‘İktidara gelince ne yapacaklar’ üzerine
Orhan Bursalı; Burada “piyasacı” değil, kamuculuğu öne alan bir anlayış geliştirilmezse kuracakları iktidara kısa sürede güle güle denir. Yeni KİT’ler kurun falan demiyorum, aynı zamanda piyasayı hızla güdülümekten-yönlendirmekten bahsediyorum.
Herkesin merak ettiği bir konuyu açmak erken mi? Aslında evet, altısı bir araya geldi, çatı tamam, birileri durmadan aday dayatıyor. Ekonomide halkı nasıl rahatlatacaklar, en önemli konu. Herhalde partilerin adamları harıl harıl çalışıyorlar.
Ali Akurgal da sabırsızlardan. Diyor ki:
“Şimdi ülke sorunlarını nasıl çözeceklerini anlatacaklar. Ama hiçbiri çıkıp da şunu söylemeyecek: Ülkenin parayla çözülebilecek sorunları var, para harcamadan çözülecek sorunları var. Para ile çözülebilecek sorunlar, ekonomi, geceden sabaha bir şimşek çakmışçasına çözülemez. Burada size üç yıllık bir plan sunacağız, yumuşak geçiş ile refaha kavuşacaksınız.
Para olmadan da çözülebilecek sorunlarımızın başında adalet ve eğitim sistemi gibi kurumlarımız geliyor. Bunlar, çıkacak kanunlar ve bunların dürüst uygulamasıyla sona erer. Ekonomiye gelince iktidara gelip Meclis’te de çoğunluğumuz olduğunda ilk 100 günde şu şu kanunları çıkaracağız... Eğitimde ise sonuçları, yeni kuşak yetiştiğinde ancak 15-20 senede göreceksiniz.”
ÜÇ YILLIK REFAHA ERİŞİM PROGRAMI
Gelin güvey olmak istemem. Ama ilk üç ay, bir ve üç yıllık sıkı programlar şüphesiz ki sunacaklardır. Üç yıllık bir refaha erişim programı.. Zor ama başarılması gerekir...
Ülke, demokratik bir hukuk devleti, doğal bir yargı, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim çerçevesine oturtulmasıyla en çok gereksinim duyulan “sermaye”yi ilk yıl içinde alacaktır. Fakat kesilen doğrudan yatırımların iş sahaları yaratması zaman alır. En büyük tehlike, “Sermaye akışı başlayınca zaten işler yoluna girer” biçimindeki, ülkeyi krizlere sokan bin yıllık anlayışın yönetime egemen olması olur. Bu işi “serbest piyasa”ya bırakmak-güvenmek liboş bir anlayıştır ve başarı örneği de yoktur. Ülke varını yoğunu şüphesiz ki akıllıca üretici ekonomiye yığmak zorundadır.
Öncelik, ekonomiyi döndüren dışalım ürünlerinin, daha bugünden kısa, orta ve uzun vadeli olarak yurtiçinde üretimlerini mümkün kılacak, büyük, devlet (Ar-Ge vb.) destekli hızlı bir programın oluşturulmasıdır. Bunlar arasında hızla büyük iş alanları açacak konulara öncelik vermek söz konusu olabilir.
Piyasa bunu yapmaz, o öncelikle kendi çıkarını, bir iktidar ise ülke çıkarını planlar.
Burada “piyasacı” değil, kamuculuğu öne alan bir anlayış geliştirilmezse kuracakları iktidara kısa sürede güle güle denir. Yeni KİT’ler kurun falan demiyorum, aynı zamanda piyasayı hızla güdülümekten-yönlendirmekten bahsediyorum. Üzerinde en hızlı uzlaşmaları gereken konu budur. Yoksa kendilerini tüketirler. İktidarda “işadamı” değil, çıkarsız ama kararlı, cevval, gelişmeyi net gören, yönetim becerisi yüksek, bakışı net devlet-ülke adamı olmalıdır.
Millet İttifakı’nın bileşimi, gerçekten böyle bir iktidar oluşumu için umut ve olanak veriyor.
Başka konular da var, sonraya... Hele durun bunlar erken demeyin, bir sözü dönüştürerek yazayım:
İktidarda başarı, hazırlıklı beyinlere güler!
ŞİMDİ DE BARAJSIZ DOKTORA MI?!
Yıldız’dan bir mektup aldım: “Üniversite giriş sınavlarındaki baraj puanı Yükseköğretim Kurulu kararıyla kaldırıldı. Bu kararın duyurulduğu sıralarda Yıldız Teknik Üniversitesi’nde lisansüstü giriş sınavları yapılıyordu. Sınavlar sırasında öğrendik ki yüksek lisans ve doktora programlarına girişteki genel başarı notu barajı uygulamasından vazgeçilmiş. Başarı notu ALES, mezuniyet ortalaması ve giriş sınavı puanlarının ağırlıklı ortalaması alınarak hesaplanıyor, yüksek lisans için 60 ve doktora için 70 baraj puanı aranıyordu.
Şubat ayı başındaki bahar dönemi giriş sınavlarında, başvurusu kabul edilen aday giriş sınavına girdiyse başarılı sayıldı. Sınava giren adayların genel başarı notu sadece sıralama yapmak ve kontenjan kadar asil ve yedek aday belirlemek için kullanıldı. Kontenjandan daha az sayıda adayın sınava girmesi halinde, aday sınavdan sıfır puan dahi alsa programa kayıt hakkı kazanmış oldu. Kaliteye değil kantiteye öncelik veren bu uygulamayla lisansüstü öğrenci sayısında sıçrama yapılmak istendiği anlaşılıyor, kaliteden ödün vererek. Barajsız üniversiteye girişten sonra barajsız yüksek lisans ve doktora programlarına giriş de böylece hayata geçmiş oldu.”
Prof. Dr. İsmail Şahin
Katmerli akademik batış...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları