loading
close
SON DAKİKALAR

Muhafazakâr atılım, zincirleme tepkime ve bir vahşete mi?

Orhan Bursalı
Tarih: 12.07.2016

Orhan Bursalı; IŞİD saldırısı üzerine binen şenlikli göbekli rezil propaganda ile, hem IŞİD ortaklığı tartışma dışı tutuldu hem de iktidarbaşlarının Rusya ve İsrail konusunda 180 derece çarklarının üzerine şal örtüldü.

Dünyada ‘Demokrasi’nin sonu mu? – 3
Bütün şunlar raslantı mı?: Macaristan’da, Polonya’da, Avusturya’da üstelik sert muhafazakârlar iktidardalar veya iktidara bir adım mesafedeler. Fransa’da ve Almanya’da mülteci-yabancı düşmanlığı ve her şey “Fransa”, “Almanya” için, vurgulu aşırı milliyetçi atak..
Almanya’da bir yıl içinde aşırı muhafazakâr parti hızlı yükseldi ve yerel parlamentolara girdi… İsveç, potada. Danimarka’yı yabana atmayın...
Brexit, yani Birleşik Krallık’ta AB’den çıkış referandum sonuçları da tüm bu gelişmelerin bir ürünü (İngilizler evete dönebilir).
Bütün bu gelişmelerin ABD’de vahşi bir politikayla iktidara aday olan Trump’ın yükselişi ile ilişkisi var...

Kendilerini korumaya alıyorlar
Bir zincirleme reaksiyon söz konusu. Bu zincirleme reaksiyon neyin sonucu? Tabii ki Batı dünyasını saran ekonomik krizle ve refah toplumunun büyük ölçüde tehlikeye girmesiyle.
Batı toplumları, özetle halk kitleleri kendilerini, refahlarını, konumlarını “korumaya” alıyorlar. Muhafazakârlığın uç noktasına yolculuk...
Mülteci sorunu bu gelişmenin üzerine binen bir “bonus”tur. Güncel olarak, Batılı hükümetlerin savaş oyunlarının bir ürünü olarak ortaya çıktı. Parçaladıkları “Müslüman dünya”dan kendilerine ve “Hıristiyanlığa” başlayan bu büyük göç veya sorun, Batılı toplumların (iktidarların.. demiyorum çünkü iki ayrı süreç yaşıyoruz..) kendilerini korumaya alma dönemine ivme kazandırdı.
Bunları yazarken ana temayı gözden kaçırmayalım: Tüm bu süreç daha nasıl yol alır ve demokrasi neye evrilir?

Yurttaş, kime güveniyor?
Önce şu noktaya da dikkat çekelim: Demokrasi “temsil” niteliğini koruyor mu hâlâ, yoksa iktidara gelen partiler, seçmen ve toplumdan giderek bağımsızlaşıyor ve tepelerde bildiklerini mi okuyorlar... Batı’nın siyasal- düşünsel çevrelerinde bu tartışılıyor. Seçmen temsiliyetinden giderek bağımsızlaşan bir “demokrasi”, şüphesiz ki, yurttaşların da ilgisizliğine uğrar. Batı’da seçime katılım oranının yüzde 50’lerde seyretmesinin bununla ilgisi var mı, yok mu?
Bu konu özellikle de Brüksel’de oluşan “AB Devleti” ile yakından ilgili. Bir bürokratik yapı ile 500 milyonu aşkın AB yurttaşları ile bağları-ilgisi pamuk ipliğine mi bağlı? Üye ülkelerin yurttaşları, Brüksel’e neden fazla ulusal devlet yetkileri devredildiğini düşünüyor?
Aslında salt bu sonuç bile, AB’de yurttaşlar kendilerini Brüksel’de değil, milli devletlerinde ve başkentlerinde daha güvence içinde duyumsadıklarının kesin göstergesidir.
Ülkelerde başlayan muhafazakârlığa yolculuğun temel nedenlerinden biri de budur.

‘Demokrasi’yi budar...
Toplumsal dengenin ağırlıklı olarak muhafazakârlığa ve aşırı uçlarına doğru kayması, şüphesiz demokrasi kavramının içeriğini de olumsuz yönde etkileyecektir. Kaçınılmaz sonuç... Koruma ve tutuculuk, güvenliğe öncelik verir. İktidarları sertleştirir. Ülke içlerinde “demokrasi” altında toplanabilecek bugüne kadarki tüm kazanımları, sistem/ rejimle veya bireyle ilgili olsun ikincil konuma iter... Nereye kadar? Bu krizin niteliğiyle doğru orantılı.
Batı’nın sermaye mal ve hizmetler genişlemesi tıkanır, kârlar artmaz, eşitsizlik büyürse, Batı güdümlü küresel sistem ağır darbe alacak demektir. O zaman ya kapitalizmin bugünkü yapısı, değişimi ciddi tartışma konusu olacak ya da sermayenin muhafazakârlığa yolculuğu, vahşette çıkış yolları arayacak.
Bu konu yeni açılımlara muhtaç daha...

İki politika notu
* 2003 Körfez Savaşı’yla başlayan büyük namussuzluk üzerine İngiltere’de açılan soruşturma Tony Blair’i suçlu buldu. İngiltere, Bush’a destek çıkmasa, Tony Blair “sonuçları ne olursa olsun birlikteyiz” demeseydi, ABD Irak’a saldırma macerasına girişemeyebilirdi. Ortadoğu’nun macerası bugünden çok farklı olabilirdi. Tony Blair dahil Bush bile yargıda bunun hesabını vermeli...
* Köprü ile İstanbul-İzmir arası 3.5 saate inecek biçimindeki iktidar yalanı, giderek daha netlik kazanıyor. IŞİD saldırısı üzerine binen şenlikli göbekli bu rezil propaganda ile, hem IŞİD ortaklığı tartışma dışı tutuldu hem de iktidarbaşlarının Rusya ve İsrail konusunda 180 derece çarklarının üzerine şal örtüldü. İslamcı kılıklı siyasi yapının göbek dansı...

Orhan Bursalı - Cumhuriyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları