Ya cesur olacaksın ya da
Orhan Bursalı; Beyefendi ise yeni diktirdiği lüks elbisesi içinde, milletle alay eder gibi, ülkeyi dünyada 10 ülke arasına sokacağım diyor ve 2023’ü işaret ediyor. Böylesine bir fütursuzluk.
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde, belki de 1960 öncesi DP dönemini de katarak söyleyebiliriz ki, bu kadar derin toplumsal ve ekonomik varoluş meselesinin diplerine sürüklenmemişti. Çırpınıyoruz. Bölünmüşlük ve nefret dahil.. Lüks arabasının içine kurulmuş, sakalları salmış bir aşağılık, 10 milyonuz, reis ve iktidar için cehenneme döndürürüz burayı yakarız yıkarız, diyebilecek ve bunu sosyal medya hesabından paylaşabilecek kadar...
İktidar, ülkeyi aşırı zengin ve aşırı yoksul diye de ikiye böldü ve aldığı tüm ekonomi kararları bu bölünmüşlüğü kasıtlı olarak artırıyor. Toplumun geniş kesimleri hiç bu kadar derin bir yoksulluk, gelir düşüklüğü ve ayı nasıl geçirebileceğim çaresizliği içine yuvarlanmamıştı.
FOKURDAYAN TOPLUM
Göçmen, sığınmacı veya mülteci sorunu da iyice su yüzüne çıkarak bunların üzerine bindi ve ülkeyi sarsan bir nitelik kazandı.
Beyefendi ise yeni diktirdiği lüks elbisesi içinde, milletle alay eder gibi, ülkeyi dünyada 10 ülke arasına sokacağım diyor ve 2023’ü işaret ediyor. Böylesine bir fütursuzluk.
Fütursuzluk, artık iktidarı denetleyebilecek hiçbir yasal, hukuki, anayasal, parlamenter gücün kalmamasından ileri geliyor.
HEPSİ DENETİM ALTINDA.
Dipte ise kaynama var. Fokurdayan bir toplum.
Seçim olur mu?
Eğer yapılabilecekse, seçimlere bir yıl var.
Fakat iktidarın aldığı tüm ekonomi kararları, krizi daha da derinleştirmeye, çöküşü hızlandırmaya, tamamen ekonomik bir kaos yaratarak yönetilemez bir toplumsal yapının iyice ortaya çıkmasına yönelik.
Reis, anayasada kendisine tanınan “ekonomik kriz” nedeniyle seçimleri ertelemeye doğru yelken açmış gibi. Altı ay erteleyebilir, Meclis’teki çoğunluğu ile bu ertelemeyi sürdürebilir. Bunu daha önce yazmıştım. Ve o noktada duruyorum, çünkü tüm ekonomi adeta o hedefe doğru yol alıyor.
ÜLKE KASTEN DEĞİŞTİRİLİYOR
Muhalefet liderleri, tamam, toplumun çeşitli kesimleri ile sürekli iletişim halindeler, demeçleri sert, ama bu yeterli değil.
Daha cesur, çözüme odaklı kararlar gerekli gibi.
Şu sırada göçmenlerin toplumun her türlü yapısını allak bullak eden durumu ve iktidarın “göndermeyeceğiz” politikası, çatışmacı bir gidişe yol açıyor.
Ülkenin toplumsal, kültürel, etnisite bileşimini, kasten planlanarak, milletin iradesi çiğnenerek değiştirmeye yönelmiş politika ile karşı karşıyayız adeta.
Ve bir Anadolu toplumuna Arap din anlayışı ideolojik aşısı da bunun cabası veya esas fikirlerinden biri.
İKTİDARA GELİNCE: BİTMİŞ SÖYLEM
Mesele, muhalefetin iktidara gelince iki yıl içinde göndereceğiz açıklamasının çok ötesine taşmış durumda.
Nasıl yapacaksınız?.. Somut adımlar atılmalı ve örnek verilmeli..
Mesela Meral Hanım ve Kemal Bey, bir program üzerinde anlaşarak, uçağa atlayıp Esad’a, Şam’a gitmeli; Türkiye ile Suriye arasındaki sorunları ele alan ve çözen, bu bağlamda göçmenlerin önemli bir kesiminin geri dönüşünü mümkün kılacak akli bir eylemde bulunmalı.
İktidar ve gelecek için, sorunu çözme iradesinde büyük politika izleyeceksiniz.
Cesur politikalar gerekli; korkusuz!
İktidarın cesur göçmen politikalarına kontra, gerçek çözümleri ortaya koyacak kadar korkusuz..
DİREKSİYONA GEÇMELİSİNİZ
Tam da şimdi, mülteci meselesinde vakit geçirmeden, meselenin ırkçı siyasi çözüm boyutlarına sürüklenmesine fırsat vermeden... Çözüm direksiyonuna oturarak.
Bu konu, seçim olsun, iktidara gelelim, o zaman bakın nasıl çözeriz, meselesini katbekat aşmış durumda.
O artık eskimiş bir düşünce.
Bu düşünce içinde eşelenip durmak, iktidarın politikasına veya ırkçı büyük dalgalanmalara mahkûm olmak demektir.
Sanırım o noktadayız...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları