Tarih:
11.12.2016
Bölünmeyi artıracak bir Başkanlık Sistemi
Orhan Bursalı; Öyle gözüküyor ki, Cumhurbaşkanı isteğini elde ediyor. Bugün fiili olarak sürdürdüğü anayasa dışı durumunu anayasa kılıfına sokacak. Şüphesiz referandumda halkın onay vermesi koşuluyla...
Öyle gözüküyor ki, Cumhurbaşkanı isteğini elde ediyor. Bugün fiili olarak sürdürdüğü anayasa dışı durumunu anayasa kılıfına sokacak. Şüphesiz referandumda halkın onay vermesi koşuluyla..Her şeyin üzerinde kesin ve tam Reis’in veya Başkan’ın egemenliği olan bir anayasa taslağı hazırladılar. Hukukun, yargının ve yönetim sistemlerinin gelişkin evrensel düzeyinin dışında önerilen bir sistem var karşımızda.
Var olan anayasaya bir Başkanlık montajı yapılıyor. Anayasa bütünlüğü konusunda ne gibi aksaklıklar var, ne gibi sorunlar ve uyumsuzluklar ortaya çıkacak bilmiyoruz. Anayasa hukukçuları bu açıdan şüphesiz eleştirilerini yapacaklar.
Yargı denetimi altında
Başkanı dengeleyecek unsurlardan biri bağımsız tarafsız yargı sistemi olabilirdi. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yarısını Cumhurbaşkanı yarısını da Meclis (ağırlık olarak Başkanın çoğunluk partisi) seçiyor. Adalet Bakanı (Başkanın adamı) kurula başkanlık edecek. Kontrol altında tutmaya devam.
Yani bugünkü haliyle yargının tepesi neredeyse tümü Başkanın tekelinde!
Yargıya kendi aralarından üye seçme hakkı verilmiyor. Eskiden yüksek yargı kendi kendini seçerdi ve eleştirilirdi, şimdi ise yargı kendini ilgilendiren bir alanda tamamen saf dışı bırakıldı ve siyasetin egemenliğine terkedildi. 180 derece öbür tarafa savruldu. En azından yargıya üçte bir seçme hakkı verilebilirdi.
Yargı, en azından bugün için, yasamaya da hâkim olan (öyle ki tüm milletvekileri taslağı görmeden imzayı çaktılar!) Başkanın yasal- anayasal faaliyetlerini denetleyebilecek bir organ durumunda değil. RTE, 2019 seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçilirse, en azından 8 yıl yargı açısından çok rahat.
Yasama denetimi altında
Başkanı denetleyebilecek olan en önemli kurum şüphesiz ki yasama organı. Yasama bu haliyle bu görevini yerine getirebilecek durumda değil. Çünkü Siyasi Partiler Yasası, Seçim Sistemi buna uygun düzenlenmiyor.
Başkan, partili olacağı için de, bugüne kadar olduğu gibi tek tek tüm milletvekillerini, üstelik eskisinden de daha güçlü bir şekilde atayabilecek. Eskisinden de, diyorum, çünkü eskisinde bir Başbakanlık vardı ve hiç değilse onun da milletvekili tercihleri dikkate alınırdı. Şimdi ise tümünü Başkan atayacak.
Başkanın atayacağı milletvekilini de halk seçecek. Yani seçilmişi veya atanmışı seçecek.
AKP’de bir önseçim falan da olmadığı için, seçilecek milletvekilinin halka karşı bir seçilme sorumluluğundan bahsetmek zaten mümkün olmuyor. Milletvekili doğrudan doğruya merkezin, Ankara’nın adamı oluyor.
Bölünmeyi artırır
Böylece milletvekilinin Meclis’te bağımsız, seçmenine hesap verebilir konumu da söz konusu olmuyor.
Siyasi partiler ve seçim sistemi, Başkanlığı kuvvetlendirecek ve yasamanın denetleme faaliyetini kısıtlayacak bir mevzuata sahip.
Başkanlık sistemi, tüm bu açılardan da kendiliğinden hukuksal ve fiiliyatta resmen otoriter sistem olarak beliriyor.
RTE’nin bugüne kadarki uygulamaları, ülkeyi, en azından zor koşullarda birleştirici nitelikten çok çok uzak olduğunu gösterdi.
Bir siyasi nefret ki, sorma gitsin.
Basın özgürlüğünün, anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılamadığı bir sözde “parlamenter sistem”den, anayasal ve yasal tüm yetkileri elinde toplayan bir Başkanlık rejimine geçtiğimizde, tüm bu özgürlüklerin yerinde yeller estiğini görmek, bugüne kadarki siyasi çizginin normal sonucu olması beklenir.
Türkiye zor dönemlerden geçiyor.
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI