Şartsız şurtsuz derken kim kazanıyor?
Orhan Bursalı; Tamam PKK’yi fesh edelim, senin yeniden (ve hep) başkan seçilmene yardımcı olalım ama sen bana/bize ne vereceksin? Siyaset, al ver pazarlıksız olmaz.
Her zaman gerçek durumu saptamalıyız, uyandırılmak istenen algı veya inandırılmak istenenle gerçek durumun örtüşüp örtüşmediğini ancak böyle anlarız.
İktidarın (tabii ki Bahçeli dahil) kayıtsız şartsız silah bırakıp kendini “kapatacağı” iddiaları karşısında; Sırrı Süreyya’nın Öcalan’ın resmi metnine eklediği “mütemmim cüz” olan dipnotu (asıl şeyin ayrılmaz parçası), PKK’nin “Önder özgür kalmalı, kongre toplamaya ve feshedilmeye başkanlık etmeli” mealindeki açıklaması; ne oldukları bilinmeyen siyasal ve hukuki koşullara gönderme yapılması; aslında, İmralı ile iktidar arasında varılan anlaşmanın geniş çerçevesini bize gösteriyor.
Önce kamuoyunun en çok kabul edeceği, sevineceği “Silah bırakılıyor, PKK kendini dağıtıyor” metni servis ediliyor. “Daha ne istiyorsunuz, terörsüz Türkiye işte, analar ağlamayacak” propagandasını dinliyoruz.
Ve Binali Yıldırım anayasadan Türklük lafını çıkartalım, diyerek neler yapılacağını ifşa ediyor.
Hayır, tabii ki PKK’nin kendini feshetmesini ve terörün bitmesini herkes ister. Buna itiraz yok.
Ama PKK’nin gelinen aşamada kendini feshetmesinin de önemi yok. Öcalan’ın saptaması doğrudur: Türkiye’ye karşı silahlı saldırılarla bir şey elde etmesinin olanağı olmadığını ve kendini tekrar eden amaçsız bir kısır döngüye girdiğini söylüyor.
PKK AMACINA ULAŞMIŞTIR
Ama Suriye’deki PYD (Demokratik Birlik Partisi, Salih Müslim) ve YPG’yi (Halk Savunma Birlikleri) PKK yönetmektedir. Bir de SDG ve daha bir dizi başka örgüt de var. Kafayı karıştırmanın anlamı yok: PKK bütün bu örgütleri kurdu ve içinde yaşıyor. Bu örgütler Suriye’nin beşte birini yönetiyor, Amerikalıların koruması altındalar; ne kadar olduğu tam bilinmeyen (60-100 bin) silahlı örgütü/ ordusu var. Şam, dağıt kendini gel Suriye’nin ordusuna katıl diyor.
Özerk bir yönetim kurulmuş, ABD ve İsrailce destekleniyor. Petrolleri var, bağımsız bir eyalet gibi ve devlet olarak ilan edilmesi Suriye’deki gelişmelere bağlı. İsrail kesin tam bir Suriye istemiyor, çok parçalı bir Suriye önümüzdeki süreçte kesinleşecek.
OLSA DA OLMASA DA FARKETMEZ Mİ?
PKK ve lideri, aslında Suriye’deki varlıklarıyla ve devlete doğru gelişme olanaklarıyla başarı elde etmişlerdir.
Salih Müslim, İmralı’nın çağrısı bize değil, bizi ilgilendirmiyor demektedir.
PKK, saydığımız Kürt örgütlerinin içinde, yönetimindedir. Türkiye’ye karşı silah ve şiddete dayanarak hak elde etme iddiası tükenmiştir. Artık Suriye’deki kazanımlarına varlıklarına bundan sonra hep zarar geleceğini görüyor.
Kimse şunu sormuyor: Bu noktada artık PKK olsa ne olur olmasa ne olur! PKK Türkiye’de artık eylem yapamaz, görüşü hayalidir. TUSAŞ’da bu mesajı verdiler. Ama bu terör saldırılarıyla artık bir kazanç elde edemezler.
Sondakika, Bu noktada İmralı yeni bir siyasi stratejiyle sahneye çıkıyor. İktidar ona kapat PKK’yi önerisiyle gidiyor.
Saray bunu biliyor, net görüyor.
SEN BİZE NE VERECEKSİN?
Tamam PKK’yi fesh edelim, senin yeniden (ve hep) başkan seçilmene yardımcı olalım ama sen bana/bize ne vereceksin?
Siyaset, al ver pazarlıksız olmaz.
RTE/Bahçeli Suriye’de değiştiremeyecekleri bu olgular karşısında, içeride kendine bir yarar politikası çiziyor: DEM’le, Kürt seçmenle yeni anayasa ve siyasi kazançlar.
Bahçeli, “DEM”li çaya geçti ani kararla. Cumhurbaşkanının ikna gücü yüksek. Oturup konuştular: İktidardan düşme tehlikesi içindeyiz. Bu bizim için felaket olur. Her şey kontrolümüz altındayken yeniden seçilme koşullarını yaratmanın şimdilik en güçlü yolu DEM’in kesin desteğini almaktan geçiyor.
Ve düğmeye basıldı.
Kayyum atamaları ve baskılar da bir sopa ve kararlılık olarak kullanılıyor.
Otoriter ve keyfi yönetim, işlemeyen bir anayasa ve yargı sistemi ortadayken Kürt siyaseti özgürlük içinde yüzecek!
Bambaşka bir döneme giriyoruz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları