkün değil. “Görüşmenin kanıtı varsa, Taksim’de kendimi yakarım” diyen Muharrem Bey, seçim gecesi kameraların karşısına geçip açıklama yapmaması ile kamuoyunun önünde ‘AKP ağzıyla’ kendi partisini yerden yere vurması dolayısıyla zaten kendini ‘ateşe atmıştır.’ Yalnız İnce’nin şunu kabul etmesi gerekir ki ‘yakın bir gelecek’ için, değil trenin kaçması, vagonları raydan çıkmış, hatta marşandiz ‘seferden’ kalkmıştır. Yandaş medyanın marifetiyle dolduruşa gelip, mağdur olmuş durumuna sokulması, bu konjonktürde hiçbir fayda sağlamayacaktır Sayın İnce’ye.
SANDIK MÜHENDİSLİĞİ
Sayın Kılıçdaroğlu ise 31 Mart Yerel Seçimleri’nde sürpriz bir performans sergilemiş, başarılı ilçe belediye başkanlarını, ‘aynı ilde aday’ göstererek, daha baştan, bir ilçeyi garantileyip, yarışa 1-0 önde girmiştir. İstanbul, Ankara, İzmir dâhil 11 ilde, CHP göğüslemiştir ipi. Son derece aritmetik bir ‘sandık mühendisliğidir’ bu… HDP’nin aday göstermeyerek CHP’yi desteklediği illerdeki bu başarı da sadece ‘AKP -MHP ve yandaşlarınca’ hatırlanmamalıdır. AKP, İstanbul’u kaptırmamak için ‘her türlü hokkabazlığı’ yaparken, Kemal Bey’in sandığa koyduğu Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu, yine o sandıktan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak çıkarması da dünyanın en büyük sihirbazı Harry Houdini’yi aratmayacak bir sonuçtu gerçekten… Elemtere fiş, kem gözlere şiş-(Fil Suresi 105) “Her şey çok güzel olacak” konusu açılmışken, İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu ile kampanya ustası Necati Özkan’ı da saymak gerekir. Kemal Bey’in İyi Parti’yi Meclis’e sokma hamlesi de bir başka artıdır. Bu seçimde ‘Pekiyi’ almasa da ‘İyi Parti’ de ‘zevahiri kurtaran’ bir ‘karne’ getirmiştir.
HAK, HUKUK, ADALET YÜRÜYÜŞÜ VE OTOSTOPÇULAR
‘Son paracığı’ ile bindiği ‘şehirlerarası otobüs’ bozulunca, karayolunu arşınlamaya mecbur kalan ‘gariban misali’, güneşin altında, yazın o kavurucu, insanı yapış yapış eden sıcağıyla, 450 kilometrelik Ankara-İstanbul seferine çıkarak, ‘Yasak, Nutuk, Hamaset’e karşı, ‘Hak, Hukuk, Adalet Yürüyüşü’nü ‘tabanları patlayarak’ tam ‘24 günde’ tamamlayan bu genel başkanı, bazı ‘otostopçuların’ hafızalarına muştulamak elzemdir. Sayın Kılıçdaroğlu, geçen kurultayda kendisine rakip olarak çıkan Muharrem Bey’i, cumhurbaşkanı adayı olarak lanse etmekten ‘sarf-ı nazar’ etmemiştir. Muharrem İnce’nin bir yanı da ‘çocuk saflığında’, naif oluşudur. Kemal Bey’in, Muharrem Bey’e “Gel bakalım Muharrem İnce” diye seslenmesine de, İnce’nin “Bana ne! Bana ne! Ben cumhurbaşkanı olicem işte Kemal Amca…” tarzı, ‘aşırı ısrarcı ve tutturan tavrı’ neden olmuştur. Ama seçim gecesine kadar da, hızla artan müthiş bir grafik çizmiştir. CHP oyları % 31’e dayanmıştır. Hakkı yenmesin!
TAKINTILARI FARKLI
Kemal Bey’i yakından tanıdığım kadarıyla, kabına sığmayan bir ihtiras profili çizmedi hiç. O hâlâ bürokrat günlerinden kalma gibi sanki. Tayyip Bey’in var da, Kılıçdaroğlu’nun takınçları yok mu hiç? ‘Nitelikleriniz’ yanı sıra ‘bazı özellikleriniz’ işinizi kolaylaştırır. Akademik unvanın mı var? Tamam, gel adaysın, gündemde misin? O zaman İşin kolay. İçerden yeni mi çıktın Banko ya! adaylık uydurulamazsa PM ’ye girmiş bil kendini. ‘Yalnız bir dönem için!’ İkincisi hayli nadir. O kadar çok koşturan arkadaşlarım Melda Onur, Barış Yarkadaş, Dr. Kadir Gökmen Öğüt, Umut Oran... Ayrıca birçok sağlam projesiyle Haluk Pekşen, pisipisine mahpus yatmış Eren Erdem niye parlamento dışında? Bu vesileyle bizim teşbihimiz ve de sözümüz de ‘parti meclisinden dışarı’ olsun; Kuşkusuz ‘ayrancı’ değil ama biraz ‘ayran gönüllülüğü’ vardır Sayın Kılıçdaroğlu’nun. Öyle çok da ‘çalkalanmaya’ gelmez! Ama beyefendiliği, nezaketi, demokrat yaklaşımı, sakin duruşu, serinkanlılığı ve dürüstlüğüne hiç kimse bir şey diyemez.
UĞUR DÜNDAR, HABERİ YAZSAYDIM İNCE’Yİ KARALAMAK OLURDU
Sonuçta, malum çevrelerin yüzlerine, gözlerine bulaştırdıkları bu kumpas, Muharrem İnce’yi harcayarak, onun üzerinden Kılıçdaroğlu’nu hedeflemekteydi. Bunun da Sözcü’de tezgâhlanması ise daha da ilginçtir. Yıllar öncesinden bu yana tanıdığım, hatta TRT’de iken programına, hocam Müjdat Gezen’in oynadığı skeçler yazdığım ve sevdiğim bir değer olan Sözcü yazarı, üstat televizyoncu Uğur Ağabey (Dündar) bağlandığı CNN Türk’te bu ‘kirli siyaset hercümerci’ için, bilginin kendisine de geldiğini ama belge yokluğundan yazmadığını açıklamıştı: “Bu haberin yaratacağı yorum şudur: ‘Uğur Dündar CHP’yi dizayn mı ediyor? Ben girmem bu habere’ dedim, reddettim. Ben böyle bir haberin CHP’yi dizayn etme algısı yaratmak ve Muharrem İnce’yi karalamak amacıyla yürütüldüğünü düşündüm.”
RAHMİ KAPTAN VE ÇARKÇIBAŞI YILMAZ ÖZDİL
Uğur Ağabey’in gelen siyaset tekliflerini geri çevirdiğini bilmesem, apolitik tavrına şahit olmasam, geçen kurultay öncesi Kemal Bey’i de değil, sadece Muharrem İnce’yi rating adına konuk ettiğini hesaba katmasam denirdi ki ‘Muharrem İnce’yi karalamak amacıyla… sözü, mağduriyete takla attırıp, onun kurultayda elini güçlendirmeye yöneliktir.’ Bunu pek diyemeyiz. Ancak bir saptamamız var; Uğur Ağabey’in “Türkiye’nin en çok okunan yazarı!” diye lanse ettiği Yılmaz Özdil’in 23.11.2019 tarihli yazısında ‘partiyi, dizayn etmek adına’ verdiği ‘kusursuz örneği’ bulabilirsiniz:
“ … Atatürkçü ve yurtsever kimliğiyle tanınan Chp'lileri partiden kovarken… “Kefere Kemal” diyenleri, yetmez ama evet diyenleri. … Chp'de kim milletvekili yaptı? … Chp'yi yuvası olarak benimseyenleri, çocukluğundan beri Chp için mücadele verenleri kapının önüne koyarken, Atatürk posterine tahammül edemeyenleri, chp’ye kim monte etti? Chp'yi bu zihniyet yönetirken, Chp'ye zarar vermek için Akp'ye gerek var mı? Kılıçdaroğlu'nun karşısına rakip olarak çıkacak her adaya, Saray'ın adamı diyeceksiniz öyle mi? Parti yönetimi değişmeli diyen herkese “Chp'yi dağıtmak için saraydan para almış” damgası yapıştıracaksınız öyle mi?”
Rahmi Ağabey’in köşesini takip eden günlerde ‘Yılmaz biraderin’ bu yazısına yorumu, size bırakalım… Kemal Bey’in Sözcü Gazetesi için nitelediği, daha önce ‘alabora olanın’ adını alan bu ‘amiral gemisi’, dümenindeki Rahmi Kaptan ve Çarkçıbaşı Yılmaz Özdil tarafından, bir tesadüf Dolmabahçe Sarayı önlerinde kayalıklara oturtulmuştur. Karaya çıkmak için telsizden saraya anons geçerler: Mayday… Mayday… Mayday… S…O…S!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları