Tarih:
08.05.2017
Kılıçdaroğlu ‘demir siyasi disiplin’e mi geçti?
CHP’nin keskin politika ve sloganlarla AKP’nin kamplaştırma politikasının ve iktidarda kalmasının aleti olması şüphesiz yanlıştır. Pek çok kimse CHP’nin kılıç elde meydanlarda olmasını ve saldırmasını istiyor. Toplumsal tatmin meselesi...
Referandum sonucu AKP’yi sallandırdı derken, esas sallanan CHP oldu. Baykal’ın çıkışı, İnce’nin olağanüstü kongre çağrısı, Fikri Sağlar’ın eleştirileri, derken Sayek’in istifası, Kılıçdaroğlu’nun Sağlar’ın partiden atılması için mekanizmayı harekete geçirmesi ve dünkü olağanüstü toplantıda disipline sevki...Kılıçdaroğlu “demir siyasi disiplin” aşamasına geçti adeta.
Fikri Sağlar, parti içinde genellikle eleştirel tanınır. Kurultaylarda yönetim listesinde seçilemeyecek sıralara konur, muhalif listesinde yer alır, ama delege hep onu Parti Meclisi’ne sokar. Bu açıdan bakıldığında, Parti’nin bizzat kendisi, Sağlar’ı, parti tabanının yönetimlere eleştirel sesi olarak üst organda tutar.
Eleştirel duruşlara karşı tasfiye mekanizmasını çalıştırmak hiç hoş değil. Çünkü Sağlar’ın eleştirilerine katılan, parti içinde ve dışında yüz binlerce kişinin var olduğu söylenebilir.
Bunun ötesinde, bundan sonraki seçimlere bir ittifaklar penceresinden bakacak olursak, Fikri Sağlar’ın düşüncelerini taşıyan, Parti dışında referandumda hayır diyenler arasında da yüz binlerce var.
Bizimle nasıl ittifak yapacak
O zaman şu soruyu yönelteceklerdir: CHP liderliği, kendi adamıyla, kırk yılın CHP’lisiyle bir ittifak yapamıyor ve farklı düşüncelere tahammül edemiyorsa, aynı düşünceleri paylaşan bizlerle nasıl ittifak yapacak?
Sağlar atılırsa, onu oraya seçen parti tabanındaki büyük güç de hiçe sayılmış olacaktır. Yani eğer delege bir iradeyi temsil ediyorsa tabii...
Bu köşede CHP’nin iç çatışmalarına girmem genellikle, politikalarına bakarım. Fakat, yeni girilen dönemde birden bu iç çatışmalar önem kazanıyor, çünkü CHP yüzde 25’lik oy oranıyla, sahip olduğu örgütlülük, siyasal ve toplumsal konumuyla, Türkiye’nin sürüklendiği girdaptan çıkışında önemli bir rol üstlenmiş durumda. Bu görevini layıkıyla yerine getirebilecek mi?..
CHP’nin keskin politika ve sloganlarla AKP’nin kamplaştırma politikasının ve iktidarda kalmasının aleti olması şüphesiz yanlıştır. Pek çok kimse CHP’nin kılıç elde meydanlarda olmasını ve saldırmasını istiyor. Toplumsal tatmin meselesi...
Barikat partisi değil, ama hak mücadelesi nerede?
CHP barikat savaşlarına girişecek bir “devrimci” sosyalist parti değildir. Bir büyük kitle partisidir.
Ama içinde yaşadığımız yasasızlık, keyfi yönetim döneminde, hele hele YSK gibi bir kurumun yasa tanımaz tutumu ile seçimleri vicdanlarda iflas ettirmesi, iktidarın düşmemek için neler yapabileceğinin önemli en ciddi işaretidir.
Başbakan’ın da deyimiyle seçim sonucunu bütün bu yasa dışılığıyla kabul eder ve “Önümüze bakalım, parlamento içindeki rolümüze devam edelim” der ve boyun eğerse, Türkiye’nin ve kendisinin başına gelecekleri baştan kabul etmiş ve kurbanlık koyun gibi başını uzatmış sayılır.
Gerektiği zaman hakkını büyük kitlelerle aramamak, bu anlama gelir. O zaman bu ülkede kimse hak aramasın.
Referandum sonuçlarının gelecek için büyük umut vaat ettiğini burada vurgulamama herkes katılmıyor. Mesela birkaçını özetle paylaşıyorum:
Tabandan 3 ses
N.A.: 14 senedir önümüzdeki havucu yakalamaya çalışıyoruz. Şimdi de sıra önümüzdeki seçimde. Çoğunluk seçmende yılgınlık oluştu, ben dahil. Bir lider çıkaramadık. Daha tam dibe vurmadık deniyor. Tam dip neresi acaba?
C.M: Birisi saldıracak diye demokratik hakkını kullanamayanların ülkesini mi bize layık görmektedir Kemal Bey?
Ç.A: Ecevit’in “hali hazırdaki yönetici ve üyelerinden” bıkıp, “bunlarla bu iş olmayacak” deyip CHP’yi bırakıp gittiği gibi, partiye kayıtlı olmayan milyonlarca CHP’ye oy veren seçmeni bıktırıp ya oy verdirmeyecek ya da başka partilere kaydıracaklar.
N.A.: Parti yönetimi referandum gecesi “Açıkça hile yaptılar. Biz bu referandum sonuçlarını tanımıyoruz. Ben şimdi YSK’nin önüne gidiyorum ve herkesi şimdi evlerinden çıkıp bulundukları illerde YSK’nin önünde protesto gösterisi yapmaya çağırıyorum” diyemedi. Eğer sıcağı sıcağına böyle bir çağrıda bulunsaydı, sadece Ankara’da, İstanbul’da ve İzmir’de bile 10 milyona yakın insan sokaklara dökülür, her şeyi bir anda değiştirirdi. Eğer halk sokağa dökülürse kan dökülürmüş, bir palavradır. Belki münferit saldırılar olacaktı ama asla evet oyu verenler sokağa filan dökülmeyecekti. Onlarda böyle bir kültür, bilinç, cesaret ve ideolojik bağlılık yoktur.
***
Tabanda çok güçlü ve yüz binlerin paylaştığı bu düşüncelerle şüphesiz ki Parti liderliği tanışıyordur.
Acaba yanıtı Fikri Sağlar’ı kapının önüne koymak mı olacak?
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI