‘Şimdiki rektör atama sistemi kötü, üniversite birbirine giriyor’
Orhan Bursalı; Saray atamaları sorun mu çözdü? Hayır, daha derin ve üstelik liyakat ve akademik bilimsel sorunlara yol açtığı gün gibi ortada. Zaten mesele “Aman öğretim üyeleri arasında bölünmeler oluyor, seçimlerde bunu önleyelim” değildi.
Cumhurbaşkanı, tüm rektörleri atama yetkisini almak için çok çalıştı. Bunun için, o zamanki rektör atama sistemini kötülemesi, ülke yararına olmadığını söylemesi gerekirdi.
2016 Ağustosu’nda AKP, Meclis’e rektör atama yetkisinin cumhurbaşkanına verilmesini öneren bir yasa önerisi verdi; Meclis’te itirazlarla karşılanınca, önerge geri çekildi. Fakat Erdoğan kararlıydı. İki ay sonraki akademik yıl açılışını, 181 rektör ile senato üyelerini, YÖK Başkanı’nı, başbakan yardımcılarını, ilgili bakanları ve generalleri toplayarak sarayda yaptı.
Konuşmasında “Üniversitelerimizde halen var olan, rektör adaylarının öğretim elemanlarının oylarıyla tespit edildiği sistemin kendisi bir sorun haline dönüşmüştür. Görünüşte demokratik olan rektörlük seçimleri üniversitelerde gruplaşmaları, hizipleşmeleri, kırgınlıkları artıran bir işleve bürünmüştür” diyerek üniversite içinde zaten çok yıkıcı bir şekilde yaşandığını anlattı seçim sürecinin. Atama yetkisi kendisine verilince, tüm bu sorunlar çözülecekti!!!
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
Hemen iki hafta sonra, 29 Ekim’de kanun hükmünde kararname yayımladı ve rektör seçimlerini kaldırdı. Daha önce rektör atanmasında 15 yıl olan profesörlük hizmet süresi üç yıla indirildi. Böylece yeni profesör olmuş AKP’ye yakınları hemen atayabilecekti. 15 yıllıklar arasında istenilen siyasi nitelikte aday bulamayabilirlerdi!
YÖK, rektörlük başvurularını inceliyor, cumhurbaşkanına üç aday bildiriyor, o da atıyor. Cumhurbaşkanının kimleri istediği, kimlere başvuru yaptırıldığı ve kimin atanacağı belli olan bir süreç.
Eski sistemde üniversitede sandık kuruluyor, YÖK, en çok oyu alan altı aday sayısını üçe indiriyor, cumhurbaşkanı da onlardan birini atıyordu. Seçimlere iktidara yakınlar da katıldığı için, seçimde kaç oy aldığının önemi kalmıyor, mesela 6. sırada en az oyu almış birisi cumhurbaşkanına önerilebiliyor ve atanıyordu. Genellikle de böyle oluyordu. Yani bu atama sistemi de üniversitenin iradesini yansıtmıyordu, irade adeta iğfal ediliyor, istenilen atama yapılıyordu.
Abdullah Gül zamanında da Erdoğan zamanında da seçimlerin birincileri genellikle atanmamıştı.
PEKİ, NE OLDU ŞİMDİ?
Saray atamaları sorun mu çözdü? Hayır, daha derin ve üstelik liyakat ve akademik bilimsel sorunlara yol açtığı gün gibi ortada.
Zaten mesele “Aman öğretim üyeleri arasında bölünmeler oluyor, seçimlerde bunu önleyelim” değildi.
Cumhurbaşkanı, tüm atamaların kendine ait olmasını seven bir lider. Neden üniversite rektörlerinin atamasını kendisi doğrudan yapmasın?
Bu daha garantili bir “benim rektörüm” süreci.
Ayrıca atayacağı kişinin o üniversiteden de olması gerekmiyor. Dışarıdan birini de (Mesela M. Bulu gibi) getirip üniversitenin başına oturtabilir.
Partide görev yapmış politikacıları da getirip mesela Dokuz Eylül gibi üniversitelere atar.
Yani bunun için üniversiteye hesap mı verecek!
Kimmiş buna itiraz edecek öğretim üyeleri, öğrenciler, çalışanlar!
BÖYLECE ÜNİVERSİTELERİN DÖNÜŞÜMÜ HIZLANDI
Rektörlerin pek çoğu, tıpkı AKP iktidarı gibi davranmaya başladı üniversitelerde.
Kadrolaşmalar... Har vurup harman savurmalar... Yakın aile ilişkileri içinde üniversitelere insanlarını doldurmalar...
İstifa etmesini istediklerine aylar boyunca mobbing uygulamalar...
Kadro doldurmalarda, atamalarda iktidara yakınları seçmeler...
Rektörlerin pek çoğu kendilerini atayanın suretleri gibi.
SİSTEM KÖTÜ... SİYASİLEŞTİ TAMAMEN
Eskiden de kötüydü, şimdi daha kötü oldu.
Normal olan, üniversitelerin başına, üniversiteyi bilimsellikte, araştırmada, çevreye ve ülkeye hizmette hızla yükseltecek, nitelikleri yüksek veya yönetim profesyonellikleri açık ve seçik, üniversitede liyakate öncelikli önemi verecek insanları getirmek gerekir.
Bu doğrudan ülke meselesidir, Cumhurbaşkanı’nın siyasi tercihleriyle zerre ilgili olmaması gerekir.
Bunun için mütevelli heyetleri olmadığından devlet üniversitelerinin bizzat arayışa çıkması gerekir. Senatolar bu arayışı üstlenebilirler mi, bilmiyorum. Üstün nitelikte insanları seçebilir ve rektör olarak kendileri atayabilir.
Bakın sandık konsun, en çok oyu alan rektör seçilsin demiyorum.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları