loading
close
SON DAKİKALAR

Bir darbenin anatomisi

Prof. Dr. Ahmet Özer
Tarih: 20.07.2016

Prof. Dr. Ahmet Özer; Her darbe demokrasiye vurulmuş bir hançerdir...

Her darbe demokrasiye vurulmuş bir hançerdir

Benim kuşağımdan olanlar, (hele hele solcu ve devrimciler) darbelerden çok çekti. Vuruldular, asıldılar, sürüldüler, hapislere atıldılar, kimi yurt dışına kaçmak zorunda kaldı, vatandaşlıktan çıkarıldı, kimi işinden gücünden oldu, alileri dağııldı, büyük acılar çektiler. Bir bütün olarak ülke kaybetti, her seferinde Türkiye darbe mekaniğinde geriye gitti, kaybedilen insani ve demokratik değelerin telafisi ya mümkün olmadı ya çok zaman aldı. Bugün bile sağlıklı bir demokrasiye sahip olamamamızın nedenlerinden biri ve belki en büyüğü bu darbelerdir. Tipi, biçimi, amacı meşrebi ne olursa olsun, nerden gelirse gelsin topyekün darbeleri redettik ve lanetledik, bu darbeyi de red ediyor ve lanetliyoruz. Her zaman en kötü demokrasinin darbelerden bin kat daha iyi olduğunu söyledik söylemeye devam ediyoruz.

Darbecilik mekaniği

Ordudaki darbe psikolojisinin tarisel arka planı İttihat Terakiye kadar gider. Gerek Harp Okullarında verilen eğitim, tarihsel kurcu olamnın verdiği psikoloji, yetişirilme biçimi askeri bu ülkenin sınırlarının koruycusu olmanın ötesinde asıl sahibi şeklinde biçimlendiriyor. Kenind göre yapılanları beğenmediği zaman, yönetime el koyma hakkını kendinde görerek, savaşta kullanılmak üzere kendisne verilen zor kullanma gücünü kullanarak darbe yapıyor. Başardığı anda, haklının kuvvetli olması evrensel ilekesini tesine çevirerek kuvvetlinin haklı olduğu bir mekanizmayı devreye sokarak işletiyor. 15 Temmuzu değerlendirirken, Gülene, cemaate vurgu yaparken işin bu tarafını da gözden ırak tutmmamak lazım.

Bir de şimdilerde radyolarda ve televizyonlarda şöyle bir retorik işletiliyor: Bunlar asker değil, bunlar Türk ordusu değil diye. Onca darbeyi bu güne kadar uzaylılar mı yaptı? Evren asker değil miydi? Bugün bu darbeyi yapanlar düne kadar bu orduda üst rütbelere nasıl geldiler? Roboskinin emrini nasıl verdiler, katliamlara imza atanlar bunlar değil miydi? Bunlar bir günde mi orgnreal, korgeneral, tümgeneral, tüğgenral oldu? Üstelik de bir kaç kişiden bahsedilmiyor, yüzlerce generalden bahsediliyor ve daha şimdiden 70 general

gözaltında. O halde bu mekanizmaya kim vesile oldu, buna kim neden ses çıkarmadı, hesabı kimden sorulacak?

15 Temmuz gecesi

Bu darbe girişimi, yapılışı, başlaması ve bitişi ile diğerlerine benzemeyen bazı özellikler gösteriyor.. Akşam yemeği sonrası başlayan bir darbe girişimi; televizyonlar, radyolar ele geçirilmeden köprüler tutularak sağa sola saldırılarla duyrulan bir kalkışma.. Saldırılara rağmen siyasi liderlere yönelik bir girişim yok; bir tarafta darbecilerin yaptıkları yayınlar sürerken öte yandan karşı yayınlar tüm hızıyla devam ediyor... Bütün bu işler, peşpeşe gelen açıklamalar kafaları karıştırdı, ya bunun gerçek bir darbe olmadığı, ya da bunu yapanların bir zamanlama meselesi yüzünden (YAŞ öncesi ve görevden alınan ya da alınması beklenen üst düzey cemaatçı komutanlar nedeniyle) “ya herro ya merro” deyip başlamış bir girişim...

Ayrıca darbenin bilinmemesi hem MİT’ten hem de askeri istihbaratın bu kadar büyük organizeyi önceden haber almaması bir istihbarat zaafiyetininin ötesinde manidar bir duruma işaret etmiyor mu? Darbeye polis gücüyle anında karşılık verilmesi sanki zamanı tam bilinmese bile iktidar kanadından böyle bir beklenti ve hazırlık olduğu imajını veriyor.

Bir de diyanetin darbe girişimi sırasında üstlendiği rol var... Türkiyenin tamamında camilerde sabaha kadar neden sela okuttu? Bununla ne yapmaya çalıştı ya da nereye mesaj verilmeye çalışıldı? Demokrasilerde yapılan her iş ve işleyiş sorgulanır. Hiç bir şey yapanın yanına kar kalmaz. Nitekim demokrasiyi otokrasiden ayıran temel şey hiçbir şeyin karanlıkta kalmaması, sorgulanması ve hesap verilebilirliğin olmasıdır.

Halkın rolu

Bir kere bu darbenin halkın desteğiyle bastırılmış olması demokrasi geleneğinin oluşması ve sürdürülmesi anlamında tarihe düşülen önemli bir nottur. Ayrıca siyasi partilerin, parlementonun, sivil toplum örgütlerinin ve halkın darbeye karşı ortak bir tutum sergilemesi de çok önemlidir.Darbecilerin meclisi bombalaması, sivil halka ateş etmesi ilk kez görüldü ve bunu yapanlar hukuk çerçevesinde hak ettikleri cezalara çarptırılacaklardır.

Ancak bu darbe sırasında kabul edilemez başka görüntülerde sergilendi. Emirkulu askerlerin teslim olduktan sonra (IŞID’ın uygulamaları hatırlatır biçimde) yere yatırılıp boğazlarına pala dayatılması, kesilmesi, görenleri birkez daha dehşete düşürdü. İkincisi; askere, Güneydoğu’ya gidip öldüğünde şehit oluyor, aynı askere Boğaz Köprüsüne git tut dendiğinde bırakın mürtet sayılmayı boğazı kesiliyor. Sonra birileri cenazelerde çıkıp şehitler ölmez vatan bölünmez diye bağırmaya devam ediyor; ama şehitler ölüyor, maalesef çocukları yetim eşleri dul kalıyor. Buna o çocukları ölüme gönderenlerin ne cevapları var merak ediyorum. Yıllardır Güneydoğuda yaşanan bu: Darbeyi yapanlar başkaları ama hep boğazı kesilenler yoksul halk çocukları.. Birileri muktedir olmaya devam ederken yoksul halk çocukları birbirini öldürmeye devam ediyor.

Sonuç

Bilinmesi gereken husus şudur ki; hiç bir askeri darbe sivil darbenin aracı yapılamaz ve hiç bir darbe sivil darbeyi meşru kılmaz. Bu darbe vesilesiyle iki yol var AKP hükümetinin önünde: Darbeyi sadece kendine yapılmış bir tehdit gibi görüp zaten var olan baskıları ve anti demokratik uygulamaları daha da arttıracak mı? Yoksa darbenin demokrasi için asıl tehdit olduğu gerçeğini görüp demokratik değerleri ve demokratik standartları arttırmak yolun mı gidecek? Önemli olan burda sadece darbecileri derdest etmek değil, darbe mekaniği ve darbe potansiyelini bir daha olmayacak şekilde ortadan kaldırmaktır.

Prof. Dr. Ahmet Özer

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları