Kadın cinayetleri, çoğu siyasidir.. Ve Bila’nın CHP kitabı
Orhan Bursalı; Tüm koltukların, toplumsal eşitsizlikte, kadınların dışlanmasında ve taciz atında kalmalarında payı büyüktür. 8 Mart, tüm toplumsal haklar için mücadele günüdür. Neruda ne demiş: “Bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama bahar gelmesini engelleyemezsiniz.”
Konuya nasıl başka bir açıdan bakarım, yazılmadık ne kaldı 8 Mart’ta bilemiyorum, bu nedenle kadın cinayetlerine siyasetin sorumluluğundan bakmak; cinayetlerin, baskıların, şantajların siyasi karakterini vurgulamak, yeni olmasa bile günün koşullarına uygun olabilir. Deneyelim.
Bugün Dünya Kadınlar Günü.. Umarım, “İnsan Hakları Eylem Planı” adı altında pek demokrasi ve insan hakları âşığı kılığıyla, önce 2009 sonra 2015, 2019 ve şimdi de 2021 bugün kendini yeniden meydanlara atan erkek iktidarın sokak silahlı kuvvetleri, kadın gösterilerinin üzerine yürümez. Ve İçişleri Bakanı, belki hayatında ilk kez, gösterilerin barışçıl ve geniş katılımlı geçmesinde teşvik edici olur!
Kadınlar, siyasi iktidarı protesto edecektir, çünkü uğradıkları şiddette, cinayetlerde, kötü muamelede siyasi iktidarın yönetim tarzının payı büyüktür. Kadınlar, toplumsal eşitlik talep edeceklerdir, çünkü kadınlara bu ülkede fırsat eşitliği yoktur, ucuz işgücü olarak hem beyinsel hem bedensel (işyerlerinde ve evlerde) ağır sömürü altında yaşamaya, ayakta kalmaya ve kendilerini var etmeye çalışıyorlar.
VAR OLMANIN AĞIRLIĞI
Erkek cinsin toplumda, tüm faaliyet alanlarında var olabilmesinin dayanılmaz kolaylığı ve hafifliği, kadınlara gelince var olmanın dayanılmaz ağırlığına dönüşmektedir.
Kadınların ezilmesinde ülke yönetiminin siyasi sorumluluğu had safhadadır, çünkü kadınlara toplumda tüm etkinliklerde var olmanın yetenekleri peşinde koşmanın yollarını kolaylaştırıp açacağına, 5 çocuk yap, evde kal, evinin kadını ol, ailene kocana hizmet et diye baskı yapmaktadır.
Siyasetin tüm toplum üzerindeki yırtıcı pençesi, en çok kadınlar üzerindedir.
Kadınlar öldürülüyor, katiller hayatında ilk kez kravat taktıği uslu durduğu için “adeta uygarlaştığı, adam olduğu, ölen öldü şimdi adam ömrünü hapiste çürütmesin, yazıktır” düşüncesiyle, kısa sürede topluma yeniden salıverilecek bir ceza ile ödüllendirilmektedir. Bu “adalet sistemi” kadınlar için adaletsizlik sistemine dönüşüyor. Öldürülen kadınların adı yoktur, şiddete uğrayanların da dışlananların da...
Siyasetin sorumluluğu büyüktür, bu katilleri af ile salarak cinayetleri özendiriyor, nasıl olsa af çıkar ben kurtulurum düşüncesi katil ve müstakbel katillerin eylemlerinin arka planında yaşıyor.
ASLA ÖZENDİRMEYİN
Katillerin asla bir daha gün yüzü göremeyecekleri hafifletici hiçbir mazeretin kabul edilmeyeceği bir cezalandırma uygulamasına gidilmedikçe, mahkemelerin kararları cinayetleri özendirici kalacaktır.
Saldırıya uğramış ve öldürülmüş bir kadının geri dönüşü yoktur. Devlet, şiddet ve cinayet tehdidiyle karşı karşıya kalan kadınları koruyamamaktadır.
Cinayet ve şiddete maruz kalan kadınlar için sadece onlar için özel bir polis örgütü kurulmalı, olay sıradan polis işleri olmaktan hızla çıkarılmalıdır. Kadına şiddet, tehdit altındaki kadınlar, “toplumsal şiddet olayları”nın baş köşesine yerleştirilmelidir.
“Kadın cinayetleri siyasidir” derken, erkeklerin neredeyse tüm iktidar mevkilerini işgal etmelerini de kastediyorum. İktidar derken tüm yönetim koltuklarını kastediyorum. Tüm erkeklerin egemenlik alanlarını... Tüm erkek yargıçların savcıların, koltuklarını ülke yönetim koltuklarını: Cumhurbaşkanlığı’ndan bakanlıklara ve milletvekillerine kadar. Tümünü...
Tüm koltukların, toplumsal eşitsizlikte, kadınların dışlanmasında ve taciz atında kalmalarında payı büyüktür.
8 Mart, tüm toplumsal haklar için mücadele günüdür. Neruda ne demiş: “Bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama bahar gelmesini engelleyemezsiniz.”
‘CHP NASIL İKTİDAR OLUR?’
Gazeteci meslektaşım, basının dürüst kalemi, yazılarını takdir ettiğim Fikret Bila’nın kitabı epeydir masamın üzerinde duruyor. Bila, büyük bir bellek tazelemesiyle, CHP’nin seçimleri, iktidarları, yönetimleri, fikirsel gelişimi, liderleri, kayıplar ve kazançları vb. bağlamında önümüze bir hazine koydu.
Bu arada girişte, “sol kavramı, sosyal demokrasi ve Avrupa solu”, “Türkiye’de solun tarihi gelişimi ve tek parti dönemi”, “demokrasiye geçiş ve çok partili dönem”ler üzerine bilgi tazelemeleri ve değerlendirmeleri yapıyor ve genç nesle değerli bir tarihçe sunuyor.
“AK Parti iktidarında CHP” bölümünde, yaşanılan büyük siyasi olaylar ve CHP’nin tutumlarını izliyoruz. Burada da CHP’nin seçimlerdeki başarı ve başarısızlıklarını, siyasi gelişmeler ve tartışmalar ışığında izliyoruz. Olaylara dayalı, duru bir anlatım.
Kitaba adını veren, tartışılacak ve siyaset çıkarılacak son bölüm güncel. Din ile Kürt meselesiyle, gençlikle, çağdaş sosyal sınıflarla, zümrelerle ilişkileri, yine seçim ve sonuçları değerlendirilerek inceliyor ve önerilerde bulunuyor.
Son söz olarak Bila, çağdaş bir ülke için CHP’nin tek başına iktidarını şart görmekle beraber diyor ki “CHP ve İYİ Parti’nin bugünkü koşullarda Millet İttifakı’nı bir seçim işbirliği ötesinde stratejik ortaklık olarak görmesi gerekir.”
Tamamen katılıyorum.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları