Tarih:
06.09.2016
‘Yeniden Milli Kurtuluş’.. Nereye bakacağınızı yazıyorum!
Orhan Bursalı; Oysa sanayi, kalkınma, yerlerde sürünüyor. İşsizlik diz boyu, yoksulluk düşmüyor. Gelirler arasında uçurum, artık Allah ne verdiyse!
İktidar mensuplarının dilinde “yeniden milli kurtuluş savaşı veriyoruz..” lafı eksik olmuyor ya, bu kez konuya farklı bir açıdan yaklaşacağım. Türkiye Cumhuriyeti, bugün tvit tarihçiliği yapan uyduruk insanların alaya almaya çalıştığı Zafer’le gerçekleşti. Atatürk, Kurtuluş’tan sonra Kuruluş’un tüm temellerini attı. Ne isterseniz! Hava-uçak sanayisine kadar! Araştırma birimlerine, sanayiye, tarımın nasıl yapılacağına kadar (mesela AOÇ)!Araya İkinci Dünya Savaşı girdi ne yazık ki ve 1950’den itibaren de ülkeyi inşa, sanayileşme, kalkınma iradesi, Amerikan Marshall yardımı alçaklığına terk edildi. Atatürk’ün kalkınma projeleri çöpe atıldı, birbir kapatıldı, bize plan değil pilav lazım lafı ünlüdür!
O dönemin iktidarı da, tıpkı bu dönemdeki gibi, kalkınmayı yollar, bulvarlar yapmak gibi gösterişli projeler olarak algıladı ve uyguladı… Bugünkü iktidar bu açıdan Menderes dönemiyle bir dejavu halindedir! Ülkemizdeki sağ iktidarların neredeyse tümü görülür gösterişli eserlerle zamanını geçiriyor.
Oysa sanayi, kalkınma, yerlerde sürünüyor. İşsizlik diz boyu, yoksulluk düşmüyor. Gelirler arasında uçurum, artık Allah ne verdiyse!
Neden ekonomi değer üretemiyor? Buna bakacağız şimdi.
Hamal geliri ile CEO geliri farkı
Günümüzde, ekonominin üretim değerini anlamanın en önemli kıstası, ne kadar yüksek teknoloji ürettiğiniz ve ne kadarını ihraç ettiğiniz.. Bu, mesela 100 TIR’lık düşük ve orta teknoloji mal ihracatıyla elde ettiğiniz değeri, 1 TIR yüksek teknoloji mal ihracatıyla elde edersiniz, getirisi, yani katma değeri çok yüksektir.. Hamallık yapmakla, yaratıcı bir mühendisin ve bir şirket CEO’sunun gelirleri arasındaki fark gibidir!
Şimdi aşağıdaki tabloyu inceleyin. Bu tablo, ekonomimizin ürettiği yüksek teknoloji ürünlerinin değerini $ olarak gösteriyor. Parantez içinde de imalat sanayii toplam değeri yazıyor:
2009: 9.427.548.253 (271.074.319.262)
2010: 10.577.769.478 (348.720.697.817)
2011: 11.063.669.845 (415.980.446.840)
2012: 10.015.360.718 (417.625.580.049)
2013: 10.035.061.591 (448.750.596.303)
Ne okuyorsunuz yukarıda?
1) Yüksek teknoloji üretiminin değeri (%) 5 yıldır sabit..
2) İmalat sanayii içinde yüksek teknolojinin payı yüzde 2-2.5 dolayında sabit.. Dahası 2009 ve 2010 yıllarına göre payı daha düşmüş.
3) Yani düşük ve orta teknolojiye dayalı üretim yapısı artarken, yüksek teknolojinin gelişiminde tık yok!
4) Bu şu demek: Dünya iyi ve kaliteli mal ve hizmet üretiminin peşinde. Para orada. Müşteri de öyle. Siz bu alanda çok azsınız. Dolayısıyla yükte ağır- pahada hafif mal üretiminizle yetiniyorsunuz. Düşük ve orta teknolojide ise rekabet kıyasıya, genellikle de siz mal satmak için fiyat kırmak zorunda kalıyorsunuz. Aynı paraya daha fazla üretim.
Şimdi bir tablo daha. Yüksek teknoloji ürün ihracatının toplam imalat sanayii içindeki payı ne kadar? Bunu üyesi olduğumuz OECD ülkeleriyle kıyaslamalı görelim:
2015 oranını yüzde 2.2 görüp de gelişme saymayın. 0.3’tesiniz 6 yıldır. Bak OECD ortalaması değişmiyor onlar da yerinde sayıyor hiç demeyin, ikinizin arasındaki muazzam farka bakın!
Yetiş padişahım!
Yeniden milli kurtuluş savaşından bahsediyorsunuz, Türkiye için bu, yüksek teknoloji üretim ve ihracatını OECD ülkeleri ortalamasına yükseltme çalışmasıdır! Bu konuda yaptığınız hiçbir şey yok! Gösterişli yeraltı tünellerinizin ve başı göğe eren köprü kanatlarınızın ise buna hiçbir katkısı yok.
Rehber aldığınız batan Osmanlı padişahı kafası mı bunu gerçekleştirecek. Ekonomide saplanmış kalmışsınız düşük teknolojik yapının içinde..
14 yıldır ürettiğiniz ise özellikle son 8 yıldır kaos, gözyaşı, kamplaşma ve parçalanma!
Not: Verileri Bayram Ali Eşiyok’tan edindim. Bu anlamda ortak yazar sayılır, teşekkür.
BİR KİTAP: GÜNE BAŞLARKEN
HalkTV’nin temel direklerinden, program yapımcısı Semra Topçu’nun kitabı epeydir masamda duruyordu. Güne Başlarken- Hafızayı Taze Tutmak başlığıyla, özellikle 2015 yılının iki büyük ve anlamlı sonuçlar üreten seçimleri 7 Haziran - 1 Kasım arasındaki yaşananları, hem siyasi hem toplumsal anlamlarıyla birlikte, kayıt altına alıyor Topçu. 7 Haziran devrilen bir AKP iktidarı ve 1 Kasım ise yeniden kurulan AKP iktidarı.. İktidar olamayan bir muhalefet ve iki dönem arasında yaşanan büyük olaylar.
Semra Topçu, kendi kayıtlarını -düşüncelerini -duygularını yazılarıyla yansıtırken, önemli düşünce insanlarıyla (mesela Sabih Kanadoğlu) yaptığı söyleşilerle tarihe not düşüyor. Eline sağlık diyeyim ve okura anımsatayım.
Orhan Bursalı - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI