Mehmet Öztürk: Dünyada aşı için ne yapılıyorsa bizde de yapılıyor...
Orhan Bursalı: Dünyada DNA, RNA yöntemleriyle aşı geliştirme çalışmaları var. Herkes, en bildiği veya en yeterli olduğu noktadan aşı üzerine çalışıyor.
İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (İBG) Müdürü Mehmet Öztürk’ü aradım. Aşı ve ilaç çalışmalarına başladıklarını biliyordum, nasıl gidiyor diye sordum. İyi ki aramışım!
Tüm aşı ve ilaç çalışmaları Türkiye çapında bir konsorsiyum halinde sürüyor, TÜBİTAK, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı işin içinde, sanırım Sağlık Bakanlığı da. Bakan Varank, arada sırada bu çerçevede yapılan çalışmaları erken başarı diye sunuyor topluma... Başarıya aç bir topluma iyi bir şeyler sunma heyecanını anlıyorum...
Prof. Öztürk, iyi bir bilimcidir ve onu taa Bilkent dönemlerinden beri bilir ve izlerim.
İBG, hükümetin desteklediği, yüksek kalitede araştırma ürünleri çıkaracak, eşdeğer ilaç araştırmalarında ileri noktalara gelmiş, yabancı bilim insanlarını alabilen, Türkiye’deki üniversitelerden yetkin insanların yerlerini kaybetmeden gidip uzun süre çalışabilecekleri ayrıcalıklı bir merkez.
Aşı adayı üretildi
“Orhan” dedi, “dünyada aşı konusunda ne yapılıyorsa Türkiye’de de yapılıyor. Ama zaman bakımından biraz geriden gitsek de, parasal olanaklar dar olsa da, tedarikler geç olsa da...”
Olayı özetlemişti ve diyeceklerini de demişti Mehmet Hoca.
Açtım konuyu tabii, nisan ayında söyleşmiştik, aşı ne durumda?
Özel bir mayada aşı adaylarını üretmişler, saflaştırmışlar. Akdeniz Üniversitesi’nden Mehmet İnan Hoca’yı davet etmişler, pictia adı verilen özel maya üzerinde çalışmalarıyla tanınıyor. 20 kişilik bir ekiple çalışıyorlar. İlaç üretme platformları olduğu için, işleri bu anlamda biraz kolay.
Şimdi ise farelerde deneylere başlayacaklar bir iki hafta içinde. Aşı adaylarını farelere veriyorlar, sonra farelerde ikişer hafta arayla antikor üretimi var mı diye bakacaklar.
Pictia mayası dünyada ilaç çalışmalarında kullanılan, onaylanmış bir maya.
Eğer farelerde aşıya karşı antikor ürerse, onları alacaklar, koronavirüsünü nötralize edecek, yani insan hücresine girmesini önleyecek bir özelliği var mı diye, Türkiye’de yüksek güvenlikli bir test / deney merkezinde bakacaklar.
İnşallah olumlu sonuç alırlar.
Maya yanında hayvanlarda da antikor üretmek için aşı çalışmalarını sürdürüyorlar, ama bu daha zor, daha zaman alıcı süreç.
Pastör yöntemiyle aşı
Mehmet Hoca, aslında dünyada aşı için ne çalışmalar yapılıyorsa, gecikmeli olarak bizde de yapılıyor diyor. Tabii sadece kendi çalışmalarını kastetmiyor. Türkiye’de desteklenen daha başka aşı çalışmaları var.
Aşı üretmenin çok farklı yöntemleri var. En bilinen, en klasiği Pastör yöntemi. Virüs veya bakterinin zayıflatılmış parçalarından üretiliyor. Pastör, kuduz aşını bulan büyük insan! Bulaşıcı hastalıklarda bakterilerin sorumlu olduğunu (aynı zamanda mayalanma süreçlerinde de) keşfeden ve aşı üretme yolunu açan adam. Dünyada, özellikle Çin’de koronaya karşı bu yöntemle çalışan bilimciler yıl sonunda hazırız diyorlar!
Türkiye’de “Pastör yöntemi” üzerinde henüz çalışma yok, bildiğimiz kadar.
‘Yapay plazma da ürettik’
Öztürk’ler, rekombinant teknolojiyle aşı üzerinde çalışıyor. Dışarıda virüs üretip istedikleri bölgeye istedikleri azlıkta veya küçüklükte canlılara veriyorlar ve sonra farelerde buna karşı antikor tepkisi oluşuyor mu, bakıyorlar.
Dünyada DNA, RNA yöntemleriyle aşı geliştirme çalışmaları var. Herkes, en bildiği veya en yeterli olduğu noktadan aşı üzerine çalışıyor.
Mehmet Hoca başka bir şey daha söyledi: Rekombinant antikoru laboratuvarda ürettik. Tıpkı plazma gibi bu da; hasta olup iyileşmiş ve bedeninde antikor olan insanlardan kan almamıza gerek yok, yapay üretiyoruz, ama bunu henüz saflaştırmadık, sonra denemelerini yapacağız, tedavide kullanılabilecek...
Neyse olumlu sevindirici gelişmeler bunlar...
Peki, Mehmet Hoca’nın “geriden gelsek de” sözünün arkasında ne var, neden ileride ve dünya ile eşzamanda değiller?
Bu konu yarın...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları