Şimdi değil mi?
Murat Ağırel; AKP’nin ve Erdoğan’ın en büyük muhalefeti yine Erdoğan olmuşken muhalefette kitleleri pasifize eden değil reaksiyoner bir sese, apaçık bir değişime ihtiyaç var.
Bugünlerde CHP’yi eleştirmek moda oldu. Eleştirenler haksız mı? Değiller. Fakat bazıları kuru gürültü olmaktan öteye geçemiyor. Kemal Kılıçdaroğlu bu eleştirilere yanıt verebiliyor mu o da hayır.
Normalde yazı günüm cumartesi olmasına rağmen CHP üzerine yazacağım için Kılıçdaroğlu’nun cuma akşamı canlı yayına çıkacağını duyar duymaz bir gün bekledim.
Dedim ki belki açıklamalarıyla bir özeleştiri yapar ve bir süreç ilan ederek siyaset sahnesinden çekileceğini kamuoyuna duyurur.
Programı izleyince şok oldum.
W. Shakespeare’in ünlü oyununun adı “Yanlışlıklar Komedisi” ama izlediğimiz oyun bizi güldürmüyor...
Kemal Kılıçdaroğlu şüphesiz Türk siyasi tarihinin en dürüst ve en demokrat siyasetçilerinden biri. Ancak “CHP genel başkanına” söyleyeceklerim var.
Kemal Kılıçdaroğlu çıktığı programda kendisine yöneltilen yüzde 2 oyu olmayan partilere 35 milletvekili verilmesi hakkındaki soruya “Demokrasinin gereği” diye cevap verdi.
Bunu Cumhuriyeti yıkmak isteyen HÜDA PAR’ı düşünmeden bir çırpıda söyledi. Açıkça anayasayı yıkmak isteyen bir parti nasıl demokrasinin gereği olabilir? Demokrasi uğruna Cumhuriyetin yıkılmasına izin verilmeli mi?
Kılıçdaroğlu daha rakibini tanıyamamış. Oyunu kurallarına göre oynamayan bir rakibe karşı kurallara uyarak kazanamazsınız.
Karşınızda hiçbir kılıfa sokmaya ihtiyaç duymadan dini siyasete alet eden, montaj videoları sergilemekten çekinmeyen ve bunu savunan, hayvanla evlenecekler diyecek kadar ileri giden bir parti ve lideri var. Üstelik bu lider, seçimi kazanabilmek adına devletin şeriata göre düzenlenmesi için politika üreten en uç partiler ile işbirliği yapmış.
Demokrasinin ne derecede ileri veya geri olduğunu tartışabilmeniz için demokratik bir temelde buluşmanız gerekir. Yargıyı, yasamayı ve yürütmeyi tek elinde toplamış bir iktidarla “demokrasicilik” oynayamazsınız.
Montesquieu “Bütün yeryüzünü kapsayacakmış gibi duran denizi, yosunlar ve küçük çakıl taşları nasıl durdurursa; sınırsız güç ve iktidar sahibi olan hükümdarlar da en küçük bir güç karşısında dururlar” der.
İşin kötüsü Kılıçdaroğlu, yaşanan seçim yenilgisini “büyük bir yenilgi” olarak görmüyor. Bu noktadan sonra söylenecek her şey aslında boş.
Çünkü bu, Millet İttifakı adına büyük bir yenilgidir. Recep Tayyip Erdoğan’ı en zayıf döneminde bile yenemediler. Üstelik Kılıçdaroğlu bunu toplumdaki muhalefeti pasifize ederek yaptı.
Israrla aday oldu.
Doğalgaz zammına tepki vermek isteyen halka “AKP’ye yarar, biz gelince hesap soracağız, siz protesto etmeyin” denildi.
Erdoğan üçüncü kez aday olamıyordu; “Anayasaya aykırı ama Erdoğan’a mağduriyet yaratmayacağız. Ses çıkarmayın” denildi.
Tüm dünyada muhalefette bulunan siyasi partiler; iktidarların politikaları karşısında program ve politika belirler, kamuoyu oluşturup iktidarı uyarırlar. Bizim ülkemizde ise muhalefette bulunan siyasi partiler doğal reflekslerle oluşan kamuoyu hareketlerini “iktidara yarar” düşüncesi ile durduruyor. Apolitik bir muhalefet ancak bizim ülkemizde olur.
İktidarın 21 yıldır uyguladığı baskıcı politikalara teslim olmayan, karanlığa karşı aydınlığı seçen araştırmacılara göre yüzde 60-65 düzeyinde bulunan kitleyi muhalefet partileri tercihleri ile etkisiz hale getirmeyi başardılar.
Canlı ve diri olan toplumsal muhalefeti yönetecek bir siyasi partinin olmadığını dün akşam bir kez daha gördük.
Millet İttifakı’nın tüm partileri seçimden sonra kafasını kuma gömdü. Hepsi seçimlerin kaybedildiğini ama kendilerinin kazandığını söylüyor. İnsanlar halen yenilgiyi sindirememişken grup fotoğrafları paylaşıyorlar.
Zafer kazandılar, çünkü halkın tepkisini pasifize ederek hepsi misyonlarını tamamladı.
CHP’den seçilen milletvekillerini görüyorsunuz. Hepsi partide birer feodalite kurmuş senelerdir memurlaştırdıkları partiyi parmağında oynatıyor. Yüz yıldır milletvekili olarak kendilerine alan buluyorlar, iktidarla birlikte mutualist bir yaşam sürüyorlar.
Uyardık tabii ki ama dinletemedik. Hep “Şimdi değil” baskısı ile karşılaştık. Ne kadar Cumhuriyet düşmanı ikinci cumhuriyetçi, şeriatçı, Atatürk nefreti ile yoğrulmuş, askerine ülkesine düşman var ise TBMM’de yer aldı. Adı da “demokrasi” oldu.
Önümüzde yerel seçimler var. Muhalefet ellerindeki belediye başkanlıklarını da ne yazık ki kaybedecek.
AKP’nin ve Erdoğan’ın en büyük muhalefeti yine Erdoğan olmuşken muhalefette kitleleri pasifize eden değil reaksiyoner bir sese, apaçık bir değişime ihtiyaç var.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları