‘Orta Akıl’ tuzağı, yangınlar, felaketler
Orhan Bursalı: Bu nedenle, “orta akıl tuzağı”, “orta gelir tuzağı”na yakalanmanın önşartıdır.
Kavramın bulucusu, Herkese Bilim Teknoloji yazarı Ali Akurgal. O, HBT’deki yazısında, “ekonomide orta gelir tuzağı” kavramından hareket ederek bu kavramı geliştirdi.
Orta gelir tuzağı, bir ülke “belirli bir kişi başına gelir seviyesine ulaştıktan sonra ileri gidemeyip aynı seviyede sıkışıp kalması”nı tarif eder. Yükseldiği noktadan ileri gidemez, hatta geri düşer. Türkiye’yi anlatır adeta! Kişi başı gelirde yıl be yıl yükselerek 12.500 doları yakalayan Türkiye, bu sınırı aşamamış, bugün ise 8.500 dolara gerilemiştir. Bu “Orta Gelir Tuzağı”dır. Akurgal, bu tuzağı aşmak için “inşaata yatırım yapmak yerine, teknoloji ve insan gücü geliştirmeye yatırım yapmalıyız” der yazısında. Hiç tartışmasız!
Ben kavrama daha geniş bir açıdan yaklaşacağım.
TUZAK TUZAĞI TETİKLER
Bir ülkenin orta gelir tuzağını aşması, yani 10.000 doları sürekli olarak 18.000 dolarlara yükseltebilmesi, öncelikle “orta akıl tuzağı”na düşmemesi, bunu aşması ile sağlanır.(*)
Bu, durup dururken olmuyor. Her şeyi piyasanın gelişmesine bırakarak hiç olmuyor.. Ülkeyi yöneten siyasi aklın, “orta gelir tuzağı”nı aşmak için neler yapılması gerektiği konusundaki bilinen siyasaları -ekonomik, eğitimsel, kültürel, bilimsel, teknolojik...- büyük bir kıskançlıkla hedefe odaklanarak yürürlüğe koyması ile sağlanır.
Ama “orta akıl tuzağı”na hapsolmuş bir iktidar, bunu beceremez.
Türkiye bu açıdan, siyasal - yönetimsel olarak, orta akıl tuzağı içine hapsolmuştur. Bunun bir dizi nedeni var; ideolojik, saplantısal, tek adam sorunu, iktidarın kendisini ve adamlarını aşarak ülkenin kolektif aklını kullanma becerisini göstermesi, dahası bunu reddetmesi, kendi bildiği batak yoldan gitmeyi sürdürmesi...
Bu nedenle, “orta akıl tuzağı”, “orta gelir tuzağı”na yakalanmanın önşartıdır.
“Orta akıl tuzağı” şüphesiz salt bu iktidara özgü değil. Bundan önceki iktidarların neredeyse tümü de bu tuzağın içindeydiler. Yoksa, Türkiye bugün zengin ülkeler kategorisinde yer alırdı.
ÖRNEK Mİ İSTERSİNİZ?
Geçmişte yaşadığımız deprem felaketlerinde büyük kayıplar, “orta akıl tuzağı”nın sonucudur. Depreme, afetlere karşı önlem alınması konusunda ülkenin güzel beyinleri yıllarca fikir üretirken iktidarlar seyretmiştir.
Marmara’daki müsilaj bataklığı da “orta akıl tuzağı”nın ürünüdür. 16 milyon insanın atıklarını Marmara’ya basılması, üstelik binlerce imalatçının Marmara’yı pislik yuvası olarak kullanmasına göz yumulmasının sonuçlarını yaşıyoruz.
En son orman yangınlarına geleceğim. Orman yangınlarını sıfırlamak şüphesiz olanaksızdır. Dünya yanarken hele... Ama Bakanlığın, bu konuda yapılması gerekenleri yapmamasının (**) payı nedir?
Bir felaketin arkasından gitmek mi, yoksa felaketi mümkün olduğunca önleyici davranmak mı? İşte bütün mesele bu.
THK’nin uçakları meselesi de öyle bir olaydır. Bir iktidar sorunlu bir kurumu mükemmelleştirerek yangın söndürme uçaklarını afet dönemlerinde kullanacağına, THK’yi yok etmek yönünde politika geliştirirse, bugünkü tablo ortaya çıkar. Atanan kayyumlar ne halt etmiştir iki yıl boyunca? Yaptıkları THK’nin 50’den fazla taşınmasını satılığa çıkarmak, pilotları işten atmak, uçakları kullanılmaz hale getirmekten başka? Tüm bunlar “orta akıl tuzağı” içindeki iktidar sayesinde oldu.
Uçaklar kullanılmazmış, onlarca ülke bu uçakları kullanıyor, Yunanistan dahil! Ülkenin ortak aklını reddedersen, sana sadece ağıt yakmak düşer. Ve bir de felaketin yaralarını nasıl da sardık diye, felaketten siyasi yarar devşirmeye kalkışmak...
SORUNU ÖNLEYEN YÖNETİCİ
Bir dostum yazmış yine: “Yönetici kavramı, ülkemizde, ‘çıkan sorunları çözen kişi’ olarak algılanıyor. Bakın, sel oluyor, yangın oluyor, deprem oluyor, yönetici yardımcılarımız ‘sahaya’ iniyorlar, talimatlar veriyor. Tepe yöneticimiz de sonradan ‘yaralar nasıl sarılmış’ diye denetlemeye ve çay dağıtmaya gidebiliyor. Halbuki, yöneticinin görevi çıkan sorunları çözmek değil, sorun çıkmamasını sağlamaktır. Yetki, yöneticiye verilmiştir. Öyle bir düzen kurmalıdır ki sorun (yangın, sel, depremde hasar) olmasın. Ne yapsak da sorun çözen değil, sorun çıkmasını engelleyen yöneticiler yetiştirsek?”
---
(*) 12.500 dolarlara yükselirken de esas etken, ilk 10-15 yıl içinde ülkeye akan yabancı sermaye ve yatırımlar oldu. Fakat bu para inşaatlara ve tüketim toplumun inşasına harcanıp esas katma değer yaratacak teknoloji ve insan gücü geliştirmeye yöneltilmediği için, yabancı para saadet zinciri beklendiği gibi koparak bugünkü bataklık oluşmuştur. Afganlar Taliban yönetiminden Batı’ya kaçıyor, bizim beyin gücümüzün çok başarı gösterecek kesimi de Batı’ya kaçıyor.. Bu da mı uyarıcı değil.
(**)Yücel Çağlar’ın yazısı:
www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/surdurulebilirlik/orman-yanginlari-uzerine-sorulmasi-ve-yanitlanmasi-gereken-sorular
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları