Karşıdevrim
Orhan Bursalı; Evet tüm umutlarını yitirmiş laik kitlelere göre bu iktidarın seçimle bir gitmesi mümkün görülmeyen büyük karşıdevrimsel bir dönüşüm yaşıyoruz. Peki bu günlere nasıl geldik?
Bugüne nasıl geldik? Yani toplumu laiksizleştirmeye, Atatürk’e, kurtuluş ve kuruluşa düşman bir Diyanet yönetiminin dizginlerini alabildiğine serbest bırakmaya; adım adım tarikat ve cemaatlerin ahtapot kolları arasına alınmaya; yargıyı, basın ve ifade özgürlüğünü anayasa ve yasalarda salt yazılı bir hak olarak bırakmaya nasıl vardık?
Neredeyse birkaç adım sonra totaliterliğe?
Toplumu tamamen tek adamın güdeceği manipülatif bir baskı altına almaya?
Milletin kültürel yapısını yerle bir edecek bir nüfus karmaşası içine sokmaya?
Araplaşmaya?
Tamamen ikiye-üçe bölünmüş, göçmen nüfusla birlikte dörde-beşe bölünmeye hazır, birbirinden nefret eden dağınık bir topluluk yapısına?
Seçimleri giderek tamamen manipüle eden iktidar yapısına?
Ve sayın sayabildiğiniz kadar...
BU BİR KARŞIDEVRİMDİR
Evet tüm umutlarını yitirmiş laik kitlelere göre bu iktidarın seçimle bir gitmesi mümkün görülmeyen büyük karşıdevrimsel bir dönüşüm yaşıyoruz.
Peki bu günlere nasıl geldik?
Beceriksiz bir muhalefetin katkısını tartışmayı bir yana bırakalım, bu saptamaların ana nedeni Fikret Bila’nın birkaç ay önce yayımlanan Karşı Devrim kitabıdır.
Bila, 1923’ten 2023’e bu süreci yazarak büyük bir bellek tazelemesine sokuyor bizi.
Evet, bugünkü iktidarın ta Kurtuluş Savaşı’ndan önce ve dahası kuruluş döneminde bile Atatürk ve arkadaşlarına karşı çıkan hilafetçi, aşırı sağcı ideoloji ve grupların kafaca izleyicisi olduğunu belgeleyen onlarca olay sayıyoruz.
Bila, bu bağlantıları kuruyor. Girişte yaptığı özette tekli vesayet rejimine ve İslamcı devlete; nasıl AKP iktidarı döneminde adım adım dönüştüğümüzün ana çizgilerle altını çizerek, geriye ve başlangıca, Türkiye Cumhuriyeti devriminden bu yana iz sürüyor.
CHP DEMOKRASİYE, DP DİKTATÖRLÜĞE
Dönüm noktalarından biridir 1950. CHP, İnönü liderliğinde çok partili parlamenter rejime ülkeyi götürürken Demokrat Parti (DP) de aslında süreç olarak diktatörlüğü geçiyor ve 27 Mayıs askeri darbesiyle yeni bir sayfa açılıyordu. Menderes ve Celal Bayar’ın yapamadıklarının izlerini bugünlerde görüyoruz, adeta neden onlar başaramadılar sorusundan dersler çıkararak.
DP dönemi aynı zamanda Türkiye ekonomisinin Atatürk ve arkadaşlarınca atılan sağlam dayanaklarının bir bir terk edilip ABD’nin mali hegemonyasına girmenin ve artık bitmeyecek adeta sonsuz bir döngü olarak enflasyonlar döneminin de başlangıcıdır.
‘ASKERİ VESAYET ALTINDA DEMOKRASİ’
Bila, burada özetlenemeyecek kadar çok yönlü inceliyor süreci ve çok konuyu gündeme getiriyor kitabında. Mesela 1960 askeri darbesini, evet demokrasi ve özgürlükler ve yepyeni çağdaş bir anayasa kazanımlarının yanı sıra her şeyin artık askeri vesayet altında gerçekleşeceği dönemin de başlangıcı olarak görüyor: “Askeri vesayet altında demokrasi.”
Artık askerin 1971, 1980 ve tabii 1997’de darbe ve ayarları dönemi başlayacaktır.
Bana göre DP, doğal ve sağlıklı bir demokrasiye geçiş dönemini ve kuruluş ilkelerindeki ekonomik bağımsızlığı sürdürebilseydi, askeri vesayet dönemine girmeyecektik ve çok farklı bir Türkiye, çok farklı bir kültürel ve eğitim düzeyine sahip bir millet ve refah düzeyi yakalamış olacaktık.
Tabii, bugünkü karşıdevrimi, düzeysizlikleri de görmeyecektik.
Bila’nın kitabı okunmayı ve bazı konularda tartışmayı hak ediyor. Ayrıca zengin bir referansla ilerliyor.
Kitapta bir eksiklik, ülkenin NATO ve tabii ki ABD’nin askeri ve ekonomik hegemonyasına altına girmesinin, ülkenin bugünlere gelmesindeki büyük rolünün -yeterince- işlenmemiş olması ve gizli kalması.
Bila’nın Karşı Devrim kitabı Kırmızı Kedi’den yayımlandı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları