Tarih:
20.06.2017
Dananın kuyruğunun kopacağı Kasım’a kadar neler yaşayabiliriz?
Bilgisi olan birisi söylesin, hangi Avrupa ülkesinde bir ülkenin lideri medya patronlarını yemeğe çağırıp onlara üstelik gazetecilik üzerine ders verir gibi konuşma yapar?
AKP iktidarı, kurduğu parti ve devlet totalitarizmini öngören sistemi güçlendirerek ilerliyor. Cumhurbaşkanı’nın medya patronlarını bile “iftar yemeği” adı altında Huber Köşkü’nde toplaması aslında bu sistemin gereklerinden biri.Bilgisi olan birisi söylesin, hangi Avrupa ülkesinde bir ülkenin lideri medya patronlarını yemeğe çağırıp onlara üstelik gazetecilik üzerine ders verir gibi konuşma yapar? Gazetecinin kim olduğu üzerine değerlendirmede bulunur, medyayı iktidara yamama -havuzlama politikasının sonucunu adeta ideal olarak takdim eder?
Cumhurbaşkanı kendisi de net dile getirmişti, “kuvvetler birliği”nden yana bir politikacı. Devlette, hükümette bunu gerçekleştirdi... Tüm devlet birimleri tamam. Ekonomi hayatı da tam tamam değilse bile adım adım yöneltiliyor oraya.
Sabrın sonu mu, boş tehdit mi?
Aslında medyaya yönelik uzun yıllardır izlenen politika da bu “kuvvetler birliği” düşüncesinin bir parçası. Önemli ölçüde başarılmış durumda. Eh Sözcü ve Cumhuriyet gibi ayrıkları da FETÖ cadı kazanı içine atma politikası da, artık ayrık- muhalif sese sabırlarının sonuna geldiklerini gösteriyor.
Eğer bu “sabır sonu” saptaması doğruysa, muhalif yayın yapılamayacak, görüş bildirilemeyecek bir ortam içinde ilerleyecekler diyebiliriz.
Adalet Yürüyüşü’ne karşı dile getirmeye başladıkları tahammülsüzlük ve bunun da ötesinde, anayasayı çiğniyorsunuz, yargıyı üzerine salarız anlamına gelen açıklamalar da, sepetlerinde var olduğunu gördüğümüz, tahmin ettiğimiz artık sabra-tahammüle olan gereksinimi de gereksiz kılacak tam bir iktidara uyumu gündeme aldılar demektir.
Ama sanmıyorum... Bu cümleye “henüz”ü de eklemeli miydim?
Açıkçası, Türkiye’yi büyük suskunluğun içine sokacak böyle bir şeyi başaramazlar.
Gerisi çok tehlikeli olur
Şimdilik, ülkede tüm temel kuvvetlerin, mümkün olduğu kadar iktidarla uyumlu hareket etmelerini sağlayacak bir yapıyı ayakta tutmakla yetinirler... Bunun için de işte bildiğimiz işaret, uyarı, sopa gösterme, ekonomik olarak kısıtlama, gerektiğinde örnek olması için saf dışı bırakma gibi politikalarını gündemden eksik etmezler.
Gerisi çok tehlikeli olur, iktidar için de...
Bunu da, Referandum’da karşılarına çıkan dinamik ve kesin kararlı bir kamuoyuna, muhalif yapıya rağmen, bir adım daha ileri düzeyde nasıl gerçekleştirebilirler, soru işaretidir.
Bu bakımdan Adalet Yürüyüşü dinamizmin sürdürülmesi anlamına da geliyor.
Fıtratında demokrasi yok
Referandum, aslında iktidarı farklı düşünmeye sevk etmesi, ortalığı yumuşatması gereken bir sonuç üretti.
Yani otoriterleşmeyi gevşetecek, daha anayasal ve yasal davranmaya geçecek ve karşılarındaki kesin ve kararlı muhalefeti yumuşatacak bir yeni politik davranış biçimine geçmeleri gerekir...
Fakat, görülen, bunun fıtratlarında olmadığıdır!
Yoksa yanılacak mıyım?
***
Yazımda 1 Kasım’a doğru neler yaşayabilirizi anlatacaktım, fakat böyle bir giriş zorunlu oldu.
Perşembeye senaryomu yazacağım.
BİR KİTAP:
İLKER BAŞBUĞ, SORUNLARLA YÜZLEŞMEK
İlker Başbuğ, üretken bir insan. Oturup, Mucize isimli tiyatro eseri bile yazdı. “20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal Atatürk” kitabından esinlenen oyun sahneye bile kondu. Başbuğ geçen yıl da “Unutulan Ada Kıbrıs”ı da okuruna ulaştırmıştı.
Kırmızı Kedi’de bu yılın başlarında, “yanıtın bir parçası değilsen sorunun bir parçasısın, belki yüzleştiğin bazı sorunları çözemezsin, ama yüzleşmediğiniz hiçbir sorunu çözemezsiniz” ana fikri kılavuzluğunda “Sorunlarla Yüzleşmek” kitabını yayımladı. Türkiye’nin en temel sorunlarına çözüm yolları önerdi. Atatürk’ün “Mektep, kurulacak yeni devletin temelini oluşturacak” saptamasını anımsatarak eğitimi ön plana çıkartıyor.
Başbuğ ülke sorunlarıyla derinden ilgilenmenin çok temel bir yurttaşlık görevi olduğunu anımsatıyor. Sorunları 9 başlık altında toplamış. “Türk ordusuna yapılan komplonun analizi”, “Mustafa Kemal Atatürk: Demokrasiye geçiş dönemi lideri” gibi ilginç başlıklar var. Sohbetlerimizin birinde “Türkiye için tek başıma bile kalsam dağa çıkarım” sözünü söylemiş Başbuğ’u okuyun.
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI