Korona sonrası dünya nasıl olacak? -4-
Ahmet Özer: İnsanın insanla barışı hak, hukuk, adaleti; insan haklarına saygıyı, hukukun üstünlüğünü, gerçek bir demokrasiyi gerektirir. Bu da insanın insanlık onuruna yakışır bir biçimde yaşamasını sağlar.
Korona sonrası dünya nasıl olacak yazıları bayağı ilgi çekti. Çokça mesaj aldım bu konuda. Bir arkadaşım çizdiğim tablonun kendisini karamsarlığa sürüklediğini söyleyerek; çözüm istiyoruz, köle olmak istemiyoruz diye mesaj gönderdi. Bir çok kişi aradı. Elbette..
Fakat benim çizdiğim tablo arzuladığım şey değil, gelecekte olması muhtemel gerçekleri anlatıyor. Tabi insanlar alışık olmadıkları şeyleri ilk etapta doğal olarak yadırgarlar. Ama zamanla alışırlar, bu alışkanlık bir nevi karektere dönüşür ve bu da kaderleri haline gelir. Eğer böyle bir “kadere” razı değilsek şimdiden bilmek, ona göre önlem almak lazım. Bizim yapmaya çalıştığımız bu.
Gerçeği görelim ona göre tedbir ve tavır alalım, teslim olmayalım diye yazıyoruz.
BAKIŞ AÇIMIZ ARTIK DEĞİŞMELİ ve GENİŞLEMELi
İnsanoğlu genellikle kendisinin hoşuna gitmeyen gerçekleri görmek istemez. Ama mecburen gerçekleri görmemiz lazım. Unutmayalım, gündüz gerçeğe gözünü kapatan, dünyayı sadece kendine gece yapar.
EN AZ ŞEYEİHTİYAÇ DUYMAK
Bu anlamda bakış açımızı da değiştirmekte yarar var. Bunun bir meselle anlatayım: Bir gün Yunanlı ünlü filozof Platon’a şöyle bir soru sormuşlar: “İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?”
Bilge şöyle cevaplamış;
İnsanlar çocukluktan sıkılır, büyümek için acele eder; sonra da çocukluklarını özlerler...Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler; sonra sağlıklarını geri almak için de para öderler...Yarından endişe ederken, bugünü unuturlar; bu güne dalarken de yarını..”
Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar... Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar; ancak hiç yaşamamış gibi ölürler... ve sözünü şöyle bağlamış ünlü filozof, “Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.”
Ne ki insanoğlu açgözlü ve haristir. Kapitalist anlayış onun kanaatkar yönünü öldürüp aç gözlü, doyumsuz yanını öne çakardı. Bu durum da bizi bu noktaya getirdi maalesef.
Gideceğimiz yer mi, o tam belli değil, ancak (diğer yazılardan devamla) bazı ön görülerde bulunabiliriz.
YANG ve HARARİ
Bu konuda söz söyleyen iki bilimciye (Yang ve Harari’ye) bizim önceki yazılarda ileri sürdüğümüz tezleri destekleyen görüşlerine bakalım.
Prof. Zhen Yang, temassız endüstrilerin gelişiminin büyük ivme kazandığını, ileri sürdükten sonra; Yapay Zeka, robotlar, online ticaret ve video konferansları yapılmasına dikkat çekiyor ve bu pandeminin ‘ruhsal yaşam döngüsü’ ve ‘kişilerarası temas olmadan ‘Yapay Zeka’ çağında yaşam eğilimini’ hızlandırdığını ve genişlettiğini belirtiyor.
Yuval Noah Harari ise şöyle diyor: “İnsanlık şimdi küresel bir krizle karşı karşıya. Belki de neslimizin en büyük krizi. İnsanların ve hükümetlerin önümüzdeki birkaç hafta içinde alacağı kararlar muhtemelen gelecek yıllar için dünyayı şekillendirecek. Sadece sağlık sistemlerimizi değil ekonomimizi, politikamızı ve kültürümüzü de şekillendirecekler. Hızlı ve kararlı davranmalıyız. Ayrıca eylemlerimizin uzun vadeli sonuçlarını da dikkate almalıyız. Alternatifler arasında seçim yaparken, kendimize sadece acil tehdidin nasıl üstesinden gelineceğini değil, aynı zamanda fırtına geçtikten sonra nasıl bir dünya yaşayacağımızı da sormalıyız. Evet, fırtına geçecek, insanlık hayatta kalacak, çoğumuz hala hayatta olacağız ama farklı bir dünyada yaşayacağız. Şimdiden tedbirimizi almamız lazım.
FIRTINA SONRASI İÇİN NE YAPMALI?
Şimdi gelecek senaryosu için yapacağımız şey yok mu, var elbet. Bu noktada sağlık ve çevre ile ilgili sürdürülebilirlik ve onlarla uyumlu teknoloji öne çıkıyor.
Sürdürülebilir gelişme ve yaşanabilir bir yarın için Birleşmiş Milletler SDGD/UNDP Kalkınma Programının Global Düzeyde belirlediği 17 önemli hedef var. Bunları yerine getirmek, gelecekte karşı karşıya kalacağımız badireleri atlatmak için elzemdir.
1-Yoksulluğa ve açlığa son
2-Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam
3-Nitelikli eğitim
4-Toplumsal cinsiyet eşitliği
5-Temiz su ve gıda sanitasyonu
6-Halk sağlığı ve çevrenin korunması
7-Erişilebilir temiz enerji
8-İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme
9-Sanayi, yenilikçilik ve altyapı
10-Eşitsizliğin azaltılması
11-Sürdürülebilir şehirler ve toplumlar
12-İklim eylemleri
13- Sorumlu üretim ve tüketim
14- Sudaki ve karadaki yaşamın korunması
15-Barış ve adalet
16-Güçlü kurumlar ve kurumsallaşma ve,
17- Bu amaçlar için oluşturulacak ortaklıklar.
Şimdi bu tabloya baktığımızda geriye eksik bir şey kaldıysa lütfen belirtin..
SONUÇ
Bütün bunlar da iki noktaya çıkıyor, yani iki adım atmamızı gerektiriyor:
Bir, İnsanın insanla barışması
İki, İnsanın doğayla barışması.
Yani bir büyük BARIŞ ilan etmeli insanlık. Başka da çıkış görünmüyor.
İnsanın insanla barışı hak, hukuk, adaleti; insan haklarına saygıyı, hukukun üstünlüğünü, gerçek bir demokrasiyi gerektirir. Bu da insanın insanlık onuruna yakışır bir biçimde yaşamasını sağlar.
İnsanın çevre ile barışı ise, doğaya saygıyı, çevre bilincini ve bu bilince göre davranmayı gerektirir. Sürdürülebilir bir doğa ve sürdürülebilir bir insanlık ancak böyle sağlanabilir. İnsana ya da makinaya kölelilikle, güce ve paraya tapmakla değil.
Peki bunu kim sağlayacak? Elbette icracı kurumları. Bu da en başta temiz ve dürüst bir siyaset kurumunu gerektirir.
Böyle bir Siyaset Kurumunun da (bunları da içeren) üç İşlevi vardır:
1.) Üretimi artırmak
2.) Adil paylaşımı sağlamak
3.) Bunları barış ve huzur ortamında gerçekleştirmektir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları