loading
close
SON DAKİKALAR

Savaş eksik olmayacak... Tüm hazırlıklar buna mı yönelik?

Orhan Bursalı
Tarih: 06.03.2018
Kaynak: Cumhuriyet

Orhan Bursalı: ABD Suriye’yi resmen parçalamış durumda. Bu İsrail’in güvenliğinin yanı sıra, Rusya’nın 1970’ten bu yana Suriye ile “askeri ittifak” dostluğunu yok etmenin de bir parçası.

Rusya’yı duydunuz: Suriye’de barış uzak... Gerçekçi bir değerlendirme.
Suriye, Irak ve Ortadoğu’da emperyalist karıştırıcılığın nedeni, şüphesiz ki salt enerji petrol değil. Dahası, enerji artık üçüncül bir konuma düştü. ABD’nin Ortadoğu petrollerine zerre ihtiyacı yok.
Ortadoğu’da İslam ülkelerinin mezhep ve etnisite kırımına uğratılmalarının şimdilik önde gelen iki nedeni var: İlki İsrail’in güvenliği, ikincisi Rusya ile egemenlik alanları rekabeti.
Enerji bir yan unsur oldu. Fırat’ın doğusunda PKK  PYD egemenlik alanlarının yaşaması için ABD Suriye’nin petrolünü çalıyor ve PKK’ye peşkeş çekiyor.
Ortadoğu’nun parçalanması ve kontrol edilebilecek devletçiklere bölünmesi İsrail’in öteden beri politikası. Tabii bunu ağabeyine yaptırıyor. Kendisi de devrede.
ABD Suriye’yi resmen parçalamış durumda. Bu İsrail’in güvenliğinin yanı sıra, Rusya’nın 1970’ten bu yana Suriye ile “askeri ittifak” dostluğunu yok etmenin de bir parçası.
Tüm bu savaşların tabii ki silah piyasasını canlı tutmayla da ilişkisi var. Müslümanlar savaşmalı, birbirini yemeli, büyük güvenlik tehditleri oluşmalı ki silah satışları tepe yapsın, Amerikan silah sanayisinin ölüm makineleri dönsün.
Gördüğünüz gibi birbirine geçmiş emperyalist çıkar halkaları var. Tabii, ülkelerin yeniden inşası için de şirketlere durmadan iş yaratılıyor. Kapitalist emperyalist sistemin sürüp gitmesi için, para kazanacak alanların durmadan yeniden yaratılması zorunluluğunu da tüm bunlara ekleyelim.

Rusya haklı

Suriye daha büyük bir savaş potansiyelini içinde taşıyor. ABD’yi Fırat’ın doğusundan söküp atmanın ancak büyük bir savaşı göze almak anlamına geldiğini herkes biliyor.

Şam, ülkesini geri istiyor. Bu yolda ancak Rusya’nın ve İran’ın desteğiyle adım adım ilerliyor...
Doğu Guta’yı silahlı terör örgütlerinin egemenliğinden kurtarmak için bölgede savaş yoğunlaştı. Şüphesiz siviller de ölüyor. Bizim gazetelerde, Hürriyet dahil, Doğu Guta konusu salt sivil ölümleriyle manşetlere tırmandırılıyor. Haberlerin hepsi Batı kaynaklı. Haberde kaynak bile belirtilmiyor. Batı basını terör çetelerinin kendilerini değil haberlerini yayıyor.
Savaş pis bir iş. Sivilin ölmediği, öldürülmediği tek bir savaş gösterin. Hendek savaşlarında kaç sivil öldü? Türkiye’yi kasıp kavuran terör bombardımanında ölen sivillerin çetelesini tutan yok. Amerikan  Batı basını ve ülkeleri, Doğu Guta üzerinden Şam iktidarını vuruyor. Zehirli gaz suçlamalarını dolaşıma sokuyor. Doğu Guta’daki terör örgütleriyle en büyük ittifak içinde.
Mesela, çok şikâyetçi oldukları Suriye’deki köktendinci örgütlerin varlığını sürdürmesi çıkarlarına geliyor: Şam, ülkesine hâkim olmasın. Yapmaları gereken ise terör gruplarının temizlenmesi için Şam ile işbirliği değil mi? Bu soru ile hayal satıyorum şüphesiz ki!
İsrail’in devreye gireceği söyleniyor. İngiltere ve Fransa, Amerika’nın parçalama ve yok etme savaşının adeta ebedi kankaları olarak, Suriye’ye müdahale ederiz diyorlar.
Hiçbir ülke topraklarının istila edilmesini istemez. Türkiye ister mi, isteseydi PKK ile yıllardır neden savaşıyor olurdu?

Kaçanlar ve daha sıkı bir rejim olasılığı

Suriye’nin parçalanması, Ortadoğu’da savaşın on yıllarca sürmesi anlamına gelecektir.

Ankara’nın böyle uzun soluklu bir savaşı gözetmesi, Türkiye’nin ekonomisinin de kısa yoldan çıkmazlara sürüklenmesi demektir.
Parası olanların son iki yılda yurtdışında 5 milyarlık emlak yatırımına gitmelerinin temel nedeni, bu güvensiz ve uzun sürecek savaş ortamı gözüküyor.
Eğer böyle giderse, Türkiye’yi ancak daha otoriter bir rejimle yönetebilirler. Tüm hazırlıklar buna yönelik mi?

ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ VE KEYFİLİK

Aldığım bilgilere göre, Adıyaman Üniversitesi’nde, Rektör’ün ikinci döneminin başladığı Mayıs 2015 yılından beri, toplam 615 akademisyenden 140 kişinin kadrosu verilmiyor. Hak ettikleri halde kadrosu verilmeyenlerin yaklaşık 80’i doktor araştırma görevlisi, 40’ı doçent ve 20’si profesördür. Olağanüstü hal nedeniyle akademisyenler seslerini dahi çıkaramıyor, il milletvekillerinin konuyu bildikleri halde duruma sessiz kaldıkları belirtiliyor.
Rektörlüğün hak ve adalet ölçülerini gözetmesi çok mu zor? 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları