Darwin, üçlü ölüm sarmalı ve ‘Çuvaldız’
Orhan Bursalı: Kartal’daki faciada ölen 21 kişi, üçlü ölüm sarmalının kıskacı içine hapsolmuş bir apartman öyküsüdür.
Günümüzde canlıların hayatta kalma mekanizmasını çözerek çağ açan büyük bilim adamı, 12 Şubat 1809’da doğmuştu. Bugün 210 yaşında. 4 milyar yıldır yaşam, Evrim yasasına (teorisine) uygun gelişiyor. Bu yasaya aykırı bir canlı hayat yoktur.
Darwin’in Evrim kuramı tüm canlıların “doğal seçilim”e tabi geliştiğini kanıtlar. Sık verilen bir örnek, uzun boylu zürafalar, kısa boylu zürafaların elimine olmasının sonucudur. Ağaç yapraklarına uzun boylular erişebildiği için, onların doğurduğu boyunları uzun yavrular çoğalarak bugünkü zürafa neslini oluşturdu. Kısa boylular çoğalamadığı için ortadan kalktı. Çünkü koşullar varlıklarını sürdürmesine elverişli değildi.
Yarın çok farklı koşullar ortaya çıkarsa, uzun boylu zürafalar yiyecek bulmakta zorlanır, ya zürafa yeryüzünden yok olur ya da yavrularından birisi mutasyon sonucu veya rastlantısal olarak kısa boylu zürafa doğumu ile, varoluş şansı olabilir.
Tarihsel takvimde DNA’nın 1953’te keşfi bir önemli ara durak oldu. Bilim, bugün DNA’yı avuçlarının içine aldı, onu hamur gibi yoğuruyor, genleri kesip biçiyor, yeni genler veya gen parçaları ekliyor-çıkartıyor ve “yeni özelliklere sahip canlılar” yaratıyor.
Bu, sıfırdan yeni canlılar da yaratmaya doğru giden yoldur.
“Canlı tasarlayan insan” çağındayız. Ama Homo sapiens, çevreyi de “tasarlamaya koyulduğu” için, doğal seçilimin yolu tartışmalıdır. Mesela şimdi elimize bir kısa boylu zürafa geçirebilsek, ona yaşayabileceği ve çoğalabileceği bir çevre yaratabiliriz.
Bu da Homo sapiens’in canlı doğaya bir tür “yaratıcı müdahalesi”. İnsan eliyle yaratılan yeni dünya, zaten binlerce türün yok olmasına neden olmuyor mu?
Homo sapiens, düzen bozucu ve yeni düzen kuruculuğunu kanıtlamıştır.
Üçlü sarmal içinde ölüm
Kartal’daki faciada ölen 21 kişi, üçlü ölüm sarmalının kıskacı içine hapsolmuş bir apartman öyküsüdür. Şüphesiz ki apartman diyoruz ama onun bugüne uzanan serüveninde rol oynayan insanlar ile yerel ve siyasi sistem var. Hepsi çöken apartmanın altında kaldı.
Çöküşün ilk sarmalında apartmanı yapanın açgözlülüğü var, yasalara uymayan bir inşaat; ilk rüşvet belediyeye! 5 katlı iken 8 kata çıkıyor, burada da ikinci rüşvet çarkı işliyor.
İlk girişin kolonları kesiliyor, işyerine yer açmak için. Burada ise tamahkârlık ve insanların kendi ölümlerini hazırlama var.
İkinci ölüm sarmalı: Yıkılması gereken binaya yaşaması için izin veriliyor. “Oyum sizlere” siyasal kazanç mekanizması çalışıyor.
Üçüncü sarmal, ver parayı kurtar apartmanı imar affı. Apartman sahipleri burada da ellerini cebine atıyor ve bu kez yasal rüşvetini veriyor... Daha temel atılırken, bir ölüm girdabına girmiş bir apartman ve insanların acıklı öyküsü. Böyle binlerce benzeri ev...
Çuvaldız, İkrami Özturan
Epeydir ihmal ettiğim önemli bir kitabı önereceğim. Balyoz davasında yargılanıp beraat eden İkrami Özturan, üçüncü etkili kitabıyla, bu alandaki subay literatürüne çok önemli katkıda bulunuyor: Çuvaldız’ın ana özelliği, eleştiri oklarını ağırlıklı olarak TSK ve yapılanmasına yöneltmesidir: “Yeni TSK.. TSK’nin kara delikleri... Özeleştiri?”
Özturan, büyük alçak saldırılar karşısında subaylarını koruyamayan TSK’yi adeta baştan sona eleştiriyor, büyük bir duygusal ve psikolojik isyan saptamalarına eşlik ediyor. Öyle ki serbest kalınca ilk işi evinde sakladığı TSK’ye ait ne varsa kapının önüne koymak oluyor.
Kara Delikler bölümüne bakıyorum, dehşet eleştiriler: Teşkilat yapısı hantal ve çağın gereklerine yetersiz... İnisiyatif yok, karar verme süreci sorunlu... TSK gündemi: Askeri olmayan işlere ilgi... Kendine olan aşırı güven.. Kamuoyu desteğinin kaybı... İdeolojisizlik... Değişim ihtiyacının algılanmaması...
Özturan, Amerikalıların Süleymaniye’de subayları çuvallamasından sonra, Balyoz’u Ergenekon’u ikinci çuval olayı olarak görüyor.
Özturan, TSK neler yapamadı neler yapmalıydı konularına de yer veriyor ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimini, öncesiyle sonrasıyla hatalarıyla ve yaptıklarıyla da belgelere dayalı ele alıyor.
Değerli bir çalışma, okumalıyız.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları