loading
close
SON DAKİKALAR

Seçim Sonrası Doğu-Güneydoğu ve Yeni Sürece İlişkin Öneriler

Prof. Dr. Ahmet Özer
Tarih: 11.02.2012

“Ama çözümün aktörleri kim, kim çözecek?”

Yazının 2. bölümünü yayınlıyoruz;

2.7. Bu seçimde uygulanan yöntemler sonucunda tabiri caizse Kürt Sorununda CHP ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilmiştir. Bu da bu sorunla ilgili kurmayların yeterince etkin ve liyakatli olmamasına bağlandı. AKP ile BDP arasında sıkışan Kürt sorununu “ben çözerim” diyen genel başkan Kılıçdaroğlu biraz yanlız kaldı. Bu meselesinin çözümüne katkı yapacak isimlere yer verilmemesi kamuoyunda manidar bulundu. Parti Meclisine Doğu ve Güneydoğu’dan seçilen isimlerin buralardan aday yapılması yerine batıdaki listelere taşınması, sadece bölge örgütlerini değil genel anlamda seçmeni de rahatsız ettiği görülüyor. Yanısıra oy sıkıntısı olan illerin aday seçimlerinde sonuç alıcı analizlerin yapılmadığı; bazı yerlerde o kentlerin yerel dinamiklerini temsil etmeyen adayların gösterildiği;  kimi seçim bölgelerinde seçmen beklentilerine uygun adayların belirlenmediği ve işin aceleye getirildiği dillendirilen konular arasında yer almaktadır. 

2.8. Doğu ve Güneydoğuyu anlamak ve daha da önemlisi onlara çözümü anlatabilmek mevcut durum göz önüne alındığında her zamankinden daha önem kazanmış durumda. Ayrıca yaptığımız bir araştırma, çok partili sisteme geçildiğinden beri yapılan bütün seçimlerde Doğu ve Güneydoğuda birinci ya da ikinci olamayan hiçbir partinin tek başına iktidar olamadığını ortaya koymaktadır. AKP üç iktidar döneminde de toplamda Doğu ve Güneydoğuda birinci parti olmuş sonra iktidar olmuştur. Bölgedeki oy asyısı  ve seçmen aynı zamanda batının büyük metropollerini de olumlu ya da olumsuz biçimde etkilemektedir.  

2.9. CHP’nin bölge örgütleri çok zayıftır. Öte yandan AKP ve BDP’nin alan kapattığı bu illerde CHP adına politikaya soyunanlar utangaçça politika yapmaktadır. Bir kısım yönetici ya da kendilerine göre partiyi “ele geçirenlerin” tek derdi vekil seçilmek olunca her şey buna göre kurgulanmakta bu da sonuç vermemektedir. Burada işin püf noktası partinin kendisi ile halk arasında köprü olacak kadrolarla örgütlenmesi ve bu tür kadroları öne çıkarmasıdır. Oluşturacak kadrolar demokrasiyi içselleştiren, belli bir bilince sahip, dinamik, güven veren kişiliklerden oluşması gerekiyor ki CHP’nin bir türlü başaramadığı budur.  Aksi taktirde milletvekili seçiminde görüldüğü üzere kendi zenginliğinin peşinden koşan halktan kopuk ağa, bey ve müteahhitler artık sempati yaratmamakta. Üstelik bu geleneksel unsurların politikada öne çıkarılması kan bağı esasına dayalı örgütlemeyi yeniden canlandırarak toplumsal değişmeyi engellemekte, bu da toplumu değiştirmesi gereken ve ilerici bir kurum olan politikayı, değişimin direnç noktalarını güçlendirerek gerici bir fonksiyon oynamaya zorlamaktadır.

2.10. CHP Diyarbakır, Van, Batman gibi bölgenin büyük kentlerinin varoşlardan, yoksullardan, köylülerden ve dışlanmış kesimlerden, diğer bir deyişle mağdurlardan da oy alamamaktadır. Oysa devleti yöneten iktidarlar, son yıllarda, bölgede kırsal alanları güvenli hale getirme adı altında kentlerin varoşlarını adeta pimi çekilmemiş “bombalar” haline getirmişler. Açlık, yokluk ve yoksullukla malul bu bölgeler siyasi ve dini patronaj ilişkileri içine sürüklenmiştir.  Garip olan şu ki onları bu hale getiren iktidar(lar) sonrada oturup açlığa, yokluğa, yoksulluğa mahkum ettiği bu kesimlerden (doğum parası, okul parası vb yollarla, özellikle de kadınlardan) oy devşirmektedir. Bu oy devşirilen kesimler genellikle köylü olmaktan çıkmış kentli de olamamış varoşlarda yaşayan arda kalmış kalabalıklardır. 

2.11. İyi incelendiğinde AKP'nin folk İslami yaşayan kırsal alanlardan ve kentli¬leşme sürecini tamamlamış olan kent merkezlerinden büyük oranlarda oy almadığı, bu iki yapı arasında kalan gecekondulardan ve kent varoşlarından kahir ekseriyette oy aldığı görülecektir. Örneklemek gerekirse AKP Diyarbakır’ın nispeten şehirleşmiş Ofis semtinden, ya da Van’ın merkez mahallerinden ziyade varoş mahaller olan Benü Sen’den ya da Van’ın Şamranaltı mahallerinden oy alıyor. (Güneydoğudan gelmiş ama Çankaya'da oturanlar gibi kentlileşmemiş, Mamak'ın arka mahallelerinde oy patlaması yapması gibi) Bunun sosyolojik nedeni şudur: Belli kırsal alanlarda yaşayan insanlar dini siyasetin dışında kendi inançları doğrultusunda yaşamakta; normal kentleşmiş alanlar¬da yaşayan insanlar ise dini söylemlere kanmayacak derecede kentlileşmiş durumdadırlar. Oysa varoşlarda yaşayanlar büyük umutlarla köyden kopup kentte gelmiş kentte umduklarını bulamayarak kenar semtlere sürüklenmişlerdir. Köyden kopmuş kentli de olamamış bu kesim arada kalmış olmanın melodramatik kopuş şokuyla bir patronaj arayışı içine girmiştir. AKP’nin dini motiflerle süslenmiş islami söylemi gerçek hayatta arada kalmış bu kesim için bir umar ve sığınma kaynağı olarak işlev görüyor. Tabi bu AKP’nin buralardan oy almasını açıklayan tek faktör değil ama dikkate alınması gereken bir faktördür.

2.12. AKP’nin dini siyalaştıran politikasına karşın BDP ise bölgede Kürt söylemine dayalı bir politika yürütmektedir. BDP’nin son seçimde fazla milletvekili çıkarmasının bir nedeni de başbakan Erdoğan’ın batıdan oy devşirmek için dillendirdiği milliyetçi söylemdir. Bazı AKP’li belediye başkanlarının yolsuzluklara bulaşmaları ve bölge bakan ve milletvekillerine olan tepkinin etkisi de vardır. BDP bölgedeki 18 ilden 6’ısında birinci olmuş, bölgedeki 90 milletvekilinden 30’unu almıştır. (Bu durumda, üç Kürt’ten birinin oyunu alarak bu sonuçlara ulaşmıştır. Kendini Kürt olarak tanımlayanların %42’si ise çeşitli nedenlerle –dindar parti ve iktidar gücünün nimetleri ve BDP rahatsızlığı gibi nedenlerle- AKP’ye oy vermiştir.) Aslına bakılırsa oy oranında büyük bir sıçrama olmayan BDP bağımsız girmenin dezavantajını dar bölge sistemini iyi uygulayarak avantaja çevirmesini bilmiş, 2007’ye göre sadece Tunceli’de bir milletvekili kaybederken 15 ilave milletvekili kazanmıştır. BDP’nin kazandığı yeni 15 milletvekilinden 11’ni AKP’den, birini CHP’den (Adana), ikisini MHP’den (Mersin ve Kars) birini de bağımsızdan (Mardin) almıştır.  Diğer ilave milletvekillerini ise Ağrı (1), Bingöl (1), Diyarbakır (2), Hakkâri (2), Ş.Urfa(1), Van (2), Şırnak (1) ve  İstanbul’dan (1) almıştır.

2.13. Bu durumda CHP’nin çıkış yapması son derece zordur ama önemlidir. O halde partinin yeni bir çözüm gücü olarak ortaya çıkması buna göre söylem geliştirmesi ve eylemde bulunması gerekir. CHP’nin bu seçimde bölge için belirlediği yeni strateji doğru olmasına karşın, bu politikayı anlatmak için yeterince zaman ve etkili propaganda yapmamış olması sonuçlara olumlu yansımasını engellemiş görünüyor. Ayrıca,  bölgede gösterilen kimi adaylar bu yeni politikaya uygun düşen aday olmadıkları gibi bu politikaları anlatacak nitelik ve donanıma da sahip olmadıkları tespit edilmiştir. Bu çelişkili durum yeni politikaların inandırıcılığını düşürmüştür. Bu konuda zaman zaman içine düşülen kararsız tutum halkın kafasını büsbütün karıştırmıştır. CHP,  ne olursa olsun bölge halkı için üçüncü bir ses, soluk ve çıkış yolunu förmüle etmelidir. Bu yolda ilerlemeli, çıkış yolu göstermeli, toplumu bir bütün olarak ferahlatmalı, çözümün psikolojik ve pratik altyapısını oluşturmalıdır. Bu partisel çıkarların da ötesinde Türkiye barışı için yerine getirmesi gereken bir görevdir.

2.14. Bunu başarması için, parti bir bütün olarak arada kalmış umarsız kesimlere “Kimsesizlerin kimsesi, sesi çıkmayanların sesi” olduğunun güvencesini vermelidir. Bu konuda muhalefette olmanın dezavantajları avantaja çevrilebilir. Parti sırtını halka dayayarak kitlelere devlet katında alan açmaya çalışırsa, ona nefes aldıracak yol ve yöntemlerde öncülük ederse güvenini kazanacaktır. Unutulmamalıdır ki halk doğru yapıldığı taktirde muhalefete daha yakın ve daha yatkındır. Bu durum 1950–65–73–83–2002 seçimlerinde de görülmüştür.

2.15. Kılıçdaroğlunun, mütevaziliği, çalışkanlığı ve azmi halk tarafından taktir toplamkata. Bazen sözün kendisinden ziyade onu kimin söylediği daha önemlidir. Bu plan, program ve proje ile tamamlamalı; siyasi projeler, insanların ayağına götürülmelidir. Tespit edilen hedeflere halka, iyi yetişmiş kadrolar ancak ulaştırabilir. Burada sorun var. Nasıl ki Güneydoğuda bir imaj değişikliği için halk ile parti arasında köprü kuracak kadrolara ihtiyaç varsa aynı şey genel kadrolar için de geçerlidir. Kadro oluşturmada öne çıkacak olan kriterler liyakat, ehliyet ve iş yapabilirlik olmalıdır. Bu adımların parti ile halk arasındaki diyalogun oluşmasında giderek iktidara taşımada büyük katkıları olacağı söylenebilir

3.SONUÇ
Yirmi beş yılı aşkın bir süredir bölgede çatışmalı bir ortam yaşanırken; siyasi partiler bu ortamı değiştirmek yerine, oy uğruna bölgesel statükoyu temsil eden geleneksel ve feodal kurumlara yönelerek, hem siyasete gerici bir fonksiyon yüklemek süretiyle toplumsal değişmeyi engellemiş, hem de siyasetin sanki sadece bu zümrenin işi olduğunu sergileyerek nitelikli unsurların siyasete katılmasını engellemiştir. Bu durumun negatif sonuçları her bakımdan CHP’de  de kendini göstermektedir. 
Yeni genel başkan ve yeni CHP ile parti değişim sürecine girmiş, ancak (“Genel başkan değişti ama, acaba CHP bir bütün olarak değişebilecek mi?” kaygısı ve sorusu başta olmak üzere)  yukarıda anlatılan nedenlerle 12 Haziran seçimlerinde beklenen sonuç bölgede elde edilememiştir. Böyle olunca da Bölgede alınan oylar CHP’nin genel ortalamasını sürekli aşağı çeken bir rol oynamakta ve iktidar hedefini zorlaştırmaktadır. İktidar olmak için bu durum mutlaka değişmelidir. Bu statukoyu elbette ki değişimden yana olanlar değiştirecektir. Yeni CHP, değişimi önce kendinden başlayarak, hedefleri, misyonu ve gelecek vizyonu ile bunu mutlaka gerçekleştirmelidir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları