İktidar ve İktidarsızlığın İki Cephesi AKP ve Cemaate Karşı CHP
Bazen ona sahip olamayanlarda tam tersi iktidar olamamanın sıkıntısı içinde kaos ve kavgalardan başını alamıyorlar...
İktidar olmak toplumsal ve sosyolojik olarak ne muhteşem bir olay ki ona sahip olanlar despotisim içinde tiranlığa kadar gidebiliyorlar. Bazen ona sahip olamayanlarda tam tersi iktidar olamamanın sıkıntısı içinde kaos ve kavgalardan başını alamıyorlar. Bu iki cephede yaşanan mutluluklar ve acılar tüm toplum katmanlarını direkt ilgilendirmekte, iktidar cephesini; karmaşık ilişki yumağı içinde olan ve mutlak iktidar gücüyle tüm muhalifleri hedefleyen AKP ve cemaat oluşturmaktadır. Buna karşın iktidar olamamanın sıkıntılarını yaşayan ve sürekli kurultaylarla sadece parti içi iktidarla uğraşan CHP’ de bir başka cepheyi oluşturmaktadır.
Bugünlerde neredeyse derindeki gizli çatışmanın
finalini yaşamaya ramak kala güç ve kudretin odağı olan iktidar tutkalı AKP’yi
ve cemaati yine birlikte yola devam etmeyi ve kılıçları kının içine sokmayı
itmiştir. 2002’de başlayan ve son 4 yılda doruğa çıkan bu ikili ittifak grubu
iktidar tutkalının ezici gücü karşısında geri adım atmayı bilmeleri ve bunu
kanaat önderleriyle yazılı ve görsel medyada açıklamaları çok anlamlıdır. Son
4-5 aydır konuşulup tartışılan ve son MİT olayıyla iyice açığa çıkan ve
her iki iktidar ortağının karşılıklı salvolarıyla (MİT müsteşarı ve
üyelerinin yakalama fezlekesine karşın, ilgili savcının ve polis ekibinin AKP
denetimindeki mekanizmalara dağıtılması) süren süreç, ilgili yasanın Cumhurbaşkanı
tarafından jet hızıyla onaylamasıyla bitmişe benziyor.!!! Bu sürecin yönünü,
Kafkaslarda ve Orta Doğudaki çıkarları için bu ikilinin oluşturduğu iktidarı elzem
gören ve her iki iktidar ortağının sırtlarını dayadıkları okyanus ötesi güç
ABD’nin tavrı çizecektir. Ama şunu da; iki gücü bir arada tutan sihirli iktidar
gücünü unutmamak gerekiyor. İktidarın bu üç atlısının (ABD, AKP ve Cemaat)
zaman zaman kavgalarına (1 Mart tezkeresi ve son MİT olayı) karşın başta
ABD’nin bölgesel çıkarlarına ve AKP ile cemaatin nihai
beklentilerine karşılık vermesi bakımından iktidar olma hala çok güçlü bir
şekilde devam ettirilmektedir. Çünkü bu üçlü bilmekteler ki iktidar kaybolunca
kendileri ve beklentileri de kaybolacaktır. Bundan dolayı her ne olursa olsun
iktidar tutkalına dört elle sarılmaktadırlar. Taa ki menfaatleri derinden çatırdayıncaya
kadar.
Peki, bu iktidarın üç atlısı, iktidar
olma ve iktidarı kaybetmeme için bunları yaparken, 1950’ den beri gerçek
anlamda iktidar olmayı beceremeyen (sadece hükümet olundu) CHP bugünlerde
ne yapmaktadır? Tabii her zamanki gibi
gene kurultayla uğraşmaktadır. Bu olay tıpkı yumurta-civciv ikilemine
benzemektedir. Bir türlü iktidarı yakalayamayan CHP’de, parti içi
iktidar olma kavgaları ve onun dağınık örgütsel yansımaları bitmemekte, doğal
olarak bu da iktidar olmayı getirecek oyu getirmemekte ve sonuçta bir türlü
iktidar olunamamaktadır. İktidar olamayınca iktidarın o muhteşem güç ve
beklentilerini sağlayan tutkalı da partilileri kucaklamayınca, partide
ideolojik ayrışma ve sorunlara çözüm üretememe iyice derinleşmektedir. Hem
ideolojik (eski ve yeni CHP kavramı) hem geleneksel hizip hastalıkları (küçük
olsun ama CHP benim olsun anlayışı) ile birlikte 12 Eylül Anayasasının
Siyasi Partiler Yasası ve CHP’nin mevcut anti- demokratik tüzüğünün
yürürlülükte olması, genç ve üretken yeni üyelerin bir türlü örgüte sokulamamasına
neden olmaktadır. Proje üreten beyinlerin partinin geleneksel ancak proje
üretmeyen sadece şakşakçılık yapan (ben 30 yıldır partideyim, buda kim
oluyor, dağdan gelmiş bağdakini kovuyor mantığı) mantığı yüzünden parti
dışında kalmalarına yol açmaktadır. Ben bu mantığı geçen yıllarda 200 civarında
öğretim üyesinin (110 Profesör ve geri kalanı Doçent, Yardımcı Doçent ve
Öğretim Görevlisi) CHP’ye İstanbul’da katılım töreninde, katılımın
organizatörü olarak CHP il başkanlığının (Başkan Berhan Şimşek’ti)
tavrında gördüğüm için rahatlıkla bunu yazabiliyorum.
CHP’de bu hafta sonu yine kurultay var, yine ayrışma var, yine farklı
günlerde boykot dedikoduları var ve en üzücüsü yandaş ve AKP medyası
bayram yapıyor ve AKP kurmayları zevkten göbeklerini kasıyorlar. Birde kurultay
günü kavga çıkarsa bu sevinçleri tavan yapacak. Eskinin kankaları, şimdinin düşman
kardeşleri Baykal (gerçi Baykal bu iddiaları kabul etmiyor) ve Keskin’in
Divan başkanlığını alma yönünden bu kavganın ilk sinyallerini vermektedirler.
Gün tüm CHP’lilerin güç birliği
günüdür. Gün ülkemizi bir karabasan gibi ablukaya alan AKP ve cemaat iktidarını
sevindirme günü değildir. Gücümüz, ruhumuz ve kavgamızı Mustafa Kemal’in
Anti-emperyalist ve yurtseverliğinden alarak davranmalıyız. Unutmamalıyız ki;
ülkemizin henüz tek zapt edilememiş kalesi CHP’dir (böyle giderse
kale düşeceğe benzer) ve bu partiden milyonların beklentisi adam gibi ve
bir daha zamanında yapmak üzere son kurultayı yapmak ve ABD şakşakçıları
ile Sorosçuların beklentilerini boşa çıkarmaktır. Bundan dolayı gücümüzü
bölmemek, temel ilkelerde birleşerek, kavgaları bir kenara bırakarak tüm gücümüzü
Balbaylar, Şenerler ve Şıklar için ve en önemlisi Demokratik, Laik ve Sosyal,
bir Hukuk Devleti için harcamalıyız.
Prof.
Dr. Bekir Kocazeybek
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları