Türkiye tecritten çıkabilir mi? Hoşa gitmeyecek öneriler
Orhan Bursalı: İktidar “hukuk reformu” açıklamasını sanırım AB ile ilişkiler açısından gündeme getirdi. Ama bu “reform” yargının iktidara bağımlılığına hiçbir çözüm getirmiyor ve demokratik bir hukuk devletinin yolunu açmıyor.
Üçüncü yazımızda, ülkenin sürüklendiği çok tehlikeli uluslararası tecridi nasıl kırarız konusuna gireceğim. Çünkü olay çok büyük; “gireriz, vururuz, yıkarız” gibi, veya ABD’nin büyük tehdidi karşısında boyun bükerek pasif bir rol benimsemekle veya Fransa’nın emperyalist lideri Macron’a afra tafralı davranmakla ülkemiz bu işin altından kalkamaz.
İktidar, daha doğrusu tek başına iktidar olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika saplantıları ve iç politikada özgürlüklere karşı direnci, içine girilen çıkmazın ana nedenidir. Meselemiz ülkemizdir, Cumhurbaşkanı’nın direnci giderek anlamsızlaşıyor ve ülkemizin aleyhine işliyor.
Trump’a karşı ittifak
En önemli konu olarak, dünyada elinden yitirmeye başladığı ekonomik çıkarlarını ve liderliğini silahla, savaş tehdidiyle geri almaya çalışan ve herkesi tehdit eden Trump’a karşı bir demokrasi cephesi oluşması zorunluluğunu gündeme taşımak gerekir.
Böyle bir Trump karşıtlığı için uygun ortam var. Özellikle Trump ile Avrupa Birliği arasındaki çatışma bu olasılığı güçlü bir şekilde gündeme getiriyor. Tamam, AB’nin açıkça Trump’a “savaş” açması, 70 yıllık müttefiklik ve bugüne kadarki küresel ortak çıkarlar açısından tarihsel zorluklar içeriyor.
Ama AB’nin bir Avrupa ordusu kurma planının yürümekte olduğunu biliyoruz.
NATO fiili olarak aslında ayrışmış durumda: ABD ve Avrupalılar.
Trump Avrupa’ya, Rusya sizin düşmanınız diyor ve ilişkilerini kesmeye ikna etmeye çalışıyor. Özellikle Almanya Rusya ile ilişkileri daha yumuşak zeminde tutma çabasında ve kuzeyden doğalgaz boru hattı bu sayede gerçekleşiyor. Trump’ın yumurtladığı son cevher “Yık gitsin boru hattını, petrolü benden al” oldu.
Bu arada iki kıta arasında ticaret savaşları, büyük şirketlere karşılıklı milyarlarca dolar ceza kesmeler, çok yönlü gerilimleri dışa vuruyor.
Avrupalı NATO ülkeleri, S-400’ler konusuna, Türkiye’nin ulusal tercihi gözüyle bakıyor. Ama tüm bunlara rağmen, AB ile Türkiye arasında koşulları var olan doğal bir ittifak yok gibi. Bir engellilik var.
Tecridi kırmanın ilk yolu
Bunun başlıca nedeni, özgürlükler, keyfi hukuk, yargıda iktidara bağımlılık.
Bu durum Türkiye’nin AB’ye karşı elini son derece zayıflatıyor.
Türkiye bu engelleri bertaraf etmeli ve Avrupa ile çok yönlü büyük bir ittifak politikasına yönelmeli. AB üyeliğini bir kenara bırakın. Salt Savunma Paktı açısından Türkiye AB için değerli.
İktidar “hukuk reformu” açıklamasını sanırım AB ile ilişkiler açısından gündeme getirdi. Ama bu “reform” yargının iktidara bağımlılığına hiçbir çözüm getirmiyor ve demokratik bir hukuk devletinin yolunu açmıyor. RTE’nin eline geçirdiği yargıya yasal özerklik vermeye yanaşmıyor; iç rakiplerini istediği zaman derdest edecek koşullardan vazgeçmiyor.
O zaman, AB ile geniş ve çok yönlü bir ittifak söz konusu olamıyor.
Özgürlük, hukuk devleti, bağımsızözerk yargı; ülkenin tecritten kurtulmasının yolunu açacak ana halkadır.
İkincisi Suriye şizofrenliği
İdlib’de Suriye ordusu ile TSK karşı karşıya.. Karşılıklı top atışları dönemine girildi. Büyük bir tehlike! ABD ve Türkiye, Suriye’nin bütünlüğünde iki ana engel olarak ortada. Ama ABD ile Türkiye müttefik değiller ve olamazlar. PKK konusunda karşıtlar.
Türkiye’nin Suriye politikası şizofrenik bir yapıda. Ciddi bir tedaviye muhtaç.
Lafta Suriye’nin bütünlüğü diyor Ankara, ama fiiliyatta ülkesinin bütünlüğünü sağlamaya çalışan Şam- Esad’ı düşman kabul ediyor.
Bu düşmanlık, sonuçta, Suriye’nin Kürt bölgesindeki meselesinin de Türkiye aleyhine çözümü potansiyelini büyütüyor.
Dış politika, en güçlü olasılıklar ve gerçekleşebilecek öngörüler üzerine kurulursa, ülke yararına çözümlere yol açar.
İdlib’i elinizde tutamazsınız, HTŞ gibi sizin de terör örgütü kabul ettiklerinizin varlığını güçlendiremezsiniz. Şam’ın yaptığı bir yurt savunmasıdır.
Suriye’de ABD’yi zayıflatan değil, güçlendiren bir politika izliyorsunuz. Bu ülkenin aleyhinedir.
Bu politikanız ABD’nin, o çok karşı çıktığınız “Binlerce kilometre uzaktan burada ne işiniz var” söyleminizi anlamsız kılıyor ve Trump’ın Ortadoğu’ya müdahalesini artırıyor.
180 derece politika değişikliği, Türkiye’yi kapandan ve tecritten kurtaracak tek çaredir. Suriye ile hemen dostluk, orada durumu radikal biçimde değiştirecek ve AB’yi de buna zorlayacaktır.
Tüm bunlar için aslında yeni bir bakışa ve yeni bir iktidara ihtiyaç var.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları