Tarih:
28.03.2016
Bugün ABD, RTE’ye karşı askeri darbe yapabilir mi?
Orhan Bursalı; Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve irili ufaklı adeta onlarca dava ile ordunun darbe ve bir toplumsal güç anlamında belini kırdılar.
Dün birden askeri darbe olasılığına o ünlü Amerikalı Michael Rubin girmez mi! Rubin özetle ordu darbe yaparsa kimse Erdoğan’ın arkasından ağlamaz, ülkede özgürlüğün kapısını açarlarsa büyük destek de bulurlar, diyor ve üstelik şunu bile ekliyor:“Amerikan ve Avrupa kamuoyunun Erdoğan, oğlu, damadı, Egemen Bağış ve Cüneyd Zapsu gibi adamlarının idam edilmesine sempatik bakmayacağını, ama yolsuzluktan yargılanıp uzun süre hapis yatmalarını kabul edeceğinden...”
Dışarıdan bakış bu. Aslında böyle bir dilek sunuluyor bile denebilir.
Dışarının ağzı torba değil ki büzesin, şom ağız sahibine aittir, diyelim ve ABD/Batı ile RTE iktidarı arasında bırakın iplerin kopmasını, ipin-mipin kalmadığının işareti varsayalım.
Rubin bir “27 Mayıs türü darbe” öneriyor! Anladık da, Rubin ya analiz yeteneğini yitirdi, ya da olmaz ya ama benim gönlümden böyle geçiyor, keşke olsa havasında!
Hangi ordu?
ABD ve Batı, ordunun defterini dürdüler. Ne zaman? Başlangıcı bence 2003 yılı. Nedeni, a) Ordunun açıkça Irak’a girilmesini savunmaması ve Meclis’i teşvik etmemesi. Oysa Genelkurmay yönetiminin hemen tümü Irak’a girilmeli düşüncesindeydi (başka yazı konusu). Bunun sonucunda da b) Irak’ta subayların başının çuvallanması olayı ile işi bitirmişlerdi.
Ama dünkü yazımda belirttiğim nokta var: ABD / Batı artık askeri darbelerden zaten ellerini eteklerini esas olarak çekmişlerdi, hele Türkiye söz konusu olduğunda, kendi kamuoylarına bunu anlatamazlardı. Bir de şu var:
ABD yeni döneme uygun olarak, Türkiye’de kendi siyasi geleceğini AKP üzerine inşa ediyordu. Belediye başkanı iken RTE’yi ziyaret ediyordu, çünkü yerleşik merkez sağ siyasi yapı Türkiye’yi çökerterek kendisi de tamamen çökmüştü.
Oynadıkları atı savunma
Dünkü Cumhuriyet’te vardı: ABD, milleti birbirine düşürmeyi ve dini adeta bir siyasi-iktidar silahı gibi kullanmayı amaçlayan o şiir denen garabet nedeniyle hapis cezası alınca, aynı yıl 29 Eylül’de, dönemin ABD Başkonsolosu Carolyn Huggins kendisini ziyaret edecek ve demokratik yöntemlerle seçilen siyasetçilere yaptıkları konuşmalar nedeniyle verilen cezalar, Türk demokrasisine olan güveni zayıflatır diyecekti. ABD Dışişleri Sözcüsü James Foley de aynı sözleri tekrarlayacaktı. Tabii, AB yetkilileri de geride kalmayacaklardı!
Bu “demokratik hassasiyet” değildi tabii ki. Sadece oynadıkları siyasetçiyi, kendi geleceklerini korumak ve sahiplenmekti!
Askeri darbe meselesine gelince: Batı hiçbir olasılığı sıfırlamaz, gerektiğinde son bir seçenek olarak el altında tutar. Bugün en şahin kanat bu seçeneği dillendiriyor. Ama bel bağladıkları TSK’ye yaptıklarını sürdürelim:
TSK’yi çuvallamakla kalmadılar!
Kronolojiyi sürdürelim: RTE ve iktidarı ile ABD/Batı’nın balayı yaşadıkları dönemde, ABD/ Batı, “Ne olur ne olmaz, bizim onayımız olmadan da bazı işgüzar generaller darbeye kalkışabilir, biz bunların işini tamamen bitirelim” diyerek, 2006/2007’den itibaren de, ordunun toplumsal-siyasal gücünü tamamen kırmak için, Silivri davaları tezgâhının arkasında durdular.
Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve irili ufaklı adeta onlarca dava ile ordunun darbe ve bir toplumsal güç anlamında belini kırdılar. Tabii, ABD’nin iki has iktidarı vardı o sırada, biri tam elinin altındaki Cemaat, diğeri de AKP. Bu ikisinin birlikteliği ile Cemaatin sahip olduğu iktidar araçlarını (polis, savcı, yargı, istihbarat) amansızca, faşistçe, diktatörce mahvedici bir şekilde kullanma becerisi ve arkalarında Batı ve ABD’nin yürüyün yaaa kullarım desteği, TSK’yi bitirdi.
Rubin hayal görüyor
Darbe marbe diyorlardı ya yetmez ama evetçi, o zamanki doludizgin faşizmin en büyük destekçisi ve işbirlikçisi utanmaz kesimlerin kafası şunu bile almadı: Ne darbesi!
Bu olaylarla TSK, darbe yapmak için bundan daha büyük bir zemin mi bulacak! Dün diyordum ki, arkada ABD, Batı olmadıkça darbe olma olasılığı zayıftır bu ülkede. Bunu Silivri sahte darbe operasyonlarıyla bire bir test ettik!
Yani diyorum ki, Rubin’ler, zaten ordunun defterini dürmüşlerdi, şimdi ise siyasal beklentilerine yanıt verecek bir ordu zaten bulunmuyor... O zaman ordudan kurtulmak istiyorlardı, şimdi de bir zamanlar iç içe yaşadıkları RTE’den...
Bu ne demek? Yarın bunu sürdürelim. Başlık havada kalacak yoksa...
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI