Yeni Anayasa Yapım Sürecini Bekleyen Sancılar
Prof. Dr. Ahmet Özer Köşesinde; "Yeni anayasayı yapacak olan yeni meclisin iki önemli avantajı var"...
TBMM Başkanı Sn Cemil Çiçekindavetiyle TBMM’de Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyelerine yeni anayasa konusunda yaptığım sunumun kısa bir özetini paylaşmak istiyorum. Yeni anayasayı yapacak olan yeni meclisin iki önemli avantajı var: Bunlardan biri seçimlerde katılım oranının yüksek olmasıdır; ikincisi ise temsil oranının yüksek bir meclis olmasıdır. O nedenle yeni parlamentonun şimdiki gücü tüm kesimleri temsil eden partiler arası bir uzlaşma komisyonunun kurulmuş olamasın da yatıyor meğer ki bu avantajı doğru ve etkili kullanabilsin.
Peki başta Meclis Uzlaşma
Komisyonu olmak üzere toplumun tümü ve parlemento yeni anayasa yapım sürecinde
nelere dikkat etmelidir? Öncelikle yeni anayasa yapılırken şu sorular sorulmalı
ve cevapları net olarak verilmelidir.“Bu anayasa neden gerekli?”, “Yeni
anayasanın temel felsefesi ne olmalı?”, “Yeni anayasa neleri içermeli?”, “Yeni anayasa
nasıl yapılmalı, yani yapım yöntemi ne olmalı?”, “Yeni anayasanın ilkeleri ne
olmalı?” gibi sorulara doğru yanıtlar verilmesi son derece önemldir. Bu sorular
cevaplandırıldıkltan sonra yeni anayasanın sahip olması gereken özellikler
netleştirilmelidir: Bu çerçevede yeni anayasanın haletmesi beklenen üç sorun
alanı mevcut: Bunlar 82 anayasasında ziyadesi ile var olan idolojik yapı, ırkçı yapı, anti
laik ve vesayetçi yapıdır.
Eğer bu anayasa yeni olacaksa hem yöntem hem de içerik açısından
yeni olmalı. Bunun için üç sacayağının sağlam basması lazım. Bunlar 1)Kürt meselesine yaklaşımı, 2)Din
devlet ilişkilerini düzenleme biçimi 3) Sivil asker Ilişkilerini düzenleme
biçimidir. Bu üç konuda yenilik
getirmeyen bir anayasa yeni olamaz.Bu adımların en netamelisi ise Kürt sorunu
konusunda getirilecek yenilik ve çözümler olacaktır.Mevcut durumda Kürt sorunu
konusunda anayasada yeniliklerin yer alması bazı ön adımların atılmasına bağlı görünüyor. Bunlar; 1)Silahların susturulması;
çünkü silahların konuştuğu bir ortamda sağlıklı bir anayasa çalışması yürütmek ve hele hele böyle önemli
bir konuda uzlaşma sağlamak mümkün değildir.
Bunun için müzakerelere yeniden başlamanın yapacağı psikolojik rahatlama çalışmalara pozitif katkı
sağlayacaktır. 2)Yeni anayasanın yapılması biraz da demokratik,özgürlükçü ve çoğulcu bir ortama bağlı. Bunun için de anayasa yapılmadan önce, adeta
bir yol temizliği mahiyetinde olacak yeni bir demokratifleşme paketi
yapılmalı; düşünce ve ifade özgürlüğü,
örgütlenme özgürlüğü sağlanmalıdır ki yol alınabilinsin.Aksi taktirde bu
konularda sözgelimi BDP ile MHP arasında uzlaşma sağlanması zor olacaktır. O
zamanda iktidar çıkıp da “ben yapmak istedim ama muhalefet partileri uzlaşmadı,
ben ne yapayım?” diyerek işin içinden sıyrılmaya ve bu konuda suçu muhalefete
yıkmaya çalışabilir.
Bunlar yapıldıktan sonar öz itibariyle sorun alanlarının halli
üzerinde durulmalıdır.Bunun da yolu yeni anayasanın aşağıda belirtilmiş olan
ilkeleri kabulden geçer.
a.Yeni anayasa idolojik açıdan tarafsız olmalı: Cari
anayasa idolojiktir. O nedenle mevcut anayasanın başlangıç hükümleri içinde yer alan
“Atatürk Milliyetçiliği” belli bir idolojiyi empoze ediyor. Artık Türkiyenin
çağdaş anayasasının böyle bir idolojiyi vugulamasına ve kişi adı vaz etmesine
gerek yoktur.
b.Anayasa etnik açıdan kör olmalı: Yani
herhangi bir ırka, etnisiteye anayasada vurgu yapılmamalı; milliyetçi ve ırkçı
vurgulara kesinkes yer vermemelidir. Örneğin mevut anayasanın 66.Maddesi ıkçı
bir yaklaşıma sahiptir.Toplumun sosyolojisi ile uyumlu olmayan bu tür maddeler
toplumu ayrıştırmaktan, bir kesimin diğerini ötekileştirmesinden başka işe
yaramaz. Oysa anayasalar oydaşmanın ve uzlaşmanın metinleridir; ayrışma ve
çatışmanın değil.
Bu bağlamda üç temel ayak üzerine oturmaya çalışan Kürt sorunu
nihayetinde 1)Vatandaşlık meselesine 2)
Ana dil meselesine 3)Yerel yönetim meselesine
çözüm ve açılım getirmeli.
c. Anyasada değişmez maddeler
olmamalı:Kırmızı çizgi sendromu ile değişmez madde yaklaşımı
çağdaş değil. Böyle bir yaklaşım ölülerin dirilere (yaşıyanlara) tahakümü
olur.Bugünden yarının kuşaklarının iradesini tutsak etmenin ve tasallut altına almanın
demokratik yanı olduğunu kimse ileri süremez.Anayasalar son tahlilde birer hukuk
metnidir, gerçek hukuki metinler ise zamandan ve mekandan azade olmak
zorundadırlar.Aksi taktirde belli idolojilerin, ırkların veya dinlerin yasaları
olmaktan kendilerini kurtaramazlar. Böyle olduklarında ise çözümün değil bizzat
kendileri sorunların kaynağı haline gelirler.
d. Yeni anayasa inançlar açısından
tarafsız olmalıdır.Demokratik devletlerin dini, mezhebi
olmaz, (teokratik devletlerin olur). Çünkü demokratik devlet bir dini veya
mezhebi benimser ve vaz ederse diğerlerine
mensup vatandaşlarını dışlamış ve karşısına almış olur. Oysa devlet bu konuda tarafsız ve hakem
konumunda olmalıdır.Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı ya tamamen kaldırılmalı ya da demokratik ve
toplumun çoğulcu ihtiyaçlarına uygun biçimde yeniden düzenlenmelidir.
e. Yeni anayasa hiçbir alanda vesayetçi olmamalı: 82
Anayasası bireye kuşku ile yaklaşan onu sistemin kimi kurumlarınca devlet
karşısında zaptü rapta almayı hedefleyen vesayetçi bir mantaliteye sahiptir.Güçsüzleştirdiği
birey karşısında yüceleştirdiği ceberrut devleti korumaktadır. Dolayısıyla
bireyi devletin ve onu temsil eden kimi kurumların vesayetine terketemeketedir.
Oysa Türkiye başta askeri darbe ve muhtıralar olmak üzere vesayetten çok çekmiş
bir ülkedir. O ndenle yeni anayasa asker-sivil ilişkilerini çağdaş
demokrasilerin öngördüğü şekilde yeniden düzenlemelidir. Bu çerçevede Milli
Güvenlik Kurulu ya kaldırılmalı ya da bir danışma organına indirgenmeli; Genel
Kurmayın Başkanlığı da Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalıdır.
Yeni anayasanın yeni ve demokratik olması yukarıda belirtilmiş
olan beşalanda sorunların çözümü konusunda anayasal çerçevede adımlar atmasına
bağlıdır. Ayrıca bunlara ilaveten eşitlik, adalet, özgürlük anayasanın değerler
sistemini oluşturmalı; cins ayırımcılığını ortadan kaldıran bir yaklaşıma sahip
olmalıdır.Yeni anayasa yasakları değil, temel hak ve özgürlükleri tarif etmeli;
devletin insanıyerine insanın devleti
yaklaşımını benimsemelidir. Hukuk devleti mantalitesine sahip olurken, sadece
büyümeyi değil, eşitliğide dikkate alan sosyal devleti öne çıkarmalı ve yargının
bağımsızlığı ile dvletin tarafsızlığı ilkesine sadık kalmalıdır.
Bunlar yapılabilir mi?Yapılır. Ancak sorun şu ki; mevcut iktidar
bu kadar güç biriktirmişken bütün bunları ihtiva eden (gücü, demokratik çoğulcu
ve ademi merkeziyetçi bir anlayışla merkezden çevreye yayan) bir anayasa yapar
mı? Mevcut konjonktürde akla gelen ilk kritik soru budur.Ya toplumsal baskıyla
bunu yapar ya da yapmak istemediği halde (toplumun bu konudaki beklentisini
dikkate alarak) yaparmış gibi gözüküp yapmaz.Yoksa anayasa için uzlaşma
komisyonu kurulması aslında ..mış gibi yapmanın bir yolu mu? Çünkü bu komisyon doğru bir adım ama yeterli
değil. Her şeyden önce bu komisyonun
görev ve yetkileri belirsiz, ikincisi de çok ağır işliyor, üçüncüsü de temel
bazı meselelerde bu 4 partinin uzlaşması zor görünüyor.Anayasayı hızlı ve
etkili bir biçimde yapmak yerine sanki toplum nezdinde bir pazarlama tekniği ile
iş götürülüyor.Bu durumda bir uzlaşma olmayabilir, sonuçta maddeler değişir bu
da yeni anayasa olmaz.Eskinin rutuşlarla değiştirilmesi ise Türkiyeye zaman
kaybettirmektenbaşka bir işe yaramaz.Çünkü zaten daha önce cari anayasada 17
kez 85 maddede yapılan 113 değişiklikişe yaramadı.Ya da zor olan gerçekleşir uzlaşma sağlanır ve
önemli değişiklikler olur yeni bir anayasa ortaya çıkar. Bunun için toplumun
katılımı ve baskısı büyük rol
oynacaktır.
Prof. Dr. Ahmet ÖZER
Toros Üniversitesi Rektör Yardımcısı
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları