loading
close
SON DAKİKALAR

Yeni CHP söylemi ve pratikteki karşılığı

Prof. Dr. Ahmet Özer
Tarih: 19.10.2012

Ahmet Özer yazıyor, ''30 yıldır aynı söylem ve metotlarla sonuç alamamışsanız ya kendinizi ya da problemin bağlamını değiştireceksiniz...''

AKP’nın yaydığı hava

Uzun zamandır Türkiye AKP iktidarını yaşıyor ve onun olumlu icraatlerinin yanı sıra olumsuz icraatlerine katlanıyor. 
Daha doğrusu katlanmak zorunda kalıyor. Üstelik, üçüncü dönemini yaşayan iktidar partisi 2023 yılına kadar sanki hiç muhalefet yokmuş gibi iktidarda kalacağının hesabını yapıyor. Gazeteciler bu minval üzere yazılar yazıyor, siyaset yorumcuları TV’lerde halkı bu düşünceye alıştırıyor, AKP’li siyasetçiler sürekli bu havayı yayıyor. Böyle bir gelişmenin demokratik teamüller açısından normal olup olmaması bir yana sanki bu çok gerekli ve elzem bir durummuş gibi bir hava var ortada. Bu algının yaratılmasında hiç kuşkusuz AKP’nin kendini rakipsiz ve alternatifsiz görmesi ve toplumun önemli bir kesimini de bu algıya inandırmış olmasının payı yadsınmayacak derecede büyüktür.

Gerçekte olan nedir?

Peki gerçekte olan bu mu, yoksa temennilerini olacakmış gibi lanse ediyorlar. Kanımca ikincisidir geçerli olan. O halde muhalefet partileri bu durumu teşhir etmede neden yetersiz kalıyorlar. Bunun böyle olmadığını/olmayacağını anlatmıyorlar mı /anlatamıyorlar mı, yoksa anlatıyorlar da kimse onlara inanamıyor/itibar etmiyor mu? Her iki durumda da sonuç hiç de iç açıcı değil. Tersine vahim. Bu kadar sorunlu bir ortamda hala sorunu çözmek yerine sorunun bir parçası haline gelmeye başlamış olan sinyal bir gücü teşhir hem de/daha doğrusu bu konuda sonuç almada neden başarılı olamıyor muhalefet? Özellikle de ana muhalefet olarak CHP tarafından cevabı araştırılması ve aranması gereken kritik soru budur bence.

CHP’nin payı nedir?

Elbette bunda ana muhalefet partisinin yarattığı algının da payı var. CHP uzun bir süre statükocu bir parti olarak çeşitli kesimlerce eleştirildi. Devletin ve tuzu kuru olanların partisi olduğu, orduyu müttefik olarak gördüğü, dine mesafeli yaklaştığı, iktidar olmak istemediği ileri sürüldü. AKP’ye karşı ciddi bir iktidar alternatifi olmak için CHP’nin toplum nezdinde oluş(turul)muş olan bu negatif algıları silmesi gerekir. Yani AKP iktidarını değiştirmek için işe kendisini değiştirmekle başlamalı ve bu değişimin içten ve samimi olduğuna toplumu inandırmalı. Bunu başarabilirse iktidarı da değiştirebilir.

Yeniyi yaratmada “Yeni CHP” söylemi

İşte tam da bu nokta da “yeni CHP” söyleminin Kılıçdaroğlu tarafından dile getirilmesi ve değişimi ifade etmesi CHP’nin kitleleri kucaklaması açısından son derece önemli bir gelişme olarak okunabilir. Neden önemli? Eğer bir düzenden memnun değilseniz onu değiştirme hakkına sahipsiniz, ama sadece hakka sahip olmak yetmez, onu değiştirmek için bir şeyler de yapmanız gerekecektir. 20-30 yıldır aynı metotlarla sağ iktidarları değiştirememişseniz, ülkenin demokrasisi bir sağ iktidarın gidip yerine bir diğerinin geldiği bir tahterevalliye dönüşmüşse bunda sizin hiç mi kabahatiniz ve sorumluluğunuz yok? “Hayır”, bunda bizim hiçbir eksiğimiz günahımız yok demek mümkün mü? 
Herhalde bu soruya mümkün diyecek kimse çıkmaz. O halde 30 yıldır aynı söylem ve metotlarla sonuç alamamışsanız yapmanız gereken iki şey var: Ya kendinizi ya da problemin bağlamını değiştireceksiniz. Aksi taktirde bu durum böyle devam edip gider. Sanırım bu noktada kimse “ne yapalım, böyle gelmiş böyle gidecektir” diyemez. İşte yeni CHP söylemi bu nedenle hem gerekli hem de çok önemli.

Bu söylem neden önemli?

Neden önemli? Çünkü bu söylem bir yandan yeni bir geleceğe kapı aralarken, öbür yandan çağın ve evrensel sosyal demokrasinin kural ve ilkelerine göre kendini yeniden gözden geçirmeyi ifade ediyor. Yanı sıra eski söylem ve usullerle bir yere varılamayacağını,ve eski söylemin gerçekçi bir sosyal demokrasiye tekabül etmediğini de ima ediyor. Elbette bütün yeniliklerde ve yenileşmelerde olduğu gibi buna da karşı çıkanlar olacaktır. “Bu da nereden çıktı?” “Eski CHP’yi ret mi ediyorsunuz?” “Eskisi yenisi yoktur, CHP, CHP’dır” gibi itirazlar oldu, olacak. Bu da normaldir. Yeniyi inşa edenlerin hem kendi tabanını hem de toplumu bu konuda ikna etmesi en az bu söylem kadar önem taşıyor. O nedenle bu atılımın başarısı yeni söylemin mimarlarının ve değişimi savunanların cesaret ve dirençleri kadar olacaktır.

Tekbaşına söylem yetmez, pratik de gerekir

Tabi, ilk etapta bu tür durumlarda sadece söylem yetmez. Yeni CHP söylemi iyi de pratikte karşılığı ne diye sorulacaktır? Çünkü kavramlar içleri doldurulmadığı veya pratikte karşılıkları olmadığı zaman pek işe yaramazlar. Aksine bazen ters bile tepebilirler. O halde bu söylemin özüne uygun eylemi öne çıkarırsanız söz anlamlı olur, aksi taktirde söylenen söz boş söz olmaktan öteye gitmez, o taktirde döner size vurur! Ünlü Alman filozof İmenuaul Kant’ın şu sözü meseleyi bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor: Diyor ki Kant; “kavramsız görü (Pratik) kördür, pratikte karşılığı olmayan kavram ise boştur.” Bu ikisi birbirini tamamladığında bir işe yararlar. Yani teori olacak ve teori bir pratik duruma yol gösterirse bir işe yarar, öte yandan amacı net olmayan, stratejisi belli olmayan gelişigüzel işler bir hedefe varamazlar. Başarı için, öncelikle hedef(ler) net olarak belirlenmeli, bu hedeflere ulaştıracak siyasi projeler tanımlanmalı ve bu projeleri uygulayacak liyakatli kadrolar görevlendirilmelidir. Hele hele siyasette bu çok daha böyledir.

Peki, yeni olan ne?

Peki yeni CHP’nin yeniliği nereden anlaşılacak? Diğer bir deyişle bunun için CHP ne yapmalı? Hangi eylem ve söylemleri korkmadan, cesaretle yenilemeli. Öyle ya eğer eski söylem iş yapmış olsaydı, daha doğrusu toplumun geneli tarafından benimsenmiş olsaydı, şimdiye değin CHP kaç defa iktidar olurdu. Eğer olamıyorsa suçu halkta aramak yerine kendinde araması gerekmez mi? Yeni bir halk ve seçmen kitlesi ithal edemeyeceğimize göre o zaman partinin kendisini gözden geçirmesi gerekecektir. Aksi taktirde AKP’nin 2023 yılına kadar iktidar olamsı işten bile değildir. Burada en önemli unsur cesarettir. Çünkü liderlikte fark yaratan da budur. Lider(lik) cesaretle risk yüklenmeli ve yapamayı düşündüğü restorasyonu çıkıp halkın önünde (gelecek eleştirileri de göğüsleyerek) inandırıcı bir biçimde savunmalıdır. Bu açıdan baktığımızda CHP’nin öncelikle din, devlet, küreselleşme, Kürt meselesi, Avrupa Birliği, Özelleştirme gibi sorunlu alanlarda ne düşündüğünü ve bu alanlara nasıl yaklaştığını, iktidarara geldiğinde bu konuları nasıl ele alacağını ve nasıl çözeceğini çağın yeni koşullarını da göz önünde bulundurarak irdelemesi ve programlaştırması elzemdir. (Bu alanlara ilişkin görüş ve öneriler bir sonraki yazıda..)

Prof. Dr. Ahmet Özer

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları