Kılıçdaroğlu mu tutuklu yoksa Enis mi?
Orhan Bursalı: Ülkemizde hukuk, kanıt üzerine kuruludur. Bu iktidarla birlikte evrensel hukuk ve yargılama sistemi ülkemizde değişti ve “iki tanık” ifadesiyle adam asmaca dönemine dönüldü. İki uyduruk tanık.. Bunu Amerikalı papazın yargılanmasında da görüyoruz.
Amerikalı papaz adil bir yargılamada mı? Suçlamalara baktığınızda, onu yargılayacak, üstelik tutuklu yargılayacak somut bir delil göremiyorsunuz. Ama ilgililer “yargı tarafsızdır” gibi gülünç iddialarla siyasi iktidarın bu tasarrufunu savundukça, gülünç bir durum ortaya çıkıyor ve dünya gülüyor.
Macron olsun Merkel olsun, kendi yurttaşlarını özgür bırakmak için girdikleri siyasi (pazarlık) ilişkisini kabul etmeleri hatalıydı. “Yurttaşım serbest bırakılsın da gerisini boş ver, zaten Ankara egemenlerinin adalet ve yargı konusundaki davranışlarını ve konumlarını tüm dünya biliyor...”
Buna dayanarak özel ilişkilerle yurttaşlarını kurtardılar. Peki kendi ülkelerinde itibar kazandılar mı? Mesela şunu mu diyor seçmenleri, “helal olsun, allem etti kallem etti, Erdoğan’ın elinden tutukluları aldı, aferin ona”.
Türkiye devletinin tarihinde böylesine bir al-ver ilişkisi (casus değiş tokuşu mu bu!) görülmemiştir.
Bu durum, Türkiye’nin ABD’nin haksızlıklarına karşı (FETÖ, Suriye-PKK, S-400, F-35) Türkiye’nin haklı mücadelesini zayıflatıyor, dahası sıfıra indirgiyor.
Yukarıda saydıklarımın hepsi siyasi tartışma konusudur.
Ama Amerikalı papaz davası, hukuk ve adaletle ilgilidir. Hukuk ve adaleti siyasi hesaplaşma aracı yaparsanız, kaybedersiniz... Bu “şantaj” literatüründe yerini alır.
İlk yapanın üzerinde kalır
İktidarda bunu görecek ve fikrini söyleyerek bu politikanın yanlışlığını gösterecek kimse yok mu? Yoksa hepsi, Başkan’ın “kimsenin yeri garanti değildir, hemen değiştirilir” biçimindeki net açıklamasının boyunduruğu altında mı görüyor kendisini, veya artık “Reis ne derse, yaparsa doğrudur” inancı mı gerçekliğin yerine geçti? Sanırım öyle.
Beyler, mesele Türkiye! Karşındaki de, başka araçları, ekonomik vb. devreye sokar. Der ki “bunların anlayacağı dil budur”. Yaşadığımız kısaca bu.
Üstüne üstlük, bazı muhalefet önde gelenleri de bu konuda mesela şantajın sadece karşı tarafını görüyor ve sokaktaki algıya teslim oluyor. Peki adalet?
Zaten otoriterler her zaman adaleti özellikle bu amaçla emir komutaları altına alırlar. Dünkü Cumhuriyet’te iktidarın siyasi amaçlı içeri attığı ancak pazarlıklar sonucu veya hoşa görünmek - gücünü göstermek için sonra serbest bıraktırdığı gazeteciler vb.’nin öyküsü derlenip toplanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nde öyle bir olay yaşanmamıştır. Geldiğimiz nokta içler acısıdır.
Siyasi restleşmeler içine şantaj girerse, bu ilk yapanın üzerinde kalır.
Kılıçdaroğlu da tutuklu
Ama mesele sadece hukuk ve adaleti dışa karşı bir güç gösterisi aracı olarak kullanmaktan ibaret değil.
İçeride farklı mı?
Saray CHP’nin sırtından sopayı eksik etmiyor. Açtığı hakaret davalarının sonu gelmiyor, tazminat davaları da birbiri ardına CHP aleyhine sonuçlanıyor. Tersi beklenmemeliydi. Komuta altındaki bir adaletten bahsediyoruz .
Enis Berberoğlu Saray’ın siyasi tutuklusu. Eren Erdem de öyle. Bunları, toplumda var olan “bir suçları olmasaydı mahkûm olmazlardı” genel saçma kanaate dayanarak da yapıyorlar. Adaletin olmadığı yaygın bir kanı. Ama adaletin siyasi amaçlarla kullanılması, toplumsal kayıtsızlığın ve kamplaşmanın cenderesinde eriyip gidiyor. AKP destekçileri yargının dışa karşı haksızca kullanılmasını “büyük liderlik” gibi basit ve sıradan bir sokak algısı olarak kabul ediyor ve övünüyorlar.
Enis de Erdem de içerideki siyasi tutuklular. Daha önce de Cumhuriyet çalışanları, daha önce de...
Enis’i mahkûm edecek somut hiçbir delil yoktur.
İki tanık ile adam asmaca dönemi
Ülkemizde hukuk, kanıt üzerine kuruludur. Bu iktidarla birlikte evrensel hukuk ve yargılama sistemi ülkemizde değişti ve “iki tanık” ifadesiyle adam asmaca dönemine dönüldü. İki uyduruk tanık.. Bunu Amerikalı papazın yargılanmasında da görüyoruz.
FETÖ+AKP ortak iktidarının Silivri yargılamalarındaki sahte deliller döneminden, uyduruk ve delilsiz tanık ifadeleri derekesine düştü adalet. Enis’in hapiste kalması, Kılıçdaroğlu’nun tutuklanmasına denk gelir. Kılıçdaroğlu’nu alamadıkları için -henüz- punduna getirip Enis’i aldılar. HDP lideri Demirtaş’ın içeride tutulması da aslında, yine bu duruma denk bir iktidar uygulamasıdır.
Yarın iktidar için ciddi bir seçmen seçeneğine dönüşsün, mesela Meral Akşener’in de başına gelecek budur.
Muhalefet kendine karşı bile adalet savaşı verebilecek durumda değil.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları