loading
close
SON DAKİKALAR

‘Her şey dahil’ ağır sömürüsü ve yeteneğini kaptırırsan

Orhan Bursalı
Tarih: 13.08.2024
Kaynak: Orhan Bursalı - Cumhuriyet

Orhan Bursalı; Şu anki turist endüstrimiz doğal kaynak tüketimine, emek sömürüsüne ve kıyı yağmacılığına dönüşmüş bir alan. İlkelliğin, açgözlülüğün, acımasızlığın nerelere vardığını gördük ama durduramıyoruz.

İleri teknoloji ve turizm konularındaki yazılara çok sayıda okur tepki verdi. Bu konu okurlar arasında bir farkındalık oluşturduysa, ne mutlu bize. Şimdi bazı okur mektuplarına yer veriyorum.

***

Emel Ebcioğlu: Sayın Bursalı, önce şu Her Şey Dahil Kitle Turizmi uygulamasını ne bir Avrupa ülkesinde ne Japonya’da ne de ABD’de görebilirsiniz. Her yıl milyonlarca insan ülkemize gelip sürüler halinde devasa otellere yerleştiriliyor, o devasa otellerde devasa ölçülerde su, elektrik ve gıda tüketimi yapılıyor; turistler otelden ancak bir ören yerine vs. gitmek için otobüslere bindirilip çıkarılıyor, sonra da evlerine gönderiliyorlar.

Harcadıkları bütün para çoğu yabancı veya yabancı ortakla çalışan otel şirketlerine kalırken oradaki yerel esnafın ve halkın turizmden kazancı devede kulak kalıyor. Her şey dahil tatil paketleri gerçekte otel şirketlerinin “Her Şey Bana” sömürü düzeninden başka bir şey değil. Otel şirketleri hem olağanüstü güzel denizlere ve plajlara neredeyse bedava konacaklar hem de doğal kaynakları ve yerel işgücünü vicdansızca sömürecekler!

Şu anki turist endüstrimiz doğal kaynak tüketimine, emek sömürüsüne ve kıyı yağmacılığına dönüşmüş bir alan. İlkelliğin, açgözlülüğün, acımasızlığın nerelere vardığını gördük ama durduramıyoruz. Bu yaz tatil için Yunan adalarına giden insanlarımız güzel bir protesto örneği sergilediler. Yalnız bazı CHP’li kıyı belediyelerin yapılan yanlışlıkları görmemezlikten gelmeyi tercih etmeleri de öfkemizi katlandırıyor. 

Dünyada turizmin sömürü haline geldiği pek çok ülke tabii ki var ama biz orada olmamalıyız. Kıyılardaki kitle turizmine son verilmeli. Devletimiz kitle turizmi yapan otellere yabancı müşterilerin getirdiği dövize karşılık yardımda bulunuyor, bu da yetmezmiş gibi bağımsız hareket eden turist profilinin tercihi olan ve bulundukları yere renk katan küçük işletmelerin yok olmasına göz yumuyor. 

SULAR ÇEKİLİYOR, SUSUZLUK VE TURİZM

Alim Doğan: Çok önemli bir konu turizm adı altında doğal varlıklarımızın yok edilmesi; bir önemli konu da su haznelerimizdeki azalma. Kaçak kuyularla hazneler boşalıyor. Halk 50 lt/gün su tüketiyorsa belki oteldekiler 3-5 misli daha fazla harcıyor. İklim uzmanlarının sesine kulak veren yok.

Manavgat Irmağı son yıllarda her yaz kuruyor. Sıra Yeşilırmak, Kızılırmak’ta. Susuzluk kapıda. Suğla Gölü çekildi. Beyşehir çekiliyor. Çamlık çayını doğal akışından ayırıp Beyşehir Gölü’ne verdiler şimdi Derebucak ve Çetmi üreticileri susuz kaldı.

HER ŞEY GERİ DÖNDÜRÜLEBİLİR

Yavuz Karahan: Uzunca yıllar Ar-Ge çalışması yaptıktan sonra turizm girişiminde az kazanıp çok kaybetmiş biriyim. Bilinen şu ki Tayyip Bey iktidarı yandaşlarına her çeşit fırsat tanıdığı gibi en güzel kıyılarımızı turizm yatırımı için kolayca tahsis ediyor. Bugünlerde onlara sadece dava açılabilir ve sonunda kaybedilir. Buna karşın ileride çağdaş ve gerçekten milliyetçi bir yönetim seçilebilirse, ulusal referandum düzenleyerek bütün bu haksızlıklar giderilebilir, yurtdışına kaçırılan servetler geri getirilir, kıyılardaki tesisler de Hazine’ye iade edilir. Her çıkışın bir inişi vardır. 

İNSAN SERMAYEN YOKSA...

Dr. Boray Uğraş: 10 yılda aldığımız göçün içinde ne var? Son 10 yılda ne kadar doktor/mühendis yurtdışına gitmiş, kaçı dönmüş? Genel bütçeden Ar-Ge yatırımlarına ayrılan pay nedir? Kullandırılan teşvik/desteklerin performansı, geri dönüşü nasıl olmuş? Teşvik/destek kontrolü yapılmış mı? Bu kadar Hazine teşvik/desteği varken şirketler neden zor durumda?

Yüksek teknolojiye dayalı ürünler üretecek insan sermayen yoksa (Gary Becker-Putnam) zaten yenilgiyi kabul etmişsin demektir.

Bizim orta zekâlılar cennetinde teknoloji betondur, o kadar. Beton mikserin, vincin var mı, gel kardeşim.

Adam Smith’in ünlü serbest piyasa düsturuna en temel karşı çıkış Karl Polanyi’den geldi. Polanyi serbest piyasanın kendi haline bırakıldığında toplumu bozacağını, eninde sonunda ekonominin duvara toslayacağını yazmıştı (Büyük Dönüşüm).  

Türkiye’de uzun zamandır vahşi/yağmacı kapitalizm sürdürülüyor. Normal bir liberal devlet düzeninde bile yağmacılık hoş karşılanmaz. Belçika’daki bir limanı yakınınıza peşkeş çekemezsiniz. Giderek böyle bir düzenden herkes kendi payına düşeni almak ister.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları