14 Haziran masası Ankara’yı kurtarır mı?
Orhan Bursalı: Borcun yüksektir, Türkiye’de herkes borçludur. Devlet borçludur, özel sektör borçludur, halkın tümü borçludur. Hem içeriye hem dışarıya.
Saray’ın yaydığı hava, ABD ve Batı ile ilişkileri hızla yoluna koyarsak, ekonomiyi kurtarırız, para akar, faizler düşer. ABD ile ilişkilerin derin sorunları, iki yönden olumsuz Beştepe için. İlki, Erdoğan’ın “dünya lideri” pozisyonu, ABD başkanlarıyla epey ilişkili. İkincisi, bu ilişki düzgün kurulamayınca, ekonomiyi zorluyor. Kapılar açılmıyor.
ABD Başkanı Biden ile bizim başkan arasında bir türlü kurulmayan “başkanlık ilişkisi”, bizim beyaz olmayan Saray’da büyük rahatsızlık doğuruyor.
Türkiye’nin zorlukları saymakla biçmez. Dünya ekonomisinin ve siyasetinin kilit taşı ise hâlâ ABD. Şüphesiz AB de var. Her ikisi paranın kasası. Ve anahtarı ellerinde.
Finans kapitalin, daha doğrusu dünyayı gezen sermayenin öyle çok da özgür olduğunu sanmayın. Her yere balıklama atlamazlar. Sadece vur-kaç para girer çıkar, vurur alır gider.
Ama orta ve uzun vadeli yatırıma gelecek sermayenin ciddi koşulları var. Bu koşullara sahip olmayan ülkelere kesilen ceza, faiz yüksekliğidir. Para istiyorsan, ülkenin siyasi ve ekonomik içinde bulunduğu koşullar, onun fiyatını belirler.
Faizde şampiyonuz
Türkiye, dünyanın en yüksek faizini ödeyen ülkedir. Nedeni kriz koşullarıdır. Ekonomik ve siyasi krizler. Demokrasi ve özgürlük krizleri.
Borcun yüksektir, Türkiye’de herkes borçludur. Devlet borçludur, özel sektör borçludur, halkın tümü borçludur. Hem içeriye hem dışarıya.
“Yurttaşın banka ve TOKİ gibi şirketlere toplam borcu 939 milyar lira” (Cumhuriyet, 10 Haziran). Bir çeyrekte yüzde 7 büyüdük diye iktidar ve medyası hava basıyor. İşsizlik artarken büyüme. Ekonomi uzmanları ise “Yeni bir döviz krizi kapıda, yüksek faiz değersiz TL, yüksek enflasyon, yavaşlayan ekonomi ve artan işsizlik” diye alarm veriyor.
İktidar bunu bilmiyor mu, biliyor.
Bu nedenle bir çıkış yolu arıyor. Her bakımdan sıkışmışlıktan kurtuluş çaresi arayışı var ve bunun anahtarı da ABD ile ilişkileri düzeltmekten geçiyor düşüncesinde.
Masaya otururken...
Biden gösterdi ki dediğini yapan biri. “Ermeni soykırımı”nı tanıyacağım demişti, yaptı. Ülkemizdeki iktidar için totaliter demişti. Şimdi ülke çıkarları için “totaliter” dediği bizim başkan ile 14 Haziran’da görüşme masasına oturacak. Totaliterlik konuşulur mu, sanmam, ama ülkemizdeki demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, büyük yargı ve belki de medya açığına bir şekilde işaret edilir.
Şimdi dermişim ki RTE, Demirtaş ve Kavala’nın serbest bırakıldığı koşullarda masaya oturur! Olmaz tabii. RTE’nin fıtratına aykırı bir durum. İktidar, ipleri elinde tutan ortağının baskısı ile HDP’yi bile kapatmaya çalışırken...
S-400’ler kilit. ABD asla taviz vermeyecek, çünkü bunun için bir yasa çıkardılar. Asla taviz vermez. Hele Rusya’yı baş düşmanlardan biri ilan ettiği koşullarda..
PKK yapılanması Suriye’de? Asla taviz vermez.
En kıymetli değer ‘ordu’
Türkiye, ABD kilidini açmak için, yine askerini ve ordusunu ileri sürdü.
Kim demişti, Türkiye’nin en kıymetli malı ordusu, diye?
Onu ileri sürdü iktidar, düşündüler, taşındılar ve Afganistan’da ABD ve NATO’ya, Kâbil Havaalanı’nın askeri koruma hizmetini önerdiler.
Zaten 1950’den beri sunduğumuz “Batı’yı ABD’ye koruma” hizmeti değil mi, takdir edilen?
Ve bu hizmet değil mi ki, Türkiye’yi bugün ekonomi-demokrasi-insan hakları açılarından yoksul bırakan? Askeri darbeleri peş peşe yaşatan?
Evet. İşte onların hoşuna gidecek bir hizmet önerisi daha!
Hoşlarına gitmedi mi, gitti. Bayıldılar, Ama Reis’in şartlarını şurtlarını ağır buldular.
14 Haziran masası, Türkiye ekonomisi ve dünyada bir Reis yönetimi-rejimi beğenisi için siyasi kapıları açar mı?
“Beni böyle olduğum gibi kabul et, sana askeri hizmet sunayım”..
Zor dostum.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları