‘Ben önemli bir ülkeyim’
Orhan Bursalı; Türkiye’yi yöneten siyasal anlayışların çok temel bir açmazı var: Ülkenin kalkınmasını, zenginleşmesini, zengin müttefiklerinin omuzlarına yıkmak!
Çok iddialı bir tez olarak 23 yıl önce ileri sürdüğüm “Türkiye Kalkınamaz!” dizisinde, bugün de yine hâlâ geçerliliğini sürdüren “Ben önemli ülkeyim” (11 Mayıs 2000) başlıklı yazı, bu serinin 5. yazısıydı. Kısa bir zaman yolculuğuna çıkacak ve kendimize “Ne değişti” diye soracağız. Bir yazarın toplumla, politikacılarla ve kendisiyle muhasebesidir bunlar. Lütfen okuyun ve hoş görün...
***
Türkiye’yi yöneten siyasal anlayışların çok temel bir açmazı var: Ülkenin kalkınmasını, zenginleşmesini, zengin müttefiklerinin omuzlarına yıkmak!
Bu anlayış, Türkiye’nin dış politikasının temelini oluşturuyor ve “Ben önemli ülkeyim” vecizesinde ifadesini buluyor.
İşe bakın ki yabancılar da bizimle birlikte, farklı amaçla olsa bile, aynı türküyü söyleyip duruyorlar.
Bu “mit”i irdelemek gerekmez mi?
Önce gerçekler: Evet Türkiye önemli ülkedir. Yani yabancılar açısından a) Türkiye’nin yeri, coğrafi stratejik konumu önemlidir; b) Türkiye pazar olarak önemlidir. Bulunduğumuz bölge, Türkiye’yi önemli ve vazgeçilmez kılıyor. Bu dün de böyleydi, bugün de böyledir.
Ancak siyasetçilerimiz, Türkiye’nin önemini dışa karşı, AB ve ABD’ye karşı bir koz olarak kullanarak, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasını müttefiklerinin sırtına yıkmaya çalışıyor.
“Türkiye önemli ülkedir” verin bakalım parayı!
“Türkiye’nin önemi daha da artmıştır” pamuk eller cebe!
Arada sırada tehdit de ediyoruz: Başka bir dünya kurarız. Doğu’ya yöneliriz. O zaman görürsün gününü... Türkiye’nin borcu 110 milyar dolara biraz da bu sayede çıktı. Yani hep borçla günü kurtarmaya çalıştık.
NATO üyeliğimizi, ekonomik yardım almak için kullandık! (Bazen bunu ABD’den biraz daha fazlasını koparabilmek için her yıl dilenme / ağlama noktasına kadar vardırdık.) Avrupa Topluluğu veya Almanya gibi tek tek ülkelerle de ilişkilerimizi “Türkiye önemli ülke” temeline oturttuk hep.
‘PETROLLE KÖŞEYİ DÖNECEĞİZ’
“Türkiye’yi daha önemli kılma” politikası, 4-5 yıldır da Kafkas petrollerinin mutlaka Türkiye’den akıtılmasını sağlama çabalarıyla doruğa tırmandı. Önce, birçok köşe yazarı ve politikacı, Kafkas petrolleri Türkiye üzerinden dünya pazarına açılırsa, Türkiye’nin köşeyi döneceğini pompaladılar kamuoyuna.
Sonra ortaya çıktı ki bu petrollerden yıllık kazancımız, kira bedeli olarak 150 milyon dolar civarında olacak. Öyle ki petrol şirketleri petrol hattının iki milyar dolarlık maliyetini de Türkiye’nin sırtına yıkmaya çalışıyor ve politikacılarımız da bu bedeli ödemeye hazır gözüküyor.
Amaç ne? Tabii yılda 150 milyon dolar kazanç değil. Amaç Türkiye’yi Batı için daha vazgeçilmez kılmak, stratejik bir ürünle coğrafi vazgeçilmezliğimizi pekiştirmek. Sonra da bunun nemalarını yemeye çalışmak.
DİYECEKSİNİZ Kİ BUNDA KÖTÜ OLAN NE?
Bunda kötü olan bir şey yok tabii. Buna, hemen her ülkenin normal dış politika ilişkileri gözüyle bakılabilir.
Kötü olan, Türkiye’nin kalkınmasını esas olarak “dış güçlere” bağlaması... Politikacılarımız dışarıdan para gelmediğinde Türkiye’nin bir şey yapamayacağına gönülden inanmışlardır! Bunu Uluslararası Tahkim Yasası sırasında çok gördük. Önde gelen bir politikacı, “Türkiye’nin büyük altyapı projelerini finanse edebilmesi ancak dışarıdan gelecek büyük paralara bağlı ve Tahkim Yasası ile en az 30 milyar dolar yatırım bekliyoruz” diyordu!
Kötü ve zararlı olan, bir ülkenin kalkınmasını öncelikle kendi gücüne dayandırması gerektiği ilkesi ve gerçeğini siyasal liderliklerin her zaman unutmasıdır.
Kötü olan, bu gerçeğin yerini “Dış ilişkilerde kendini önemsetme politikası ile ekonomik bakımdan var olmaya çalışmak” politikasının alması ve Türkiye’nin kalkınmasının buna bağlanmasıdır.
Türkiye, ne yazık ki böyle bir devlet anlayışının, politik yönetim ve basın yazarlığının kıskacı içindedir.
Bu anlayış yıkılmadan, Türkiye kendi ekonomik projelerini üretip uygulamaya koymadan bu ülke kalkınamaz!
***
Kısa yorum: Değişen ne? Türkiye’ye milyarlarca dolar aktı, doların dünyada sel gibi aktığı yıllarda. Bu iktidar bu paraları evet altyapıya yatırdı bir kısmını, geri kalanını ise yedi bitirdi kül etti ve sonunda 500 milyar dolar borçla ülkeyi görülmemiş bir dipsiz kuyuya yuvarladı. Bunlar mı ülkeyi kalkındıracak!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları