Tarih:
01.07.2015
Ezidiler Yapılan Zulüm Durdurulmalı
Prof. Dr. Ahmet Özer; Bugün IŞID çetelerinin Şengal’da Ezidilere uyguladıkları vahşeti bütün dünya izliyor...
Zülüm paidar olmazBugün IŞID çetelerinin Şengal’da Ezidilere uyguladıkları vahşeti bütün dünya izliyor. Ne acıdır ki Şengal’den can havliyle kaçıp Türkiye’ye gelen Ezidiler burada da çok insani bir muameleyle karşılaşmıyor. Devlet kendilerine yardımcı olacağına, onlara adeta kaçak muamelesi yapıyor. Sınır boylarında yakaladıklarını kamplara kapatıyor. Bir çoğu da kampların dışında içler acısı bir durumda ve perişan bir halde yaşamaya tutunmaya çalışıyorlar. İki kez eziliyorlar; bir kez inanç biçimlerinden dolayı IŞID zülmüne uğrayarak, katledilerek, katliama tabi tutularak yok ediliyorlar; bir de bu vahşetten kurtulabilenler gittikleri yerlerde ikinci kez eziliyor, horlanıyor, görmezden geliniyor.
Can havliyle kaçanlar, koçber oldukları bu diyarlarda yaşama tutunmaya çalışırken gayri insani muamelelere tabi tutuluyor.. AB ülkelelerine kendi imkanlarıyla gitmek isteyenler yakalanıyor, otobüslere doldurulup kamplara getirip kapatılıyor. Kamplardaki yaşam ise çok insani bir yaşam değil. İnsanlık onuruna yakışır bir düzeyde yaşamaya elvermiyor. Oysa bu tablo 21.yüzyıldaki insanlığa hiç mi hiç yakışmıyor.
Bir taraftan bunlar yaşarken öte taraftan Cumhurbaşkanı Suriye Kürtlerini tehdit eden konuşmalar yapıyor. “Burada size hayat hakkı yok” deniliyor. Yeni bir yapılanmaya kattiyen izin vermeyiz diyor. Yani “.. Kürt anasını görmesin” meselesi yeniden gündemde. Peki ne yapsın Kürtler IŞİD vahşetine teslim mi olsunlar?
Ezidilere yapılan zülüm, çoğunlukla onlara yaklaşımdaki önyargıdan kaynaklanıyor. Bu önyargıda inançlarını yeterince ve doğru tanınmamaktan kaynaklanıyor. Bu nedenle bugün Ezidiliğe biraz yakından bakmak istiyorum.
Ezidilik nedir?
Ezidilik, Musevilik gibi tek ulus dinlerinden biridir. Hatta tek ulusun bir boyunun dini demek daha doğru olur. Dünyada sadece Kürtler arasında var olan Ezidilik Zerdüşilikten etkilenen Kürtlerin Behdinan kolunun Kurmanci konuşan bir bölümünün inancıdır. Üç büyük tek tanrılı dinin karması olan Ezidilik’te ibadet ve ritüellerin tümü Pagan kültüründen esinlenmiştir. Karma bir dinin mensubu olan Ezidilerin Batılı kaynaklarda Arap, Kürt ve Asur kökenli oldukları ileri sürülmesine rağmen, gerek Osmanlı fermanlarında gerekse yaşayan Ezdi pir, keval ve şeyhlerinin söylediklerine göre, Ezdilik inancının kurucusu Şeyh Adiy’in Adaviler tarikatıdır.
Şeyh Adiy bin Musafir kimdir?
Ezidi inanç sisteminin kurucusu ve peygamber olarak kabul edilen Şeyh Adiy bin Musafir, aslında Kadiri Tarikatı’nın kurucusu Abdülkadir-i Geylani ile birlikte İslam âlimi İmam Gazali’den ders almış, Müslüman inançlı bir sofi olarak kabul edilmektedir. Adiy bin Musafir 1162 yılında öldüğünde Laleş’teki dergâhına gömülmüş ve türbesi çok geçmeden hac ziyareti için gelinen bir tapınağa dönüşmüştür. Bugün Ezidi inancında hacı olabilmek için 6 Ekimde bu vadiye gelerek, Kaniya Sıpi’de vaftiz olmak, Şeyh Adiy’in Sındıruk’unun etrafında üç kere dolaştıktan sonra, Zımzım tüneline girip oradaki kutsal mekânı tavaf etmek ve Araf’a çıkmak gerekiyor.
Moğolların bölgeyi istilasından sonra 13 ve 14 yy’da bölgedeki otorite boşluğundan yararlanan Ezdilik faaliyeti, Musul, Hakkâri, Botan çayı yöresi, Cizre, Nusaybin, Mardin, Van ve Urmiye’deki aşiretler arasında kök salmıştır. 1415 yılına kadar unutulan, ancak bu tarihten itibaren taraftar kazanmaya başlayan ve bilahare Ezidilik adını alan Şeyh Adiy’in öğretisinin öncüsü olduğu bu yeni dinin sembolü tavus kuşudur. (Dinlerinin çok eski olduğunu, tarihi bilgilerin zaman içinde unutulduğunu, kaynaklarının kaybolduğunu söyleyen Ezidilerle ilgili sağlıklı bilgiler edinmek isteyen sosyolog ve din bilimciler, bugüne kadar bu inancın zirvesindeki “Şeyhlerin Babası” ve kutsal hac mekânı olan Laleş Vadisi’ne giremediklerinden dolayı kesin ve gözleme dayalı bilgiler edinememişlerdir.)
Moğolların bölgeyi istilasından sonra 13 ve 14 yy’da bölgedeki otorite boşluğundan yararlanan Ezdilik faaliyeti, Musul, Hakkâri, Botan çayı yöresi, Cizre, Nusaybin, Mardin, Van ve Urmiye’deki aşiretler arasında kök salmıştır. 1415 yılına kadar unutulan, ancak bu tarihten itibaren taraftar kazanmaya başlayan ve bilahare Ezidilik adını alan Şeyh Adiy’in öğretisinin öncüsü olduğu bu yeni dinin sembolü tavus kuşudur. (Dinlerinin çok eski olduğunu, tarihi bilgilerin zaman içinde unutulduğunu, kaynaklarının kaybolduğunu söyleyen Ezidilerle ilgili sağlıklı bilgiler edinmek isteyen sosyolog ve din bilimciler, bugüne kadar bu inancın zirvesindeki “Şeyhlerin Babası” ve kutsal hac mekânı olan Laleş Vadisi’ne giremediklerinden dolayı kesin ve gözleme dayalı bilgiler edinememişlerdir.)
Ezidi inanç sisteminin temelleri nelerdir?
Ezidi inanç sisteminin temelleri ise şöyledir: Bu inancın, tek tanrılı dinlerden aldığı itikadın bir bölümü ile semavi dinlerin bileşkesi olduğu kanaati hâkim. Besmele, oruç tutma, sünnet, kurban kesme, hac gibi ibadetleri ile İslam; vaftiz, nikâhta şarap ve ekmek ayini gibi ritüelleri ile Hıristiyanlık; helal ve haram anlayışı ile Musevilikten beslenir. Ancak yedinci kutsal melek Azazel ve Paganist inanışları ile tam bir Pagan dinini de çağrıştırır. Zerdüştlük, Maniizm, Şamanizm ve Paganizme ait bazı unsurları içeren ve kökeni bugünkü din uluları olan şeyhler, pirler, bapirler ve çavuşlar tarafından da kesin olarak bilinmeyen bir gizli ve gizemli inanç sistemidir. Bu gizlilik ve gizemden dolayı Ezidi inancının mensuplarının büyük çoğunluğu dinsel kural ve yasaklarının tümünü bilmiyorlar. İnançları açısından, haram ve helalleri bölgesel olarak değişiyor. Örneğin, Türkiye’deki Ezidilerin bu kurallarında Sünni ekolün Şafii mezhebinin mistik anlayışı hâkimken, Irak’ta ve KBY’de Sünni Türkmenlere yakın olan bölgelerde Sünni Hanefi ekolünün anlayışı göze çarpmaktadır. 1960’lardan sonra Avrupa’ya başlayan göç ile birlikte, bu ülkelere gelen Ezidilerin yeni kuşağında ise Katolik Hıristiyanlığın ahlâk ve mistik anlayışı belirginleşmektedir.
Allahın iradesi ve “Meleké Tavus”
Ezidilik inancında Allah, dünyanın koruyucusu değil, sadece yaratıcısıdır. O, faal değildir ve dünya ile ilgilenmez. Allah iradesinin faal ve yürütücü uzvu, Allah’ın ikinci şahsiyeti olan baş melek “Meleké Tavus”tur. Kutsal kitap olan Mıshefa Reş’te, “Rabbimiz, Şeytan’ın adını ya da onu anımsatan sözcükleri zikretmek yanlıştır” ayetinden dolayı, Tanrı-melek mertebesine konulan Şeytan’ın adını anmazlar Ezidiler, “ismi güzel melek” derler. Bu yüzden şaytan, şer, mel’un, lanet gibi kelimeleri kullanmaları yasaktır. Ezidiler için ateş, nur, yani ışık saçan bir kaynak olduğu için kutsanır ve ona asla tükürülmez. Ateşin su ile söndürülmesi ise büyük bir günahtır.
Ezidiler, bazı renkleri tercih ederler. Beyaz, kahverengi, kırmızı, yeşil ve siyah kutsal sayılmakta mavi renge ise itibar edilmemektedir. Beyaz, temizliği simgeler ve kadınlar beyaz iç çamaşırı giyerler. Erkekler öldüklerinde yüce makama temiz çıksınlar diye beyaz giysiyle gömülürler. Haram yiyecek ise maruldur. “Marul” ismi, bir Ezidi ulusunun adını çağrıştırdığı için bunu yemek kesinlikle yasaktır. Börülce, salatalık, lahana gibi sebzeler ile balık, geyik ve horoz eti de yasak yiyeceklerin başında gelir.
Müslümanlarla çelişkilerinin nedeni
Ezidilerin Müslümanlarla çelişkilerinin nedeni ise Hz. Muhammed’in bir sözüne dayanıyor; Ezidilikte iyiliğin simgesi Ahura Mazda, kötülüğün simgesi ise Ahirman’dır. Bu inanışa göre tanrı iyiliğin karşısına kötülüğü dikmiştir. Kötülük insanın içinde vardır ve bu dünya aynı zamanda bir sınav alanıdır. Bu büyük sınavı uygulamak için, tanrı baş melek olan Melek’e Tavus’u seçmiştir. Meleké Tavus sadece insanın içinde bulunan kötülüğü ortaya çıkarır, yoksa kendisi kötü değildir.
Bir söylenceye göre, Allah bir gün çok sevdiği ve beğendiği baş meleği Meleké Tavus’a Âdem’in önünde “secde et”mesini söyler. O da “senden başka kimseye secde etmem” der ve itiraz eder. Bunun üzerine Allah onu cezalandırır. Cezalı olsa da Meleké Tavus bir gün cennette diğer meleklerle bir aradayken Hz. Muhammet de bu toplantıya katılmak ister. Meleké Tavus “sen melek değilsin onun için bu toplantıya katılamazsın” diyerek buna izin vermez. Bunun üzerine Hz. Muhammed ona kaba sözler söyler. O da Hz. Muhammedi alıp dünyaya atar. Buna çok kızan Hz. Muhammed Meleké Tavusa “ŞEYTAN” diye seslenir. Söylenceye göre o zamandan beri Müslümanlar da bu meleği böyle adlandırırlar. İşte bundan ötürü yani Müslümanlar Ezidilerin tapınma derecesinde kutsadıkları Meleké Tavusa Şeytan demeye başladıkları için Ezidiler ile Müslümanlar arasına nifak girer ve o gün bu gündür de bu anlamsızlık ve düşmanlık devam etmektedir.
Zalime karşı mazlumun yanında olmak
Yukarıda kısaca özetlediğimiz inanaca sahip insanlara IŞİD belası musallat olmuş, çocuk yaşlı demeden insanların kafasını kesiyor, kadınların ırzına geçiyor, genç kızları pazarlarda haraç mezat satıyor. Üstelik bütün bunları din adına yaptığını iddia ederek taraftar kazanıyor. İşte bugün insanlığın bu vahşi barbarlığa ve bu insanlık suçuna dur demesi gerekiyor. Uygar dünyanın katliama uğrayan Ezidilere el uzatması lazım. Bunu yapmazsa, zülme seyirci kalırsa ona ortak olmaktan kurtulamaz.
Çünkü bir tarafta zülmedenler öbür tarafta mazlumlar var bu kavgada. Bugün insanlık adına mazlumların yanında zülümkarlara karşı çıkma günüdür.
Prof. Dr. Ahmet Özer
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI