85 milyon insan içinden ne çıkartabiliyoruz?
Orhan Bursalı; Bakanlık bütçesinden 600 milyon liranın, kimler olduğuna hiç kimsenin şüphesinin olmadığı bazı dernek ve vakıflara aktarıldığını görüyoruz.
Şimdi belki de tam zamanı: Olimpiyatlarda altın madalya alacak tek sporcu çıkartamamanın eleştirisi yapılıyor. Bunun yanı sıra, bugüne kadar boy gösteremediğimiz bazı branşlarda madalya alamazsak bile başarılı sporcularımızın altı çiziliyor.
Şimdi kalkıp desem ki ülkede liyakat sistemi yerle bir edilmişken, pek çok alanda her şeyi ortalama ve ortalama altına itelemek ve yeteneklerimizi ülkeden kaçırmak gibi bir ortam/atmosfer egemenken ülkeye, sporda ne başarısı bekliyoruz ki?
BAŞKALARININ BAŞARISI
Kolaycılık olur bu kıyaslama, yapmak istemem. Çünkü olimpiyat oyunlarında, tüm ekonomik çöküşe rağmen bizden kişi başı milli gelir, kültür vb. açısından daha ileride olmayan küçük ülkeler, beş sekiz altınla ülkelerine döndüler. Mesela Sırbistan’ın pek çok alanda yüksek yetenekli sporcu yetiştirmesini ve onların olimpiyattaki başarılarını nereye koyacağız?
Demek ki yapmadığımız
umursamadığımız bir şeyler var.
Spor bakanı görevden affını dileyerek çekileceğine, kendine bağlı sportif federasyonların hepsinden hesap soracağını açıklıyor. Nasıl olsa kendisinden hesap soracak kimsenin olmadığını düşünüyor.
Bakanlık bütçesinden 600 milyon liranın, kimler olduğuna hiç kimsenin şüphesinin olmadığı bazı dernek ve vakıflara aktarıldığını görüyoruz.
LİYAKAT VE GÜVEN
İnsan yetiştirmek, dünyanın en zor ve ciddi işidir.
Hiçbir ayrım yapmadan, ülke çapında seferberlikle, layık olanın asla hakkını yemeden, asla siyasi davranmayarak ve müdahale etmeyerek herkesin önünü açabiliyor musun?
Federasyonların tümünün başlarına ve yönetimlerine sadece ama sadece layık olanları getirebiliyor musun ve sporculara gerekli güveni verebiliyor musun?
Çeşitli branşlar için gerekli tesisleri yapabiliyor musun? Profesyonel davranıp sporcuların rahat geçinmelerini sağlayabiliyor musun?
Olimpiyatta madalya tablosu, bu konuda gerekli yanıtı veriyor.
ÖZELLEŞTİRMELERİN TURİZME YANSIMASI
Fehmi Köfteoğlu: “En kötü kamu hizmeti, en iyi özelleştirmeden yeğdir. Kamu, klasik anlamda din, dil, ırk, statü, ekonomik durum farkına bakılmaksınız herkesin yararlanıp alabildiği; özelleştirme ile sağlanan ise adında olduğu gibi; gücü yetenin, konumu ve ilişkileri olanın kullanabildiği/alabildiği hizmettir.
Bir süreden beri İspanya, Yunanistan ve Türkiye’de şimdi de İtalya’da yükselen ‘kıyılar kamunun, plajlar da halkındır’ sesleri özelleştirmenin turizme yansımalarına karşı halkın tepkisidir.
Türkiye’de anayasa, diğer ülkelerde de yasalarda kıyıların kamu malı olduğu, dolayısıyla plajların da halkın olduğu belirtildiği halde, özelleştirme rüzgârı estiği yıllarda buralar da ne yazık ki kamu alanı olmaktan çıkartılıp özel alanlar haline getirildi.
Buraları özelleştirme yoluyla alanlar da bu işi ticaretin esası olan kâr etmek için, kimi yerlerde insafsız denecek düzeyde ücretlerle kullanılabilen hale getirdi. Özelleştirme kamuya değil bir kesime hizmetinin ifadesidir.
Bunun sonucu halkın plajlara giremez duruma gelince tepkiler yükselmeye başladı. Yunanistan’da başlayıp Türkiye ve diğer ülkelere de yayılan ‘havlu hareketi’ bunun ifadesidir.
Haklı talepleri dile getiren eylemlerin yayılması üzerine hükümet ve yerel yönetimler peş peşe düzenlemelere gitmeye başladı.
Bu yönde en hızlı davranıp somut düzenlemeye giden Yunanistan oldu. Hükümet çıkardığı yasa ile kamuya ait kıyılardaki 198 plajda ücret karşılığı şezlong kullanımı, şemsiye kiralanması ve bar açılmasını yasakladı.
Türkiye’de de belediyeler plajları halka açık, verilen hizmetleri ücretsiz hale getirirken hükümet de çeşitli bölgelerdeki plajları yeniden düzenleyip cüzi ücret karşılığında yararlanılabilen ‘halk plajları’ açmaya başladı.
İtalya’da hükümetlerin daha önce özelleştirdiği yerlerde uygulanan yüksek ücretler nedeniyle halkın kullanamayacağı hale gelen mekânlar için yeni düzenlemelere gitmeye hazırlanıyor.
Bunun üzerine ellerindeki yerleri terk etmeyeceklerini söyleyen işletmeler mekânlarını kapatarak ‘şemsiye grevi’ne gitti. Bu, bazı gazetelerde ‘işgalci çeteler’ ve ‘plaj mafyası’nın eylemi başlıkları ile yer aldı.
Yapmamız gereken Yunanistan örneğindeki yasal düzenlemeye gitmek, Türkiye’de örnekleri görülen var olan mevzuatı işletip uygulamaktır.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları