‘Tezkere’ye hayır’ doğru mu?
Orhan Bursalı; İktidarın, ABD’nin bir PKK devletçiği yaratmasını engellemenin tek yolu, Şam ile işbirliği yapmak ve Şam’ı zayıflatmak değil güçlendirme politikasına dönmesidir. ABD yalnız kalır.
Bir başka Suriye politikası olan bir partinin, iktidarın kuyruğuna takılarak, üstelik iki yıllık ve içinde “yabancı askerlere ülkede yer açmayı” öneren tezkereye evet demesi, kendisiyle derin çelişkiler içerirdi.
CHP ve lideri, bir başka Suriye politikası öneriyor. “Şam ile konuşacağız, ülkesinin coğrafi ve siyasi bütünlüğünü sağlaması için işbirliği yapacağız, bölgede barış ve işbirliği politikalarına öncelik vereceğiz, yabancı güçlerin Suriye’den ellerini ayaklarını çekmesini istiyoruz” biçiminde açıklamalar yaparken öte yandan ülkesini Suriye çıkmazı içine sokan bir iktidara, tezkere onayı ile bu politikalarını aynen sürdürmesi için destek vermesi beklenemez.
Bu bakımdan CHP’nin tezkereye hayır demesi politikalarıyla tutarlıdır.
Kaldı ki AKP hep dayatma peşindedir.
Bir ulusal konu olarak tezkereyi gündeme getirmemiş, Meclis’teki partilerle bu konuda görüşme yapmaya ve uzlaşı sağlamaya tevessül bile etmemiş, kendi belirlediği tezkerenin içeriğini dayatmıştır.
YENİ BİR SURİYE POLİTİKASI
Şu andan itibaren ülkenin yeni bir Suriye politikasına şiddetle ihtiyacı var.
İktidar, bir yandan PKK-YPG’nin Amerikan şemsiyesi altında bir özerk - devletçik yapılanmasından şikâyet ediyor. Öte yandan Suriye’nin parçalanmış haline destek veriyor.
Türkiye’nın sınır güvenliği ancak güçlü bir Suriye hükümetinin siyasi ve coğrafi olarak ülkesinde tek otorite olmasıyla sağlanabilir. İktidar bunu bilmiyor mu? Biliyor.
Sınırlarımızda PKK- PYD değil, Suriye ordusunun güvenliği sağlamaya başladığı zaman işler yoluna giriyor demektir. Suriye’de bir merkezi otorite olmadığı sürece, Türkiye terör ile karşı karşı kalacaktır, ABD’nin Suriye’yi parçalama, orada İsrail ve kendisi için bir güvenli kale yaratma politikasına hizmet edecektir.
İktidarın, ABD’nin bir PKK devletçiği yaratmasını engellemenin tek yolu, Şam ile işbirliği yapmak ve Şam’ı zayıflatmak değil güçlendirme politikasına dönmesidir. ABD yalnız kalır.
Ama iktidar bunu istemiyor. ABD’ye, gel Suriye’ye daha kesin ve bizimle birlikte gir, ikimiz de hedeflerimize ulaşalım, diyor.
Bu hele, çok tehlikeli bir politikadır. ABD’nin Suriye’ye daha büyük müdahalesi Rusya ile ABD’yi (Türkiye desteğiyle) karşı karşıya getirmek anlamına gelir. Bu, bir savaş tehlikesini hemen yanı başımızda tırmandırmaya götürür.
EKONOMİK KAZANÇ VE BÜYÜK KAYIPLAR
Şam ile anlaşarak yeni bir politikaya başlangıç yapmak, Suriye’nin yeniden inşası, işbirliği, ortaklık ve dayanışma kapısını hızla aralayacaktır. Tıpkı, Suriye’ye savaş ilan etmeden önceki kardeş ülkeler ilişkileri çerçevesinde gelişen ticari, siyasi, sosyal ve bilimsel ilişkiler gibi.
Ortadoğu’da barışın inşası, Suriye’de savaşın bitirilmesi ve bu ülkenin yeniden ayağa kalmasından geçiyor.
Mültecilerin de yavaş yavaş inşa edilmekte olan ülkelerine gönüllü geri dönüş kapısını aralar.
Kendi komşularıyla ilişkilerini adeta donduran bir iktidarın, ülkeye bir yardımı olamaz, sadece her şey kayıp yazar.
Ayrıca, iktidarın Suriye’de sürdürdüğü askeri politikanın, Suriye’de kontrol altında tutulan bölgelerdeki büyük harcamaların, uyduruk “Suriye Milli Ordusu”na yapılan harcamaların ülkeye maliyetinin ne kadar olduğu konusunda herhangi bir bilgi var mı?
Yılda 25 mi, 50 mi yoksa 100 milyar TL mi?
Türkiye’nin teröre karşı yeni bir Suriye politikasına şiddetle ihtiyacı var.
Suriye, iktidarın seçim kazanma, var olma aracı olamaz, bu nedenle yeni bir Suriye politikasının kapısını açan CHP’nin tezkereye ret oyu anlamlıdır.
CHP, bu politikasını çok açık seçik anlatmalı... Anlatamazsa, iktidar üzerlerine daha güçlü gelir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları