‘İlerici’ Erdoğan?!?
Orhan Bursalı: “İlerici” Erdoğan? İlericiliğin emareleri olarak sayılan dökülenlere bakın: Köprü, yol, havaalanı, şehir hastaneleri.
Cumhurbaşkanı, son bir haftaki performansına “bunlar gerici yaa” lafını da sıkıştırdı. Muharrem İnce gerici, CHP vb.. İktidarın medyatörleri açıklama getiriyor: Tutucu, statükocu CHP. Acaba, yahu bunlar ilerici-komünist diyecekken sözler mi karıştı, diye şüphe ettim birden. Öyle ya, Boğaziçi Köprüsü’nü satmaya kalkışanla (Özal), hayır sattırmam diyeni (Necdet Calp) karıştıran, açılmış havaalanlarını ve üniversiteleri kendisinin açtığını söyleyen Cumhurbaşkanı, metal yorgunluğundan aşırı sıkıntılı görüntü veriyor.
“İlerici” Erdoğan? İlericiliğin emareleri olarak sayılan dökülenlere bakın: Köprü, yol, havaalanı, şehir hastaneleri.
Menderes de müthiş ilericiydi bu konuda, yoldan başka bir şey bilmezdi ve ülkeyi getirdiği nokta, ABD’den devlet memurlarının maaşlarının ödenmesi için ricada bulunulmasıydı. Türkiye’nin 1938’e kadarki büyük ekonomik-sanayi atılımını boşa çıkartan bir 10 yıl.
Şimdi otoyollara, köprülere güzelleme düzülüyor, bu altyapılar Türkiye’nin ekonomisinin büyük sıçrama yapması için zorunluymuş. Görün bak ülke nasıl uçacak... Teşbihte hata olmaz: Ayının kırk türküsü var, kırkı da ahlat-armut üzerine...
Yol yap ilerici ol
Denizin altına tünel yaptınsa ilericisin. Köprü, yol yapıp gidiş-dönüş 250 TL’ye yakın trink para aldın mı, hele ilericinin de ilericisisin.
Kent içinde tüm yeşil alanlar üzerinde AVM’ler, Mecidiyeköy gibi kentin kalbine devasa gökdelenler diktin mi, sadece ilerici olmakla kalmazsın, en ileri modernliğin temsilcisisin.
Sağın “ilericiliği”nde insan yoktur. Bu “ilerici” iktidar, unutmadan yazalım, dünyada “ileri demokrasi”nin de en ileri örneklerini veriyoruz bu ülkede, deme cesaretini bile göstermiştir.
Eski Türkiye - Yeni Türkiye diye de bir masal sürülüyor ortalığa. Özellikle de ekonomiyi tartışma masasına sürüyorlar.
Nereden nereye geldik, diyerek. Tek sözcük ile anlatmak yeter: Batı finans dünyasından ülkeye giren çıkan trilyonlarca dolarla bir çöktüntüye geldik. İki yıl içinde doları 3 TL’ten 4.5 TL’ye fırlattınız ve ancak dünyanın en yüksek faizlerinden birini vererek, füze gibi yükselmeyi durdurabildiniz.
Nereden nereye mi geldik?
“Eski” Türkiye’de ekonomi ithalatla dönüyordu: Ekonominin ihtiyacı olan başta sermaye olmak üzere, makine teçhizat, ara mallar, ileri teknoloji ürünler, elektronik girdiler ithal edilmezse çarklar çalışmıyordu. Yaklaşık 5 yıllık döngülerle kriz patlıyor; yoksullaşma, İMF paraları, kemer sıkma ve ikinci bir krize kadar süreç tekrarlanıyordu.
“Yeni” Türkiye’de değişen bir şey mi var? İthalata dayalı bir ekonominin yapısı aynıyla sürüyor. Ve dolar, Türkiye tarihinde görülmemiş rekorlara imza atıyor üstelik. Krizin içindeyiz, IMF’nin kapısını eminim çalmayacaklar, bunun yerine, bütün bedeli yeni vergilerle ve zamlarla halka ödetecekler.
BİR OKUR MEKTUBU DURUMU ANLATIYOR:
Yıllık köy gezimizdeyiz (Yusufeli-Artvin). Nüfus azalmaya devam ediyor. Dış kaynak, baraj ve HES yapımları nedeniyle geniş bir coğrafyada yapılan kamulaştırmaların bedelleri “zenginlik” yaratmış gibi. İlçe ağzına kadar araba ile dolmuş. Geniş bir kesim altına dört çeker kamyonetler veya binek otomobiller çekmiş. Yeni bir ‘gazino’ açılmış! Bir kısım vatandaş “kahrolasıca topraklarından” kurtulduğu için memnun. Üretimden çekilen topraklar ve bir tasarruf modeli sunulmaksızın “alın harcayın” diyerek verilen paralar...
Oy kazanma yöntemlerinde değişen bir şey yok. Dağ köyüne yaklaşırken yeni dökülmüş asfalt kokusu geldi burnumuza. Köyün yakınına kadar üzerinde gittiğimiz kaba toprak yol, bir yerden sonra yeni dökülmüş asfalta döndü. Sorduk, kalan kısmı seçimden sonra tamamlanacakmış.
Bizim köyün içinde arka camında Erdoğan ve “ampul” resmi ile dolaşan genç adamın kim olduğunu sorduğumuzda, “Evine dört maaş giriyor. Biri yaşlı ninesi için, diğeri bir biçimde annesine bağlanan emekli maaşı, evde sakat raporu alınan kardeşe ödenen sakatlık maaşı ve ona baktıkları için aileye yapılan ödeme. Yetmedi bir de ona İşkur’dan geçici iş verdiler” dediler.
Artvin civarı coğrafya hâlâ büyük bir şantiye görünümünde. Yusufeli-Artvin arasında 44 tünel var. Birkaç yıla sular altında kalacak Yusufeli yerine daha yukarılarda “TOKİKent”in inşası sürüyor. Görünen o ki en az beş altı yıl daha bölge inşaatın nimetlerinden yararlanacak. Sonrası, kaybedilmiş tarım toprakları.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları