Doğruluk payı yüzde 40 testi neden kabul ettiler; peki, rüşvet konusu ne oldu??!
Orhan Bursalı: İnsanlar koronalı olduğu halde, mesela akciğer BT’leri bunu kanıtladığı halde, test negatif çıktı diye virüslü sayılmıyordu. Binlerce kişi böyle! Ve korona hastalarının sayısı baskılanıyordu.
Sağlık Bakanlığı, özellikle şu pandemi döneminde en sağlıklı yer olması gerekirken, neredeyse “ben en sağlıksız yerim..” diye bağırıyor. Müthiş bir pandemi yönetimimiz, gurur kaynağımız, yerli ilaç-test kitimiz, dünyaya örneğiz, diye reklamı yapıla yapıla neredeyse milletin tümünün bu söylentilere inanacağı noktaya gelmişken...
Balon birkaç yerden patladı.
İlk balon virüs kapmış insan sayımızın düşük tutulmasıyla, vakaların sayısının az gösterilmesiyle patlayacaktı ki patlayamadı; herkes dedi ki hangi ülke düşük göstermiyor ki... doğru bilgi veren az sayıda ülke yönetimi var, yani sineye çektik...
Derken “yerli test kiti” kullanmaya başladı bakanlık. Bu da bir övünç kaynağımız idi. İlk başlardaki başarısızlığa rağmen testler daha sonra çalışır vaziyete getirildi.
Yüzde 50 biliniyordu
Fakat bizim hastanelerden aldığımız bilgiler, bakanlığın onlarca projede birlikte çalıştığı şirketin, “virüs var mı yok mu”yu ölçen testlerinin ancak yüzde 50 doğruluk payı ile işlediği idi. Bu nedenle çok sayıda test tekrarlanıyordu.
İnsanlar koronalı olduğu halde, mesela akciğer BT’leri bunu kanıtladığı halde, test negatif çıktı diye virüslü sayılmıyordu. Binlerce kişi böyle! Ve korona hastalarının sayısı baskılanıyordu.
Yüzde 50 doğruluk payını doktorlarımız biliyor dedik. Bakanlık da biliyordu şüphesiz, ama bir sorun yapılmadı... Kol kırılır yen içinde kalır, deve kuşu başını kuma gömer örneği.. Bakanlık bunu bile bile yapıyordu. Üstelik, tekrarlanmak zorunda kalan kaç test var sorusuna hiçbir zaman yanıt vermediler.
Ama ne zamanki bu testlerin yüzde 50’nin bile altında, yüzde 40 doğruluk payı ile çalıştığı, dış ülkelerde yapılan test haberiyle balon patladı, birden sorun oldu.
Yerli başka testlerimiz de vardı
Bu arada ülkemizde çok daha yüksek, yüzde 90’lara varan doğruluk payı ile çalışan testler geliştirilmiş, ancak bir türlü bakanlığın gözdesi olamamışlardı.
Neden, bilmiyoruz, ama iki tahmin yürütebiliriz:
İlki, yüzde 50 doğruluk payı, bakanlığın koronalı sayısını düşük göstermek politikasına uygun düşüyordu! Yüzde yüz doğruyu gösterecek testler, bu politikaya uygun düşmezdi!
İkincisi ise düşük doğruluk paylı testi üreten şirket ile bakanlığın ilgili birimi veya bakanlık arasındaki özel veya genel ilişkileranlaşmalar olabilirdi.
Bu tür bir ilişki, aslında iktidarın politikalarına yabancı değildi.
Yapılması gerekeni bakanlık yapmadı: Ülkemizde yerli üretilen testleri birbiriyle yarıştırıp desteklemek, daha yüksek düzeyde gelişmelerine yardımcı olmak, en iyilerinden satın alıp uygulatmak ve ayrıca Türk şirketlerinin testlerine garanti vererek dünyaya açılımlarına destek çıkmak.
Bakanlık kaliteyi değil kalitesizliği desteklemiş ve katma değeri yüksek bir biyoteknolojik ürünün hızla gelişmesine köstek vurmuş oldu.
Neresinden bakarsanız ülkeye kötülük.
Peki, rüşvet kimlere verildi?
Bu arada bir Amerikan ilaç şirketinin, ilacının bakanlık listesine alınması için, bir aracı ile 1.6 milyon dolar rüşvet dağıttığı ortaya çıktı. Nerede? ABD’de! Şirket, Rusya ve Türkiye’de rüşvet dağıttığını itiraf etmiş ve milyonlarca dolar ceza vererek paçasını kurtarmıştı.
Rüşvet, Sağlık Bakanlığı’nda dağıtılmıştı. Artık hangi birimler, hiç de bilinmez değil.
Fakat bakanlıktan açıklama yok. Bir soruşturma başladı mı bilinmiyor.
Bu arada dün bakanlıkta 5. kişinin de görevden alındığı haberini okuyoruz.
Bakanlık bu konuda bir çalışma başlattı mı, istifa veya görevden almaların aynı zamanda bu olayla da ilgisi var mı, bilmiyoruz.
Amacımız istifa edenleri töhmet altında bırakmak değil. Bakanlık açıklama yaparak, şeffaf davranarak bu neyin ne olduğu konusunda millete bir açıklama yaparsa, çok iyi olur.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları