Çöküşe doğru mu? İktidarın Suriye ve Libya politikası
Orhan Bursalı: Anlaşma yapılan Trablus’taki resmi hükümet. Türkiye’nin askeri desteğine şiddetle ihtiyacı var, çünkü neredeyse biz gibi “yalnız ve tek başına”!
Geçen gün Mısır’ın egemeni Abdulfettah el Sisi bir açıklama yapmıştı: “Libya’yı kimsenin kontrol etmesine izin vermeyeceğiz, bu Mısır için bir güvenlik sorunudur.” Sisi’nin bu açıklaması, Ankara’nın Libya’daki resmi hükümetle yaptığı deniz yetki alanı ve askeri işbirliği anlaşmasından sonra geldi.
Mısır, Libya ile sınır. Biz de deniz yetki alanları anlaşmasıyla “sınır olduk”.
Bizim Saray, Akdeniz’de petrol, doğalgazın büyük ölçüde keşfiyle önemli bir ekonomik zenginlik kaynağına dönüşen Akdeniz’de yetki alanlarının belirlenmesi konusunda, neredeyse tüm Akdeniz ülkeleri tarafından sadece kendi karasularımıza hapsedilmeye kalkışınca, bir çıkış yolu olarak Libya’nın resmi hükümetiyle anlaşmayı seçti. Libya ile anlaşma bu iktidardan çok önce deniz kuvvetleri tarafından gündeme getirilmiş sonra rafa kaldırılmıştı.
Herkes bu anlaşmayı destekledi. Anlaşmanın diğer ülkelerle sorunlu yönlerini bir kenara bıraktık, büyük başarı olarak kutladık. Ama bu anlaşma yürür mü ne kadar yürür, Libya’ya asker göndermek de neyin nesi diye, büyük sesle soran olmadı.
Çünkü Libya’da bir iç savaş sürüyor.
Trablus yakında düşebilir
Anlaşma yapılan Trablus’taki resmi hükümet. Türkiye’nin askeri desteğine şiddetle ihtiyacı var, çünkü neredeyse biz gibi “yalnız ve tek başına”!
Libya’daki iç savaş çok yönlü ve şiddetli. Halife Hafter en büyük güç. Ülkenin çok büyük çoğunluğunu kontrol ediyor. Trablus hükümeti bir köşede sıkışmış durumda. Kısa sürede düşebilir. Hafter’in arkasında Mısır dahil, Rusya, Suudiler, Birleşik Arap Emirlikleri ve bazı Batılı ülkeler var.
Saray’ın “asker göndeririz” tutumuna ve bu konuda yapılan anlaşmaya karşı, Mısır buna göz yummayacağını açıkladı. Bu durumda Libya yabancı orduların savaşacağı bir alana dönüşebilir. Suudiler vb. asker gönderebilir. Rusya zaten işin içinde. MİG savaş uçakları, paralı asker şirketi Hafter’e destek veriyor.
Fransız donanmasından gemiler, İtalyan askerleri de Misrata Havaalanı ve önlerinde. Bunlar da “devirdikleri” Kaddafi’nin adamı Hafter safında gözüküyor!!!
8-9 yıldır Libya diye bir devlet yok. Batı yapacağını yaptı.
Görünen o ki, Trablus hükümeti gidici. Saray bir ordu mu gönderecek oraya? Mümkün değil. Ama el altından, SADAT gibi kullandığı güçlerin organizasyonunu devreye sokabilir. Niyet öyle.
RTE bu konuyu Putin ile görüşecek.
Kırılganlık had safhada
Saray’ın bütün politikaları büyük bir kırılganlık içinde, yıkılabilecek çökebilecek durumda.
Suriye’nin İdlib’de köktendincilerin elindeki topraklarını kurtarmak için saldırıları karşısında çaresiz. Oradaki konumunu korumak (Bunun bir diğer anlamı şu: Rejim muhaliflerinin İdlib’de tutunmalarını, işgallerini sürdürmelerini sağlamak) için bu kez NATO ve Batı ülkelerini Rusya ve Suriye’ye karşı kullanmaya çalışıyor. Bir Rusya ile beraber, bir de Batı ile ve ikisinin arasında sırat köprüsü üzerinde bir oraya bir buraya devriliyor.
Suriye’nin İdlib operasyonları sivilleri de Türkiye sınırına doğru itekliyor.
İdlib’de dengeyi tutturması mümkün gözükmüyor Ankara’nın.
Libya’da da öyle. Yaptığı anlaşma, Trablus’un düşmesiyle havada kalacak, boşa gidecek.
Ankara diyor ki, Hafter de gelse, deniz anlaşması onların da lehine olduğu için anlaşmayı kabul eder. Öyle mi? Onlara karşı savaş, sonra da gel anlaşma kalsın de..
Lider egosu tavanda
Türkiye tam yalnızlığa itildi. Diplomasi yok, “monşerler bu işten anlamaz” denilerek ülkenin en büyük dış politika gücü adeta sıfırlandı.
Akdeniz’de Mısır ve Suriye ile yıllar önce yapılması gereken deniz yetki alanları barışçıl görüşmeleri yapılmadı. Şam ve Mısır düşmanlığı tam gaz.
Bunlar olmadan, hatta İsrail ile bile bu konuda görüşmeler olmadan, Libya ile yapılan anlaşmanın ayakta kalması olasılığı güç.
Saray’ın egosu tavanda. Askeri güç hemen her alanda sahaya sürülerek, bununla “her şeyi yalnız ve tek başına elde edeceği” hayalleri de tavanda.
Suriye’de de Libya’da da büyük kırılmaların yaşanması olasılığı çok yüksek ve Türkiye’nin bu tehlikeli sulardan başarıyla çıkma olasılığı ise bu politikayla mümkün değil.. “Bu iktidarla...” demek daha doğru olur.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları