En kötü duruma hazırlıklı olacaksın, bir yaratık darmadağın etti ortalığı
Orhan Bursalı; COVID-19, kendi ailesinin özgün bir bireyi dedik. Milyarlarca virüs bize bir şey yapmazken, hatta onların pek çoğu ile (belki de) simbiyotik ilişkiler içinde yaşarken, bu yenisi ile uyum sağlayamadık.
COVID-19 da şaşkındır. Hiç “bizleri öldürmek” amacıyla yayılmadığı halde sonuca bakarak üzülmektedir. Tabii dünyadaki büyük paniği görebilseydi... “Akıllı” insan (artık ne kadar akıllıysak!) koruyucu önlemlerle, kendisini eninde sonunda kurtaracak. İnsanın yok olması COVID’in işine hiç gelmez. Çünkü insan biyolojisi, hücresi, hızla çoğalması ve yayılması için müthiş elverişli bir ortam sunuyor. Herhalde başka hiçbir canlıda bu ortamı bulamazdı! Canlıların en önemli özelliği olan var olma “çoğalmak” ve böylece gelecek nesillerini, hayatlarını “garantiye” almak ise COVID-19’un eline asla su dökemeyiz.
Türlü çeşit senaryo
Virüsün yayılması üzerine senaryolar birbirini kovalıyor.. Mesela “bütün insanlara bulaşacak”, “insanlığın yüzde 40- 70’ine mutlaka bulaşacak”, “bu virüs öyle özellikteki, yok olmayacak, tam bitti dediğimiz zaman aslında bitmediğini ve geri dönüşünü göreceğiz”..
İnsanların virüsle kardeşçe ve dostça birlikte yaşamayı öğreneceğini ileri sürenler de var. Buna ilişkin bir örnek olarak uçuklara yol açan herpes.. Asla yok olmuyor girdiği bedenden... Bazı koşullarda uçuk olarak buradayım diyor. Organizmanın bir parçasına dönüşmüş, söküp atamıyorsunuz genellikle.
COVID-19 mu vardı “eskiden”! Evrimin oyunlarından biri olarak doğdu!
Korona ailesinden bir “birey”, ama onlardan farklı, yaşlıların bir kısmı, organizmalarının oldukça eskimişliğinden (*) dolayı COVID-19 ile birlikte fazla yaşayamıyor. Bu durum virüs için de kötü! Ama virüs için ne gam! Daha dayanıklı gençler var, onları konak olarak kullanıp çoğalarak ve yayılarak, hem de gençleri en az öldürerek, insanlar arasında binlerce, yüz binlerce, milyonlarca ve milyarlarca kez yayılabileceği muazzam bir nüfus var yerkürede!
Bir yaratık ortalığı dağıttı
COVID-19, kendi ailesinin özgün bir bireyi dedik. Milyarlarca virüs bize bir şey yapmazken, hatta onların pek çoğu ile (belki de) simbiyotik ilişkiler içinde yaşarken, bu yenisi ile uyum sağlayamadık.
Ona karşı alacağımız önlemler, özellikle ilaçlar ve aşılara karşı, bu virüsün de nitelik-biçim değiştirmesi beklenir. Tıpkı diğer “zararlı”ların davranışı gibi! Daha dirençli hale gelebiliyorlar.
COVID-19’un ne yapacağını bilmiyoruz. Belki de “yaşarken” geçireceği evrim ve kazanacağı özellikler işimize yarayacak, bilmiyoruz!!! Onu ehlileştirebilecek miyiz bedenimizde, bilmiyoruz. Belki de öyle olacak, böylece o da memnun biz de memnun olacağız!
Bakın ikide bir evrim diyorum.
“Evrimsel biyoloji, (ya da canlıların evrimini evrimsel gelişmesini inceleyen bilim dalı) tüm yaşam bilimlerini destekleyen temel bir kavramdır. Onun ışığı olmadan biyolojide hiçbir şey anlamlı değildir.” Prof. Mahmut Yanar, piyasada olan Herkese Bilim Teknoloji dergisindeki “Evrimin mantığını kavramadan korona salgınıyla baş edemeyiz” başlıklı yazısına bu alıntı ile başlıyor. (HBT’yi kaçırmayın!)
Şunu görün: Milimetrenin binde 40’ı büyüklüğünde bir yaratık, tüm insanlığı, kurduğu sistemin bütününü darmadağın yapabilecek güçte ise “bunu yaratan süreç ne” merakının doğmayanların ülkesi, tatile çıkma potansiyeline sahiptir.*
(*) Bağışıklık neden zayıflar?
Bağışıklığın zayıf veya düşük olması deniyor. Bir de önemli farklı hastalıklara sahipleri özellikle vuruyor. Ben şu bağışıklığa taktım. Bağışıklık yani insanın savunma, kendini koruma mekanizmasının neden zayıf olduğu bir muamma, sadece teğet geçen, hepsini toplasak belki doğruya ancak yaklaşıldığı açıklamalar var. Bize önerilen “onu güçlendirin, bunları bunları yiyin”. Acaba?
Bağışıklık elemanlarımızın (bir sürüler ve hepsinin ayrı ayrı isimleri var!) biyolojik olarak sayıca azalması, zayıflaması, ilk zamanlardaki güçlü koruyucu niteliklerini adım adım yitirmesi, hatta bazılarının bozulması, artık eski yaşam keyiflerinin kalmamış olması burada temel rol oynuyor olmasın?
Mesela yaşlandıkça insanın denge durumu da bozuluyor.. Emre dostuma sormuştum, ayaklar ile beyindeki denge merkezi arasındaki sinyal-sinir iletişim sistemi zayıflıyor demişti. Sayısal olarak düşünürsek, mesela 100 iletişim-bağlantısı varken bu sayı azalıyor..
Bağışıklık sisteminin de benzer durumu söz konusu.. Bence “denge” de bir temel “organ”ımız.. Bağışıklık sistemi de çok önemli bir başka “organ”ımız.
Lütfen bunları cahil birinin uydurmaları görün. Bu merak, arkasından okumayı ve tartışmayı getirecektir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları