Vurun kazmayı orta sınıfın beline
Orhan Bursalı; AKP’nin ham oyunun yüzde 25 civarında seyretmesinin bir nedeni de budur. AKP, iktidarının önemli bir diliminde, ülkeye bol paranın girdiği zamanlarda bu kesimlere epey para aktardı.
Bir ülkeyi demokrasi, insan hakları, adalet, özgürlük gibi kavramlar etrafında anlamlı ve yaygın olarak birleştirecek olan orta sınıftır. Orta sınıf milletlerin - ülkelerin belkemiğidir. Doğan Kuban Hocam, son yıllarında Türkiye’yi ayakta tutan “kaya sınıftır” kavramını ortaya atmıştı. Bu kavramı da kalça kırığı için birkaç ay yattığı üniversite hastanesindeki görevlileri ve çalışmalarını gözlemleyerek üretmişti.
Demişti ki o zaman, “Orhan, yukarıda siyasiler birbiriyle sonuna kadar tepişebilirler ama bu tepişme burayı etkilemiyor, herkes işini bildiği kadar iyi, tıkır tıkır yapıyor. Ayrışma burada yok. Hastanedeki bu gözlemi toplumun işini bilen zenaatçısı, sanatçısı, iyi ustası vb. orta sınıfına kadar hepsine yayabilirsin. Ülkeyi ‘kaya sınıfını’ oluşturan bunlar ayakta tutuyor…”
Bu düşüncelerini de yazdı. Bu yazılarını yeniden paylaşmalıyım.
Nitekim, bu “kaya sınıfı”nın yine sağlık sektöründeki üyeleri, üç yıla yakın süren korona pandemisi boyunca, üstelik büyük kurbanlar vererek ülkeyi ayakta tuttular. Sopa yiyerek, ölerek, yaralanarak… İktidarın, sağlık politikasıyla onları hem aslanların ağzına atmasına hem de en iyi yetişmiş, eğitimli insanlar oldukları halde ücretlerini düşük tutmasına rağmen...
ORTA SINIFIN ÖNEMİ
“Kaya sınıfı”, orta sınıfın bir parçası veya çok daha geniş bir perspektiften bakarsak ta kendisidir.
Orta sınıf, ülkenin sağlam yürümede ve ayakta kalmada güvencesidir. Üstyapısal normların da önemli ölçüde savunucusudur.
Orta sınıf nedir? Çok basitçe, kazandığı gelirle kendisini ve ailesini rahat geçindiren, tasarruf yapabilen sınıftır. Bu ay nasıl ay sonunu getireceğiz, nasıl geçineceğiz, çocukların eğitimini karşılayabilecek miyiz, ayda iki kez en azından lokantaya gidip yemek yiyebilecek miyiz, tatile çıkabilecek miyiz, tiyatroya, sinemaya, konsere eğlenceye ayda bir iki kez gidebilecek miyiz… gibi derdi olmayan ve bunları karşılayabilecek geliri olan sınıftır.
Türkiye’de bu sınıf büyük değil. Temel demokrasi ve üstyapının evrensel ölçekte ülkede tayin edici durumda olmamasının temel nedeni de bu mudur?
Her ekonomik kriz bu sınıfın beline vurur. Harcamalarını küçültür, dertlendirir, gelecek endişesi içine sokar, ekmeğini düşündürür…
ORTA SINIF ALTI VE KRİZLER
Fakat daha önemlisi, ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan, orta sınıf altındaki toplum kesimleridir.
Nüfusun ve seçmen kitlesinin de çoğunluğunu oluştururlar, dolayısıyla üstyapı sorunları onlar için hep geri plandadır. Seçim sonuçlarını esas belirleyen kitledir.
Türkiye’nin temel bir meselesi, bu orta sınıf altındaki büyük kesimi küçült(e)memesidir.
Bu kesimin yüzde 10-20’si orta sınıfa dönüştürülüp gerçekten orta sınıf olabilseler, ülkede siyasetin de rengini değiştirebilirler.
Ortanın altındaki bu sınıf, kültürel olarak da geridir. En alt kesimleri her zaman geçim derdinde olduğu için kültürel -siyasi- üstyapı sorunlarıyla hiç ilgili değildir.
Orta sınıf ve hemen altının önemli bir kesimini esnaf oluşturduğu için, işi gücü parayladır. Her ne kadar kapitalizmin gelişmesi bu esnaf kesimini küçültüyor olsa da hâlâ ülkede çok yaygındır. Esas olarak da sağa eğilimlidir, devletin ve siyasi iktidarların vereceği rantları da gözler.
Ülke ekonomik krizlerden başını alamadığı için siyasi iktidarlar bu sınıfların gelişimini, ekonomik dertlerden kurtulmalarını adeta istemez. Krizler bu kesimleri genellikle de iktidarlara bağımlı tutar, hep iktidarlardan beklenti içine sokar.
NEDEN YÜZDE 25’TE?
AKP’nin ham oyunun yüzde 25 civarında seyretmesinin bir nedeni de budur. AKP, iktidarının önemli bir diliminde, ülkeye bol paranın girdiği zamanlarda bu kesimlere epey para aktardı.
Ayrıca kendi “orta sınıfını” yarattı. Bugün bile hâlâ yaptığı sıradan atamalarla, devlet olanaklarını peşkeşlerle bu sınıfını geliştirme çabası içinde.
Yüzde 25’lerde tutunmasının nedeni de budur.
Türkiye’nin büyük çoğunluğu her zaman yoksul diyebileceğimiz bir ortamda tutuldu.
Ben, krizleri, sağcı iktidarların seçmeni, toplumu, “devlete” dolayısıyla sağcı iktidarlara bağlı tutmasının ve istediği gibi yönlendirmenin kasıtlı aracı olarak görme eğilimine girdim.
***
Perşembeye konuyu başka bir açıdan sürdüreceğim. Bu tahlilin sayısallaştırılmasına yardımlarınızı beklerim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları