Bulu’da ısrar, BÜ’yü dönüştürme projesidir. Neden liyakate, bilime karşılar?
Orhan Bursalı; Aslında iktidarın Boğaziçi’ne duyduğu hıncı TV’de karşımdaki Prof. unvanlı iktidarın adamlarının ağzından da dinliyorduk. Hep belli anlayışta insanlar akademisyen olarak alınıyordu. Üniversite Anadolu çocuklarına kapalıydı, onlar oraya giremiyordu.
Gençliğinde Boğaziçi’ne rektör olmayı kafaya koymuşmuş... Haliç Üniversitesi’nde rektör iken “hayalindeki rektörlük” için başvurmuş... 9 kişi başvurmuş rektör adaylığı için... Kimler olduğunu bilmiyoruz.
Ve içlerinden Bulu atandı..
“Yahu bu adamın gençlik hayali idi, bu hayali gerçekleşsin” diye mi atadılar..
Yoksa Bulu’ya, “Rektörlük adaylığı için başvur, seni atayacağız” diye iktidarca yol göstereni oldu mu..
Hani Fidan Bey’e İstanbul Başsavcısı iken “Seni Anayasa Mahkemesi’ne seçtireceğiz, istifa et, HSK seni Yargıtay üyeliğine atayacak, onlar da seni yüksek mahkemeye seçecekler” dendiği gibi..
Diyeceksiniz ki, orası Anayasa Mahkemesi, niyetleri orada kesin çoğunluğu sağlamak, hatta Fidan’ı mahkeme başkanlığına bile seçecekler ve iyi bitirecekler.. Burası ise alt tarafı bir üniversite, her ne kadar Boğaziçi olsa bile...
BULU, GARANTİLİ BİR İSİM
Ama pek de öyle değil. Boğaziçi, bugüne kadar doğru dürüst kendi düzenlerini kuramadıkları bir üniversite.. Orada kendilerine yakın gördükleri Mehmed Özkan’ı 4 yıl önce atadılar, ama Özkan anlaşılan iktidarın beklentilerine tatmin edici yanıt vermedi ki yeniden atamasını yapmadılar. Ne de olsa üniversitedendi ve akademisyenlerle öğrenciler arasında sorun çıkmadı.
Üniversite, Özkan’ın yeniden atanmasını bekliyordu, doğrusu Bulu gibi birinin atanacağını kimse hayal etmedi.
Saray, rektör adaylığı için başvuranlar arasından Boğaziçili birini atamadı (var mıydı, bilmiyoruz), içeriden başka birini de seçmedi, Bulu’yu seçti.
Garantili bir kimse!
İSTİFA BEKLEMEYİN
Nitekim, protestocu öğrencilerle konuşmasını önerenlere demiş ki “Bana dokunurlar, olay çıkar, çünkü bana dokunurlarsa devlete dokunmuş olurlar”. Devlet dediği Cumhurbaşkanı! Göğsünü sipere diyor! Ayrıca atamaya tam bağımlılığını vurguluyor.
Kapı gibi adam!
İstifa eder mi, hayır, kesinlikle.
Peki, olayları yatıştırmak için Saray ona “affını dile ve ayrıl” der mi? Hayır. Saray egemeninin böyle bir şey yapmayacağı kesin. Bunu Gezi olaylarından da biliyoruz. Anlayış yansın ortalığa varsa bile. Nitekim beklenen oldu ve öğrencileri teröristlikle suçladı.
BULU NEDEN ÖNEMLİ?
Boğaziçi Üniversitesi önemli bir yer. Sıradan başvurulardan birisini seçip atamazlardı. AKP’li, sadık, istenileni yapacak birisini atamaları gerekirdi. Bulu, onlar için iyi bir adaydı. Boğaziçi Üniversitesi’ne atanması hık-mıklar dışında sorun çıkarmazdı, ne de olsa doktorasını oradan almıştı... Siyasi geçmişine AKP saflarındaki geçmişine itiraz edebilirlerdi biraz, ama sonuçta üniversitenin yapacağı bir şey yoktu! Ama bu beklentileri olmadı!
Saray’ın Boğaziçi Üniversitesi ile hep bir derdi oldu.
İki yıl kadar geriye gidelim.
Cumhurbaşkanı, Ocak 2018’de Boğaziçi Mezunları Derneği’nde yaptığı konuşmada, Boğaziçi Üniversitesi’nin ayaklarının Türkiye’ye basmadığını söyleyecekti.
KAPI KİME KAPATILIYOR?
Bu milletin milli ve manevi değerlerine dayanmıyordu! Zihin olarak Türkiye’de değildi. Şöyle diyordu:
“Eğitim öğretim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü hep konuşulur. Acaba uygulamaya gelindiği zaman... Diyelim ki Boğaziçi Üniversitesi, buradaki hocalarımız acaba nereye kadar pergellerini açıyorlar? Belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli fikrin savunucusu değilse kapıyı kapat, bu mu özgürlük?” Bu nedenle de beklenen başarıya ulaşamamıştı.
Diyordu ki, bir suçlama olarak: “Âlim olabilirsin ama arif olamazsın!”
Bu ne demek şimdi, ancak şöyle yorumlayabilirim: Bir ilahiyat fakültesi bile yoktu yani! Acaba hocaların kaçı namaz kılıyordu, camileri var mıydı..
Bilim adamı değil, hoca mı lazım?
ARİFLERİN ÜNİVERSİTESİ OLSUN!
Aslında iktidarın Boğaziçi’ne duyduğu hıncı TV’de karşımdaki Prof. unvanlı iktidarın adamlarının ağzından da dinliyorduk. Hep belli anlayışta insanlar akademisyen olarak alınıyordu. Üniversite Anadolu çocuklarına kapalıydı, onlar oraya giremiyordu.
Yani belirli bilimselliğe liyakate göre öğretim üyesi seçilmesine karşılar. “Her tarafa istediğimiz liyakatsiz ama bizden insanlar atıyoruz da buraya niye atayamıyoruz” anlayışı vardı bu düşüncenin arkasında.
Bilim mi, liyakat mi, bunlar da ne ola ki?
Zaten Bulu ataması da bunun tipik bir yansımasıydı. Onun koçbaşlığı ile kapılar kırılacak ve kendi adamları doldurulacak ve üniversite “ariflerin üniversitesi” olacaktı!
Ama bu hesap dirençle karşılandı.
Bu, üniversiteyi, bilimi, liyakati savunma direncidir.
Şimdi ne olur, bilemem, umarım ülkem, üniversite zarar görmez.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları