Gitmekte olan iktidarın son parasal yetki hamleleri
Suriye serüveninin bize verdiği zararın muhasebesini tamamlamadık, daha henüz bundan sonra ödeyeceğimiz bedeller var, diye yazacak ve sıralayacakken, dur dedim kendime felaket tellallığı yapma, her ne kadar durum analizi yapıyor olsan bile.. Analiz, bu iktidarın ve liderinin ısrarlı politikası açısından kötü gelişmelere işaret ediyor olsa da!
İçe döneceğiz!
İstanbul Boğazı’nın tüm imar yetkilerinin Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasını öngören yeni yasa tasarısı çok önemli gelişme! Eğer bu tasarı hazırlığı doğruysa, bu tam bir yetki gaspı sayılır. Bugüne kadar İstanbul Boğazı, AKP’li belediyelerin ve koruma kurullarının kontrolündeydi. Cumhurbaşkanı, İstanbul Belediye Başkanlığı yaparken de!
Şimdi ise bu yetkiyi, Saray’ın oluşturacağı ve atayacağı kişilere devretme hazırlığı söz konusu.
Olur mu, olur.
Yetki gaspı
Bu adım adım İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yetkisizleştirme niyetinde atılmış büyük bir adımdır..
Sadece yetki gaspı değil olay..
İstanbul Boğazı nedir? İstanbul’un incisi, ülkenin ve dünyanın çok değerli Kaşıkçı Elmaslarından oluşan gerdanlığı!
Hani yolsuzluk konuşmalarına yansımıştı ya, kupon arazileri sormadan nasıl satarsın diye!
İstanbul Boğazı bırakın Ataşehir’in on paralık kupon arazisini, Türkiye’nin en değerli bölgesi ve rant alanıdır.
Boğaz ile ilgili aklınıza ne geliyorsa Saray’ın yetki alanına sokulmak isteniyor.
Gerekçe ne? Yok..
Tam bir yaptım oldu.. Bugüne kadar tüm icraatlarında olduğu gibi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Saray’a bağlanması gibi bir olay.
Bu adımı atarlarsa, yeni yetki gaspları da arkasından sökün eder.
Adeta İmamoğlu’nun yerine kayyım atanması gibi.. Bunu yapacak cesaretleri olmadığı için, etrafında dolanıyorlar...
Elinizi çabuk tutun
Bu gerçekleşirse, İmamoğlu’nun, İstanbulluların tümünün gönlünü kazanması için elini çok çabuk tutması, yapacaklarını çok hızlı gerçekleştirmesi gerekir.
Mesela şu metrobüse pik saatlerde binmek ve insan gibi yolculuk yapmak mümkün değil. Saat 18.00’de Zincirlikuyu’ya bir gidin.. Ne yapacaklar, zincirleme otobüsleri mi dizecekler birer dakika arayla, alttan bir metro mu geçirecekler...
Bu iktidarın ülkeyi nasıl yönettiğini biliyoruz da, Haydarpaşa ve Sirkeci gar alanlarının minik bir şirkete ve kişiye peşkeş çekilmesi kadar, yasalara aykırı, kör kör parmağım gözüne bir olaya neden olabileceklerini insan düşünmeyebilirdi.
Pervasızlık bu kadar!
Ülkenin nasıl yönetildiğinin, parasal işlerin nasıl gerçekleştirildiğinin, kamu mallarının nasıl devredildiğinin tipik bir örneğini yaşıyoruz.
Bu uygulamayı, bu icraatı ülke çapında genelleştirin. Ülkenin nasıl yoksullaştırıldığını anlayın.
Bir çürüme ki diz boyu.
Partiye sırt çevirenler artıyor
AKP içinde lidere, uygulamalara açıkça ses çıkaramayanlar, ayrılma yolunu seçiyorlar. Son örneği MKYK üyesi Mustafa Yeneroğlu’nun istifası.
Diyor ki, parti içinde pek çok kişi benim gibi düşünüyor.
Bu arada ABD Temsilciler Meclisi’nin Cumhurbaşkanı ve ailesinin mal varlığı ve iş ilişkilerinin sorgulanması kararı (tabii kasıtlı bir Ermeni Soykırımı kararının yanı sıra) ülke, itibar, devlet için hiç de hayırlı bir sonuç üretmeyecektir.
Malum, itibara çok değer veren ve hiçbir harcamayı ertelemeyen bir yönetim var.
Son Soçi’de Putin’in, Cumhurbaşkanı’nı ağırladığı odanın sadeliğine baktım, bir de bizim Saray’ın altın varaklı sandalyelerine vb. Acaba Putin bunu kasıtlı mı yaptı, diye sordum kendime.
Asgari ücret ile Cumhurbaşkanı maaşı arasındaki 40 kat da pek kabul edilebilir değil.
Ülkelerde eşitsizliği ölçen katsayı da, Türkiye’yi Avrupa’nın en kötülerinden birine dönüştürdü.
Ama ihaleleri, devletin malını mülkünü istediğine verme yolunda hiçbir engel yok.
Acaba, nasıl olsa gidiciyiz, bari son hamlelerimizi yapalım düşüncesi mi yönetiyor ülkeyi..
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları