Tarih:
15.12.2014
TPAO’nun Özelleştirilmesi Üzerine
Necdet Pamir; TPAO’nun Özelleştirilmesi Üzerine; Önce Güvenilirlik Konusuyla Başlayalım...
TPAO’nun Özelleştirilmesi Üzerine; Önce Güvenilirlik Konusuyla Başlayalım• 27 Eylül 2011 tarihinde Necdet Pamir: “Milli Petrol Şirketimizi de özelleştirecekler”
• 2 Kasım 2012 tarihinde Bakan Yıldız: "BOTAŞ'ın veya TPAO'nun özelleştirilmesi söz konusu değil, böyle bir başlığımız yok" .
• 19 Mart 2013 tarihinde Bakan Yıldız: “TPAO özelleştirilebilir”. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “TPAO'yu, THY modelinde olduğu gibi, bir bölümünü halka arz ederek özelleştirmeyi düşündüklerini” söyledi .
• 2 Haziran 2014 tarihinde TPAO Genel Müdür Vekili Besim Şişman, TPAO'nun özelleştirileceği yönündeki iddialara ilişkin, "TPAO’da özelleştirme de yok işten çıkarma da. Aksine işçi alımları olacak" dedi . Haberin manşeti: “TPAO’nun özelleştirileceği iddialarına yalanlama”.
• 10 Aralık 2014 tarihinde Bosphorus Enerji Zirvesi'nde yaptığı konuşmada Yıldız, şunları söyledi: “TPAO'nun özelleştirilmesiyle ilgili kanun teklifini hazırladık, Bakanlar Kurulu'na gönderiyoruz.” Tebrikler Sayın Yıldız!
Bu bölüm için yoruma gerek var mı?
Sektöre Dair Bir Diğer Gerçek Dışı Beyan
Petrol ve doğal gaz sektörleri, stratejik sektörlerdir. Dünyada tüketilen birincil enerjinin % 33’ü petrolle, % 24’ü ise doğal gazla karşılanmaktadır. Bu kaynakların yaklaşık yarısı Orta Doğu coğrafyasındadır ve bu bölgenin yıllardır sıcak ve soğuk savaşların, sivil katliamlarının merkezinde yer almasının temel nedeni de budur. Bu arada, dünyadaki petrol şirketlerinin çok büyük çoğunluğu milli (devlet) şirketlerdir. Bu şirketler, ya kontrol hisselerini elde tutarlar (% 50’den fazlasını) ya da yabancılara hisse alım hakkı tanımazlar.
• 19 Mart 2013 tarihinde TBMM’de “Türk Petrol Kanunu” görüşmeleri sırasında muhalefet milletvekillerinin eleştirilerini yanıtlayan Bakan Yıldız, “dünyanın büyük petrol şirketlerinin çoğunda kamu payı olmadığını” söyledi. Shell'i örnek veren Yıldız, “şirketin tamamının halka açık olduğunu, ABD ve Avrupa borsalarında işlem gördüğünü” belirtti .
Peki gerçek öyle mi? ABD Enerji Bakanlığı’nın web sayfasına baktığınız zaman, Bakan Yıldız’ın iddiasının gerçek olmadığını açıkça görebilirsiniz. Diyor ki “Government-owned national oil companies (NOCs) control most of the world’s proved oil reserves (78% in 2012)”. İngilizceleri Türkçelerinden iyi olduğu için , daha iyi anlarlar diye, İngilizcesini yazdık. Türkçe meali şöyle: “Dünya ispatlanmış petrol rezervlerinin büyük bölümünü (2012 yılında % 78’i), hükümete (devlet, kamu) ait milli şirketler kontrol etmektedirler ”. Demek ki neymiş?
Petrol Sektörü ve Dikey Entegrasyon
TPAO, 1954 yılında, önemli bir öngörü ile dünya pratiğine paralel olarak, dikey bütünleşik (entegre) bir şirket olarak kuruldu. Petrol ve doğal gaz araması, büyük miktarda risk sermayesi, teknoloji ve yetişmiş insan gücü gerektirir. Aramanın gereksinim duyduğu sermayenin sağlanabilmesi; katma değeri yüksek petrol ürünlerinin üretilmesi ve pazarlanması sayesinde sağlanabilir. Dikey bütünleşik yapı, tam da bu nedenle gereklidir. Yani, sadece arama ve üretim şirketi olmakla yetinmeyip, taşıma (kara ve deniz tankerleri ve boru hatları), rafinaj, dağıtım ve pazarlama fonksiyonları da şirketin temel faaliyet alanları olmalıdır. Rafinaj ve dağıtım/pazarlama faaliyetleri sonrasında elde edilen kârın önemli bölümü, riskli arama faaliyetleri için risk sermayesi oluşturmak üzere kullanılır. Nitekim (devlet ya da özel) dünyanın bütün büyük petrol şirketleri, bu yapıda organize olmuşlardır. TPAO da 1980’li yılların öncesinde, özelleştirme rüzgârlarıyla dikey bütünleşik yapısı parçalanmadan önce, aynı anlayışla yapılanmış ana şirketti.
1954’de kurulan TPAO çatısı altında, sırasıyla; İPRAŞ (1960), PETKİM (1965), İPRAGAZ (1966), İzmir Aliağa Rafinerisi (1967), TÜMAŞ (1969), İGSAŞ (1971), DİTAŞ, BOTAŞ ve ADAŞ (1974), Kıbrıs Türk Petrolleri Ltd. Şti (1974), ISILİTAŞ (1975) kuruldu. Dikey bütünleşik yapının parçalanmaya başlaması ise Dünya Bankası plan ve programları doğrultusunda, dönemin hükümetleri eliyle 1983’te başlatıldı. Tüm bağlı kuruluşlar birer birer ana yapıdan kopartılarak özelleştirildi ve son darbe de geçen yıl çıkarılan “Türk” Petrol Kanunu ile vuruldu. Daha önceki 6326 sayılı kanunda (6. Madde) yer alan “Petrol ile ilgili; müsaade, arama ruhsatnamesi ve işletme ruhsatnamesi alma hakkı Devlet adına, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na aittir.” hükmü kaldırıldı. “Ne deve ne kuş” (devekuşu) misali, bir garip kuruluş haline getirilen TPAO’nun, bugün yeniden gündeme getirilen özelleştirilmesinin önü tamamen açıldı.
Oysa yapılması gereken, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında, yaşamsal önemdeki petrol ve doğal gaz gibi kaynakların gereğince aranabilmesi, uluslararası planda rakipleriyle rekabet edebilmesi için, TPAO’nun dikey bütünleşik yapıda ve devlet adına faaliyet gösterecek özerk bir kuruluş olarak yeniden yapılandırılmasıdır. İktidar partisi ise hiç şaşırtmadı: Dikey bütünleşik ve özerk yapı ile TPAO’nun yapısını güçlendirmek yerine, temel misyonu doğrultusunda hareket etti: Özelleştirme!
Zamanlama Manidar!
Bu arada yıllarca bekleyip, tam da bu özelleştirme kararı öncesinde, Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisini (açıklamalara göre 130 milyon dolara) satın alarak, TPAO’nun “yeni sahipleri” için çeyiz hazırlamış oldular.
Ocak 2014’de 111 dolar civarında fiyatlanan Brent tipi petrolün varili, 12 Aralık 2014 tarihinde 63,5 dolar seviyesine düşmüşken, TPAO’nun özelleştirilmesindeki zamanlama, “hayli manidar” görünmektedir. TPAO’nun 60. yılı kutlama törenleriyle, özelleştirme açıklamasının aynı gün yapılması da bu “manidar zamanlamanın”, bir diğer yansıması olarak not edilmelidir. Sayın Yıldız törende yaptığı konuşmada “TPAO’nun geçen yıl 3 milyar dolara yakın olan gelirinin 1,2 milyar dolarını, bu düşüşten kaybettiğini” ifade etmektedir.
TPAO Özelleştirilmemeli; Dikey Bütünleşik ve Özerk Bir Kurum Olarak Yeniden Yapılandırılmalı ve Yeniden DEVLET ADINA Petrol Faaliyeti Yapmakla Görevlendirilmelidir
TPAO’nun web sayfasında (2012 yılında) şu ifade ve hedefler göze çarpmaktaydı: “2023 yılı hedefimiz, Türkiye’nin petrol ve doğal gaz ihtiyacını karşılamak”. Bugün Türkiye, petrol tüketiminin % 93’ünü, doğal gaz tüketiminin % 98’ini ithalatla karşılamaktadır. Bu çok iddialı hedefin gerçekleşebilmesi için yapılması gereken, TPAO’nun dikey bütünleşik bir şirket olarak yapılandırılması ve gerek finansal ve gerekse bilgi birikimi yönünden güçlü kılınmasıydı. Kaldı ki, “Türk” Petrol Kanunu ile devlet adına petrol ve gaz faaliyeti yapma yetki ve sorumluluğu ortadan kaldırılmış bir TPAO’nun, sıradan bir özel şirket haline gelmesiyle, bu çok zor hedef gerçekleşse bile, vergi almanın dışında Türkiye’nin ne gibi bir çıkarı olacaktır? Özelleşen bir TPAO’nun, petrol ve doğal gazda, ÜLKEMİZİN dışa bağımlılığını azaltmada ne gibi bir katkısı olacaktır?
Söz konusu web sayfasında, “Kurulduğu 1954 yılından bu yana her yıl kar eden TPAO; 2008 yılından sonra 2011 yılında yine Türkiye’nin en fazla kâr eden kuruluşu olmuştur” denilmektedir. Ayrıca, “Son 10 yılda ülkemizdeki jeolojik saha faaliyetlerinin % 90’ını, jeofizik saha faaliyetlerinin % 84’ünü, sondaj faaliyetlerinin % 59’unu, ülkemizde üretilen ham petrolün % 71’ini ve doğal gaz üretiminin ise % 56’sını TPAO gerçekleştirmiştir” biçimindeki açıklama da TPAO’nun yıllardır devlet adına yaptığı stratejik ve önemli görevi açıkça vurgulamaktadır. Hal böyle iken, bu kârlı ve ülkemizin petrol ve gazdaki bağımlılığını kırmaya odaklanmış köklü bir kurumu özelleştirmek, kimin çıkarınadır? Bu özelleştirme çabasında, ulusal çıkar ve kamu yararı var mıdır?
Türkiye’nin denizel alanları, sondajlı aramalar bakımından son derece bakirdir. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, denizlerimizde bu anlamdaki arama oranı henüz % 1 seviyesindedir. Denizel alanlardaki ruhsatlar TPAO’nun elindedir ve ruhsat süreleri dolmak üzeredir. Yabancı şirketler, bugüne kadar TPAO ile ortak olarak ve çoğunlukla en az 2 kuyu açma mükellefiyeti altına girerek arama yapmışlardır. Özelleştirme yapılması halinde, ne devlet adına faaliyet yapan bir TPAO kalacak ne de şirketlerin böylesi bir yükümlülüğü olacaktır. Doğu Akdeniz’de de son derece kritik gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, TPAO’nun özelleştirilmesi (devlet adına faaliyet gösteren bir şirket olmaması nedeniyle) ayrı bir zaaf konusu olacaktır. Diğer yandan, son yıllarda yaygın olarak uygulanan “blok hisse satışı” yöntemiyle yapılan özelleştirmeler, sadece belli şirketlere kâr aktarımı amacına hizmet etmektedir. Bu kurumlar, Cumhuriyet kadroları tarafından, halkın parasıyla kuruldu. Halka ait bu kurumları, hangi hakla satmaya kalkıyorsunuz? AKP iktidarı, kârlı kuruluşlarımızın yakasından düşmelidir. Silkeleyin gitsin!
Necdet Pamir
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları