Tarih:
18.07.2017
İktidar stratejiyi belirledi: Derin çatışmacı ve kamplaştırıcı
Öyle gözüküyor ki iktidar sert bir ''çatışmacı çizgi'' izleyecek. Bunu, 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarından sonra (Yüzde 41’in altı) izlenen politikaya benzetebiliriz.
“Adalet” Yürüyüşü ve mitinginin toplumda uyandırdığı büyük ilgi ve sevecenlik karşısında, bunun 2019 seçimleri için bir başlangıç olduğunu yazmıştım. Şunu merak ediyordum: Acaba, “Tek Adam” Cumhurbaşkanı, 2019 seçim yılına kadar olan süreçte nasıl bir strateji izleyecekti!..Çünkü anayasa referandumunun sonuçları, iktidarı yeterinden fazla germişti. Referandum sonuçları tüm seçimlerin kaybedilebileceğinin de sinyallerini taşıyordu.
AKP yüzde 40’lara, 2015 7 Haziran genel seçimlerinde aldığı oya doğru iniyordu.
Gerginlik stratejisi yerine, “yumuşama” gösteren bir stratejiye dönerek yurttaşlara “gelecek güvencesi”, “sakinlik-huzur”, “adalet”, “birlik”, aynı ülkede dayanışma ve bütünleşme duygusu verecek bir değişiklik yapar mıydı?
Umutsuz bir soru ve bekleyiş olacağını bile bile.
Hayır tabii ki!
Mesela mitingde toplanan insanların sayısı 170 bin demesinden durum anlaşıldı. “Sokağa çıkamaz hale gelirsin” gibi ağır mı ağır, hiçbir “demokrasi”de hele hele hiçbir ülke yöneticisinin dile getiremeyeceği bir tepki, meydan okuma ve gerektiğinde halkın birbiriyle çarpışmasını bile göze alan bir karşı atak görüyoruz.
15 Temmuz törenlerinde Kılıçdaroğlu’na saldırının dozunu artırdı. Gece Meclis’e gelmesi engellendi. Kanlı darbenin baş aktörü F.G. yerine adeta Kılıçdaroğlu konulmuştu.
Bu işaretler seçim sürecine yönelik izlenecek stratejinin göstergeleri sayılabilir..
Kamplaşmanın şahını yaşarız
15 Temmuz törenlerinde Kılıçdaroğlu’na saldırının dozunu artırdı. Gece Meclis’e gelmesi engellendi. Kanlı darbenin baş aktörü F.G. yerine adeta Kılıçdaroğlu konulmuştu.
Bu işaretler seçim sürecine yönelik izlenecek stratejinin göstergeleri sayılabilir..
Kamplaşmanın şahını yaşarız
Öyle gözüküyor ki iktidar sert bir “çatışmacı çizgi” izleyecek.
Bunu, 7 Haziran 2015 seçim sonuçlarından sonra (Yüzde 41’in altı) izlenen politikaya benzetebiliriz. O zaman daha çok PKK, Hendekler savaşı, HDP başroldeydi. Barış süreci karşılıklı bitirilmişti. Millet bu hedeflere yoğunlaştırılmıştı ve bu politikanın sonucu da devşirilmişti: Yüzde 49’un üstü bir oy.
Şimdi ise 7 Haziran seçimi sonuçlarına benzer bir durum var. Önümüzdeki 19 ayda durumun AKP lehine dönüşeceğine ilişkin iktidar için umutlu bir durum gözükmüyor.
AKP’ye oy verenlerde dökülmenin sürmesi devam edebilir.
Bu durumlarda geçmişte “test edilmiş” strateji “kamplaşma”, “gerginlik”tir.
Bunun, AKP çevresinde seçmen kitlesini istikrarlılaştıracağına inanıyorlar (konsolidasyon).
Seçim yapılabilir bir ülke
“Seçimlerin yapılıyor olması”, bu iktidarın en büyük meşruluk kaynağıdır. Kavga, gürültü, basına baskı, hukuksuzluk, adaletsizlik... tamam da “bak hâlâ seçim var, iktidar gidebilir..” görüşü, dünyanın da Türkiye’nin de tutunduğu “son ilmik”tir. Bu ilmik de koptu mu, olay biter.
AKP bu ilmiği kopartır mı?
Henüz seçim yapılabilir bir ülke konumunu son ana kadar koruyabilir iktidar.
Tahminime göre, bu ilmiği korumayı sürdürecektir.
Süreç müthiş sert ve kavgalı geçeceğe benziyor.
2019 Mart seçimlerine yaklaşılırken, sonucu herkes görecek.
Seçim yapılabilir, iktidar el değiştirilebilir bir ülke miyiz, değil miyiz..
“Yeni Türkiye”nin yine bugüne kadarki gibi “meşru zeminde” değiştirilerek, adım adım dönüştürülmesi ve arzulanan “RTE Cumhuriyeti” kurulması için iktidarın bu seçimleri “mutlaka alması” gerektiğine inanması, ülkeyi raydan çıkaracak en önemli “ideolojik- siyasal” dogma - saplantı gibi gözüküyor.
Karamsar bir analiz oldu. Ama bu karamsarlık yaşayabileceğimiz olasılıklar içinde ne yazık ki yer ediyor.
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI