Tarih:
04.12.2016
‘Aman siyasi anlaşmazlık çıkar’ diktatöryal gerekçe üzerine
Orhan Bursalı: Türkiye’nin girdiği 'Beni tüm diktatörlüğümle kabul et' dayatmasına AB neden evet desin! Liderin, bugüne kadarki söylemleri, yarın da yapacaklarının teminatı olabilir ancak!
Kriz derinleşiyor. Bazı iktidar aklıevvelleri ekranlarda yeni görev üstlendi: “Doların artışı Amerika’nın sorunu!” Yüzüne bakıyorum, gerisi boş mu boş.
“Artış sizi etkiler mi” soruma, “etkilemez mi, zam olarak bize yansıyacak, sözün bittiği yerdeyiz” diyen taksi sürücüsünü (*) bu boş adamların karşısına ekrana çıkarmalı! İktidar sözcüsü manşet atmış “faiz çetesi Türkiye’ye operasyon çekiyor.” Sağlam hiçbir ekonomide “operasyonla” faizleri artıramazsınız. “Ülke siyasi-ekonomik riski” diye bir şey var. Sermaye üretemeyecek, borçlarınızı karşılayamayacak bir istikrarsızlık varsa, bunun bedelini ödersiniz. Bedel ödemek istemiyor musunuz?O zaman dışarıdan para beklemeyeceksiniz. Kimse sizi buna zorlamıyor.
Krizin güncel 3 olayı
Dolar 3.60’ı nasıl gördü? Üst üste iki büyük olay yaşadık: 1) Rejim değişikliği. Bahçeli bu yolu açtı. Düne kadar, başkanlık sistemine şiddetle karşı çıkıyordu. “Oturmuş, teamülleri yerleşmiş parlamenter sistemi yıkmak ve başkanlık kılıfıyla diktatörlüğe geçmek yenilikse, bırakın eskiden bakalım” diyordu (30.1 2015).
Ve “başkanlık sistemi tartışması yeniden gündeme geliyor. Alttan alta işlenen, servis edilen, medyayla güçlendirilen, sistemin etkilendiği, tıkandığı söylemleridir. Bunların tutar ve kayda değer bir yanı yoktur. Mesele Erdoğan’ı güvence altına almaktır” (8.12.2015) sözleri ona aitti.
Ve sonunda kendisi bu koroya katıldı ve “sistemin tıkandığını” söyledi! Bahçeli MHP’yi AKP’ye yamarken, “Başkan yardımcısı” beklentisi ile, bitmenin eşiğinden dönen siyasi hayatını uzatıyor ve kendi sözleriyle “diktatöryal yönetimde” şan ve şöhret unvanı (!) kapısını aralıyor!
Siyasi kriz var; –zaten eksik– demokrasi, insan hak ve basın özgürlükleri üzerindeki hukuki- yasal teminatların; adalet ve hukukun tamamen tek adam sultası altına sokulması serüveninde adeta son nokta göründü. Türkiye’nin girdiği “Beni tüm diktatörlüğümle kabul et” dayatmasına AB neden evet desin! Liderin, bugüne kadarki söylemleri, yarın da yapacaklarının teminatı olabilir ancak!
Mecbur olduğun dış “Sermaye” kendisini güvende hissetmiyorsa, şirketlere “el koy-batırpeşkeş çek” yaygın politikasını görüyorsa, ya yüksek bir garanti ister ya da çeker gider. Tek adam rejimine hızlanma, riski büyüttü ve dolar tavan yaptı.
2) “Suriye’ye Esad’ı devirmek için girdik” diyen bir Cumhurbaşkanı, resmen itiraf etti. Putin’in tepkisi üzerine bu kez yan çizdi “tek hedefimiz terör örgütleri” dedi. Yapamayacağı bir işi dillendirip sonra geri çekilmek, lider güvenirliğini dibe vuran olaylar dizisine eklendi. Esad’ı yıkmaya kalkışmak, Suriye’ye emperyalist saldırının bir parçası olabilir ancak.
Ye-iç, harca-tüket ekonomisi
3) Fakat 400 milyar dolardan fazla borçlu olduğun Batı’ya karşı bu söylemler ekonomik krizi durduramayacak. Ülkeye akan trilyonlarca doları tüketim ekonomisinde har vurup harman savuran iktidar, para suyunu çekip gitmeye başlayınca, şirketler, tüketiciler, ülke borçlarla yüz yüze kaldı. AVM’ler, köprüler, havaalanları, yollarla bakışıp dururuz artık.
Bunlar “para üreten”, kaynak üreten, evrensel geçerli ekonomik değer üreten hiçbir şey yapmadılar. Bugün küfrettikleri “yabancı” “üst akıl”, “faiz lobi”lerinin paralarını ülke içinde tükete tükete denizin dibini bulunca panik.
Yüz karası tartışma
“Cumhurbaşkanı partili olmalıdır; parti genel başkanı başkası olursa Cumhurbaşkanı ile aralarında anlaşmazlık çıkar ve siyasi krize yol açar..”
Cumhurbaşkanı “Güçler ayrılığı değil, güçler uyumu” peşinde. Parlamenter demokraside yargı, parlamento, hükümet ve cumhurbaşkanlığı arasındaki “güçler ayrılığı”, iktidarın kötüye kullanımını önünü kesmek ve yetki ve sorumlulukların hukuki bir çerçevede uyum içinde yürütülmesi içindir. Ama ne yapıyoruz, bunun kapısını sonuna kadar açıyoruz. Durum şu:
“Yargı başkanlığa bağlanmalı, yoksa aralarında uyumsuzluk ve siyasi kriz çıkar...”
“Hükümet başkanlığa bağlanmalı, yoksa iki kurum arasında kriz çıkar.”
“Emniyet, MİT, ordu başkanlığa bağlanmalı, yoksa siyasi kriz çıkar..”
“Basın, başkanlığa uyumlu olmalı, yoksa siyasi kriz çıkar...”
“İş dünyası başkanlığa bağlanmalı, yoksa siyasi kriz çıkar...”
“Dolar, altın, TL, MB, başkanlığa bağlanmalı, yoksa siyasi kriz çıkar.. Vb
***
Özetle: Başkanlık uygulaması ve isteği, yani RTE, siyasi krizin taaa kaynağı olarak beliriyor.
(*) Sürücü şunu da dedi: “Abi faizi düşürün diye bastırıyor, pahalılık- enflasyon artıyor, bankadaki tasarrufları da sıfıra indirecek...”
“Yargı başkanlığa bağlanmalı, yoksa aralarında uyumsuzluk ve siyasi kriz çıkar...”
“Hükümet başkanlığa bağlanmalı, yoksa iki kurum arasında kriz çıkar.”
“Emniyet, MİT, ordu başkanlığa bağlanmalı, yoksa siyasi kriz çıkar..”
“Basın, başkanlığa uyumlu olmalı, yoksa siyasi kriz çıkar...”
“İş dünyası başkanlığa bağlanmalı, yoksa siyasi kriz çıkar...”
“Dolar, altın, TL, MB, başkanlığa bağlanmalı, yoksa siyasi kriz çıkar.. Vb
***
Özetle: Başkanlık uygulaması ve isteği, yani RTE, siyasi krizin taaa kaynağı olarak beliriyor.
(*) Sürücü şunu da dedi: “Abi faizi düşürün diye bastırıyor, pahalılık- enflasyon artıyor, bankadaki tasarrufları da sıfıra indirecek...”
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI