Emredersiniz komutanım yargısı
Orhan Bursalı: FETÖ örgütü polisi, savcı ve yargıçları hiç olmazsa gerçekle ilgisi olmayan “delil uydurma-sahte delil yaratma” için çalıştılar.
2013 Mayıs’ı sonunda Taksim’de patlayan ve Türkiye’ye yayılan Gezi olayı, Cumhurbaşkanını en çok kaygılandıran, hatta buna korkutan bile diyebileceğimiz bir kitle hareketiydi. Cumhurbaşkanı bu olayları hiç unutmadı, Gezi üzerine uydurulan “camide içki içtiler”, “Kabataş’ta türbanlı kadınlarınüzerine işeyen 50 kişi” yalanları ile, iktidarlarına karşı gelişen protesto hareketini aşağılamaya ve düşmanlaştırmaya çalıştılar. Tabii en çok da “dış düşman” ve “organize olay” olarak lanse edildi.
Böyledir otoriter iktidarlar ve liderler. Toplumsal gerçekleri görmeye asla yanaşmazlar.
Geçen yılın sonunda Ankara’daki Gezi protestoları için davalar açılmıştı ve İstanbul’da da hazırlığının yapıldığı biliniyordu. Oysa İstanbul’da bir dava açılmış ve beraat ile sonuçlanmıştı, fakat Cumhurbaşkanı Gezi’yi hiç dilinden düşürmedi. Geçen ekim-kasımdan bu yana pek çok konuşmasında Gezi olaylarını diline doladı, CHP’yi suçladı, ekonomiyi çökertmek amacı olduğunu ileri sürdü.
Peşin yargı
Mesela 3 Aralık 2018 tarihindeki konuşmasında şöyle diyordu: “Gezi’ninarkasında kimler olduğunu açıkladım, dış ayağı Soros iç ayağı Kavala’dır, dedim.” Cumhurbaşkanı daha iddianame yazılmadan, bırakın iddia etmeyi, mahkeme aşamasını, yargılanmayı vb., kesin kararını veriyor “suçluları” tayin ediyordu!
Savcıların iddianamesi de bu ayaklar üzerine kuruldu, tabii bunlara bir de tiyatro sanatçısı Memet Ali Alabora eklendi.
Bir “kumpas” davası daha sahneleniyor. Savcılara hukuk dışı, kanıtsız, salt kanaate dayalı, kişiler arasındaki kurduğu ilişkilere hiçbir kanıt gösterme gereği bile duymadıkları bir iddianame hazırlamak düştü.
Bir ekleme yapayım, yazıyı yazdıktan sonra Cumhurbaşkanı, MeralAkşener’e diyor ki:
Bak birileri cezaevlerinde süre dolduruyor, sen de düşebilirsin... Cumhurbaşkanlığı yargısı, tam gaz işbaşında!
FETÖ örgütü polisi, savcı ve yargıçları hiç olmazsa gerçekle ilgisi olmayan “delil uydurma-sahte delil yaratma” için çalıştılar. Burada ise ilişkiler arasında bir illiyet bağı göstermeye gerek duyulmadan, inanç temelli bir hukuk garabeti var. Tıpkı daha önceki siyasi davalar gibi bir durum, hukuk olmuş guguk...
Emredersiniz, komutanım!
‘Tarikatlar cirit atmıyor’
İnönü Üniversitesi Rektörü Ahmet Kızılay aradı ve perşembe günkü “Birüniversiteden görüntüler” başlıklı yazımın gerçeklerle örtüşmediğini dile getirdi. Aslında yazımda üniversite içinden bir okurun mektubunu yayımlamıştım. Rektör beyle sohbet ettik telefonda ve üniversitede 103 öğrenci topluluğu bulunduğunu, bu toplulukların çok çeşitli konularda kurulduğunu, hepsinin faaliyetinin maddi olarak desteklendiğini, aralarında mesela Atatürkçü Düşünce Topluluğu gibi topluluklar da olduğunu ve her düşünceden insanların davet edilip konferans verdirildiğini belirtti.
Rektör Bey, “yazıda beni en çok üzen üniversitede tarikatların cirit attığı”cümlesi oldu ki bu doğru değil ve üniversitemizin sanki tarikatların yuvasıolduğu gibi bir olumsuz algı yaratıyor, böyle değil” dedi. Ayrıca cuma günleri camide verilen vaazın kampus içinde de yayımlandığı iddiasına ise katılmadı. 5 bin kişilik cami yapımı ile ilgili olarak, “bir küçük cami var, fakat yerleşkenin en uzak bölgesinde, gitmesi zor oluyor, para bulunamadığı için inşaatı yarım kalan yeni cami ise 4 bin kişilik; üniversitemizde 40.810 öğrenci ve 6 bin personel var, bunların yüzde 10’u namaz kılmak istese 4 bin kişilik bir cami gerekiyor” dedi. Diyanet ilk başta inşaatta katkıda bulunmuş, Malatyalı işadamlarının katkılarıyla bir noktaya gelmiş, şimdi ise yeni para akmadığı için inşaat durmuş.
Rektör Bey’le konuşamadığımız üniversitenin bilimsel başarısı üzerine ileride yazacağım.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları