#MeToo, bir katil, anayasayı çiğneme, ‘zehirliyor’a yasak...
Orhan Bursalı: Bu “bırakın halk zehirlensin” mi demek? Raporu neden Bakanlık açıklamaz. Bu rapor ışığında herhangi bir önlem almış mı? Almamışsa, “ey millet şöyle bir rapor var, herkes önlemini alsın” demesi gerekmez mi?
Asla olmaması gereken yerde bir katil: “Kopya çektiğimi belgeleyen tutanağı silin..” Sözde üniversite öğrencisi, aslında asla üniversiteye giremeyecek, üniversitenin hayalini bile kuramayacak bir katil ruh, silemeyiz yanıtını alınca hocası Ceren Damar’ı önce bıçaklıyor, yetmiyor tabancayla öldürüyor.
Asla mezun olamayacağını biliyor katil. Asla üniversiteye gidemeyecek bir ruh, üstelik hukuk öğrencisi olabiliyor. Aslında çökmüş bir öğrenim sisteminin, ülkeyi saran kolaycılığın, yüceltilen ahlaksızlığın kurbanı Ceren Damar. Şüphesiz ki bir de iktidarın “vurun birbirinizi, silah satılsın, ticaret olsun” sonucuna çıkan, adeta “silah serbestiyeti”nin bedeli, Ceren’e ve daha binlerce kadına kesiliyor.
Katilin Ceren’i öldürebilmesinin ardında, ülkeyi saran kadın düşmanlığının, erkeklerin kadınları kolayca öldürebildiği toplumsal ve siyasal ortamın da izlerini sürün. Katile baktığınızda “cinai çehre”yi görüyorsunuz. Ama ne yazık ki, cinayeti işledikten sonra bu kanaat kesinleşiyor.
***
Çiğneme ortaklığı: “Binali Bey’in istifa etmemesi anayasaya aykırı ama bunu mesele yapmayacağız” sözünün savunulacak hiçbir yanı yok. Binali Yıldırım’ın geçen ay durup dururken Kılıçdaroğlu’nu ziyaretinin nedeni de kesinleşmiş oldu. O zaman anayasayı askıya alan uygulamalar ve bu konuda iktidara ve RTE’ye yöneltilen suçlamalar da anlamsızlaştı! Ortada savunulacak bir şey de kalmıyor. Bu kez Binali Bey ile Kemal Bey ortaklaşa anayasayı es geçmiş oluyorlar.
Acaba Kılıçdaroğlu, Binali Bey’e gitse “gel şu anayasa maddesini bir de birlikte çiğneyelim” dese, ne yanıt alırdı?
***
Bakanlık halk sağlığına düşman mı? Akademisyen Bülent Şık, Sağlık Bakanlığı’nın Kocaeli, Tekirdağ, Kırklareli, Edirne ve Antalya’da tarım ürünlerinde kanserojen araştırmasında yer alıyor. Şık, kanserojen ürünleri açıklayınca, Sağlık Bakanlığı’nca dava ediliyor, istenen hapis cezası 12 yıl.
Bu “bırakın halk zehirlensin” mi demek? Raporu neden Bakanlık açıklamaz. Bu rapor ışığında herhangi bir önlem almış mı? Almamışsa, “ey millet şöyle bir rapor var, herkes önlemini alsın” demesi gerekmez mi?
***
#MeToo Bilimde cinsel taciz.. Hayır bilimi unutmayalım: 2018’in önemli bir olayı, ABD ve Avrupa’yı saran #MeToo cinsel taciz itiraflarının veya açıklamalarının, başlarda sessiz kalınan bilim dünyasına da sıçraması oldu. Dahası Amerikan Ulusal Bilim, Mühendislik ve Tıp Akademileri bir rapor yayımladı. İki büyük üniversite sisteminde yapılan soruşturmalara dayanan rapora göre, kadın akademisyen ve üniversite kadın personelinin yüzde 50’sinden fazlası ve öğrencilerin de yüzde 20-50 arası, cinsel tacize uğradı. Bazı erkek akademisyenler kovuldu ve üniversitelerde yeni kararlar alındı. Bizim üniversitelerde neler olup bittiğini sorgulayan var mı? Diyeceksiniz ki, cinayetler ve atılmaların yanında taciz olaylarına sıra mı gelir!..
***
KİTAP: “Yurt Kemiricileri”. Işık Kansu’nın incelemesi. “Cumhuriyet yıkılırken Tarikat - Ticaret - Siyaset üçgeni ‘medyatör’leri nasıl kullandı” alt başlığıyla Telgrafhane Yayınları’ndan çıkan kitabı, “Cumhuriyetin çürütülüşüne tanıklık etmek zorunda bırakılan bir gazetecinin mesleğini sürdürürken belgeliğinde biriktirdiği kesiklerden, aldığı küçük notlardan, düşüncelerden, değerlendirme ve yazılardan oluşan bir not defteri gibidir” kapak yazısıyla okura sunuluyor.
Gerçekten bir belgelik: Yeni medya düzeninden rant ekonomisine; medya holding ihalelerinden tehditlere, telefonlardaki pazarlıklara, davalara gazeteci kirli ilişkilerine kadar yaşadığımız hemen her olayın belgesel izleri var kitapta. Tabii medyanın tüm bu kirli dolaplardaki rolleri. Siyasi pazarlıklar ve daha bir dizi olay.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları