Güvensizlik uçurumunda iktidar.. Generaller içeride..
Orhan Bursalı: Bu dava, AKP iktidarı - FETÖ işbirliğinin geçmişten günümüze en somut kanıtlarından biridir. Evet, 28 Şubat davası yine orduya kurulan kumpaslardan biridir ve bu kez sürdürücüsü bizzat AKP iktidarıdır.
Siyasi iktidar; 28 Şubat 1997’de Erbakan iktidarının istifasını sunması ve hukuki sınırlar içinde yeni bir hükümetin kurulmasıyla sonuçlanan, kiminin anayasal sınırlar içinde görevi, kiminin anayasal sınırları aşan muhtıra veya siyasi iktidara müdahale olarak gördükleri generalleri yargıladı ve ömür boyu hapisle 80 yaşına yakın 14 emekli komutanı hapishanelere yolladı. Apoletleri de sökülecekmiş.
AKP’nin bir intikam ve iktidar düşerse okların kendisine de yöneleceği bir siyasi hesaplaşma davası...
Fakat bu dava sonucu tüm bunların ötesinde bir özellik taşıyor. Bu kararın bu döneme ilişkin siyasi anlamı, her şeyden daha önemli. Bunun üzerinde duracağım.
ÖNCE ŞU SAPTAMALARI YAPAYIM:
Bu davayı FETÖ’cüler açmıştı.. Ama önemli olan AKP’nin ortaklığı. FETÖ-AKP iktidarı, o dönem bir ve tektiler.
AKP - FETÖ işbirliği özellikle ordunun yapısını, hiyerarşisini tasfiyesine odaklanmıştı. Bu uygulama, “ordunun siyaset üzerindeki vesayetini bitirmek” çerçevesinde, gayri meşru, hukuki temelleri sıfır, sahte deliller üzerinden Ergenekon, Balyoz ve benzeri bir dizi dava ile sürdürüldü.
Burada FETÖ, ordu içinde kendi subay çetesinin örgütlenmesinin önünü açıyor, onları yükselterek gerektiğinde darbe ile tüm siyasi yönetimi devralmak için onları etkin yerlere getiriyordu. AKP ile ortak çıkarları, ordunun, siyasetin tam kontrol altına alınmasında birleşiyordu.
AKP kendine karşı çıkabilecek tüm odakları kendine bağlamak ve kimsenin karşı çıkamayacağı, tüm denetim odaklarını yok etmek, böylece her türlü keyfi yönetime geçmek istiyordu.
FETÖ, RTE ve iktidarını özellikle 17 - 25 Aralık 2013’te büyük yolsuzluk ve rüşvetleri ortaya çıkaran operasyonla yıkmaya kalkışınca, AKP’nin lider takımının paçaları tutuştu, bu kez 180 derece dönüş yaparak FETÖ’yü “orduya kumpas kurmakla” suçladılar, Balyoz davasını tasfiye ederek suçsuz subayları serbest bırakmaya yöneldiler. Oysa bu davaların hepsi, AKP’nin de ortaklığıyla açılmıştı. Orduya kumpası kuran salt FETÖ’cüler değil, AKP’nin bizzatini kendisiydi de.
YARIM KALAN İŞİ TAMAMLIYOR
Bu hengâmede 28 Şubat davası askıya alınmıştı. Bu arada FETÖ’cülerin orduda kanlı darbe kalkışmasında bulundular...
Sular sanki biraz durulunca AKP, FETÖ’cülere ihale ettiği 28 Şubat davasını, benzer şekilde FETÖ taktikleriyle sahte delilleri dosyaya sokarak, yargıyı ve hukuku yönlendirerek sonlandırdılar.
Bu dava, AKP iktidarı - FETÖ işbirliğinin geçmişten günümüze en somut kanıtlarından biridir. Evet, 28 Şubat davası yine orduya kurulan kumpaslardan biridir ve bu kez sürdürücüsü bizzat AKP iktidarıdır.
SİYASİ KAOS
28 Şubat öncesinde Erbakan ve Çiller iktidarı, ülkeyi bir kaosa sürüklemiş, devlet ve ordu içinde siyaset mafya-Gladyo işbirliğinin bekçisi ve bizzat parçası olmuşlardı. Ordunun o zamanki masum ve anayasal isteklerine bakın.. İktidarın anayasal düzeni nasıl parçalamakta olduğunu, 10 Kasım 1996’da Refah Partili Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’nin şu konuşmasında da görün:
“Süslü püslü göründüğüme bakıp da benim laik olduğumu sanmayın. Zaman zaman içinde bulunduğumuz şartlarda, mecburiyet karşısında gittiğimiz yerde inancımıza küfredilirken.. Bütün değerlerimize küfredilirken içimize kan akıyor ama resmi görevimiz icabı orada bulunmak zorunda kalıyoruz. Tek parti rejiminin kalıntısı.. Bu düzen mutlaka değişmelidir! Ve Müslümanlar, sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, bu nefreti, bu imanı eksik etmeyin!” Tabii Erbakan’ın “Bu düzen kanlı mı değişecek, kansız mı?” sözü de var.
AKP iktidarı, aslında Erbakan ve Karatepe’lerin o zamanki ideallerini gerçekleştirmede, sözde uygarlık yuları kravatlarını da kullanarak epey adım attı...
İyi de emekli generallere karşı FETÖ ile işbirliği dönemindeki gibi yargı şiddetini hâlâ sürdürmesinin nedeni ne?
Yarın konuyu bu açıdan tartışacağım...
OKUR NOTU, Şinasi Akay:
“206 üniversite konulu yazınız üzerine 70’li yıllarda gördüğüm klasik lise eğitimini düşündüm. Eğik artıştan atalet momentuma, türevden integrale, fonksiyonlardan logaritmaya kadar onca fizik, matematik öğretisini beyne nasıl sığdırmışız hayret! Turan Tanın’ın üç parmak kalınlığında çözümlü cebir kitabını tanımayan liseli yoktu.
Şimdi sosyal medyada sarı mikrofon uzatılan gençliğe basit matematik sorusu soruyorlar, gençlik kahkahayla soranın yüzüne bakıyor, kem küm edip arkasını dönüp gidiyor.
Bu eğitim bize ‘problem çözme yeteneği’ kazandırdı. Üniversite okudun da ne oldu, diye sorana ‘Problem çözme yeteneği kazandım’ dediğimde, akıllarına matematik problemi geliyor. Benim oğlan da çözüyor, diyor. Oysa yaşamda karşılaşılabilecek ‘problemleri’ kastettiğimi algılayamıyorlar...”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları