Ülkenin çok ciddi rektör sorunu var, yıkmak mı yapmak mı?
Orhan Bursalı: Pek çok kararın üniversite senatosunda alınması gerekirken, o kurulda çoğunluk sağlayamayacağı için, senatoyu saf dışı bırakmış durumda. Hocaların bir kısmını üniversiteden attı.
Üniversitelere Cumhurbaşkanı’nın atadığı rektörler çoğu yerde büyük sorunlar yaratıyor.
En büyük sorun şu aşamada Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanıyor. Rektör bey, üniversite yasasına, kurallarına da aykırı davranıyor. Hemen hemen aldığı kararları (kendisinden önceki altı aylık rektör kararları da dahil) mahkemelik olmuş durumda.
İTÜ’de görülmemiş bir olay yaşandı. Atanmış rektör, İTÜ’de iyi işler yapmış eski rektör Prof. Gülsün Sağlamer’in üniversiteye girmesini engelledi. Kapıda, “Giremezsiniz içeri, rektörlüğün emri var” soytarılığıyla karşılandı. Sağlamer, üniversitede bilimin, araştırmacılığın gelişmesi için önemli katkılarda bulunmuş, üniversiteye muazzam bir merkezi kütüphane kazandırmıştı.
Rektör bey ayrıca Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü’nden, bulunduğu binayı hemen boşaltmasını istedi. Oraya taşınmaları 1.5 yıl olmuştu. Emrettiği bina ise deprem riski taşıdığı için yıkılması gereken bir bina. O binayı yıkmak ve yeniden yapmak yerine, akademisyenlerin topunu oraya gönderdi. Sanırım Avrasya Enstitüsü’nde sevmediği bilimciler var.
ÇOK İYİ AKADEMİSYENLER
Fakat bu enstitü, yüksek nitelikli araştırmaların yapıldığı bir yer. Stanford Üniversitesi’nin yeni yayımladığı, dünyada 100 bin en iyi araştırmacılar listesinde çok sayıda bilimci var. Türkiye’den listede yer alan 1149 araştırmacı arasında, ilk yüz kişilik listede Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü’nde çalışan üç bilim insanı görülüyor: Celal Şengör, Aral Okay ve Oğuz Okay! Ayrıca bakıyorum, oradaki bilimcilere son yıllarda çoğu yabancı bilim kuruluşlarınca onlarca ödül verilmiş. Enstitü çok disiplinli ve ülkemizde alanında bir ilk ve benzersiz: Jeoloji, jeomorfoloji, jeofizik, meteoroloji, deniz bilimleri, geomatik, çevre, arkeoloji ve biyoloji.
Akademisyenler zoraki taşındı ama ne klimaları var ne laboratuvar ortamları.
AKP’NİN ADAMLARI HEPSİ
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektöriçesi önceleri AKP başkan yardımcılığı yapmıştı; üniversitesini de buna uygun yönetiyor ve derin sorunlar yaratıyor. İktidara uygun olarak üniversitede sebze dükkânı açmıştı üstelik! Ege Üniversitesi’nde benzer derin şikâyetler var. Diğer rektörlerin atanmalarında da aranan en önemli kriter, iktidarın sözünden dışarı çıkmayacak biri olması. AKP ile yakın ilişki içinde bulunmuş olanlar sayısız. Bazıları bakıyorsunuz, tüm ailesini üniversiteye taşımış.
BÜ’ye atanan M. Bulu AKP’li! Şimdiki atanmış kişi de Bulu’nun yardımcısıydı! O da rektörlük için başvurmuştu ama Saray Bulu’yu seçmişti. Söylenti o ki Bulu’nun uzaklaştırılmasında hurafeler işin içine karışmış. Bulu beceremiyor, o işi en iyi yapacak kişi budur denerek atanmış. Bulu, acaba ayağının kaydırıldığını düşünüyor mu?
Pek çok kararın üniversite senatosunda alınması gerekirken, o kurulda çoğunluk sağlayamayacağı için, senatoyu saf dışı bırakmış durumda. Hocaların bir kısmını üniversiteden attı.
Üniversite, siyasetin çiftliğine dönüştürülüyor. Mesela genel sekreterliğe getirilen kişi kamu başdenetçisi, iki kez AKP milletvekilliği yapmış Şeref Malkoç’un yeğeni Nedim Malkoç. İktidarın kurduğu ve adamlarının yönettiği Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nden o koltuğa oturtuldu.
YENİ BİR BULU HİKÂYESİ
Ama o da ne! Bir Bulu öyküsü daha patlıyor! Boğaziçili mezunlar, Malkoç’un yüksek lisans ve doktora tezlerini araştırdı ve akademik unvan elde etmek için çok ciddi derecede kaynak göstermeden başkalarının tezlerinden intihal yaptığını görerek yüksek lisans ve doktora aldığı üniversitelere durumu bildirdiler. Tabii, bu haberler de “kişilik hakları” öne sürülerek mahkemece engellendi. Aman gerçek ortaya çıkmasın!
Rektör biliyorsunuz, aileyi koruma yasası kontenjanından yararlanmak için başvurdu ve pek çok öğrencinin kendisine yaklaşmasını yasaklattı. Neden de bazı öğrencilerin arabasının üstüne çıkması! Bu da üniversite tarihinde bir ilk oldu.
Rektör için 15 kadar dava açılmış durumda. Cumhurbaşkanlığı’nca, yasalara aykırı olarak atanan hukuk ve iletişim fakültelerinin iptali için de dava açıldı.
Pek çok üniversiteye atamalarla adeta buldozer sokulmuş gibi. Büyük huzursuzluk var. Rektörün görevi, üniversitede huzuru sağlamak, akademisyenler ve öğrenciler için en rahat ortamı sağlamak ve her konuda niteliği yükseltmek iken huzursuzluk ve verim düşüklüğü kaynağı oluyorlar.
Rektör atama nasıl Cumhurbaşkanı’nın eline geçti, ne söylendi ne oldu.. Bunu da yazmak gerekir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları